Güneş son ışıklarını savururken meydanın ortasında dikilen genç adam kollarını bir kartalın kanatları gibi iki yana açtı. Beyaz gömleği ve boynuna dolanan kan kırmızısı yazmayla bütün bakışları üzerine çekmişti. Şimdi davulun güm güm sesinin ahengiyle kolları iniyor kalkıyor, bacağını öne savuruyordu. Bazen yıkılan bir dağ gibi yere çöküyor, sonra elini yere vurup tekrar ayağa kalkıyordu. Ayağa kalktığı bu anda Elif'ine bir selam gönderiyordu.
Elif gözleri dolu dolu yiğidini izliyordu. Evleneli bir ay olmamıştı daha. Sevdiğine doyamadan seferberlik emri gelmişti.
Ah bu Anadolu! Her köşesinde ayrı acı, ayrı yalnızlık gizli topraklar... Kocasını ya da oğlunu sefere gönderen ve bir daha haber alamayan onlarca kadının ortak yaralarıyla dolu.
Şimdi Elif de o kadınlardan biri olacaktı. İşte biricik aslanı gidiyordu. Davullar zurnalar eşliğinde başlayan bu gidişin sonu var mıydı? Giden yiğit geri gelir miydi?
Bütün bu sorular zihninde yankılanırken etrafına bakındı. Herkeste bir zafer coşkusu vardı. Mehmet meydanın ortasında savaşa gidecek diğer delikanlılarla zeybek oynamaya devam ediyordu. Elif bütün olumsuz düşünceleri bir kenara bıraktı. Yiğidini son kez doyasıya seyretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKARYA KIYILARINDA AŞK
Historical Fiction1921'li yıllar... Kurtuluş savaşının en çetin zamanları... çeteler, ordu, saray... bütün bu karmaşanın ortasında yeşeren imkansız bir aşkın öyküsü... Aklında ve yüreğinde takılı çengellerle nefes almaya çalışan kişilerden biri de Zeynep'ti. Yüre...