Rojava Devrimi ya da Kobanê direnişi kimine göre 'küçük bir mucize', kimine göre 'direnmenin yeni adı', kimilerine göre ise 'Başka bir dünya mümkün' diyenlerin bu çağda sarıldıkları umuttu. Estirdiği rüzgârın etkisi bugünlerde Ortadoğu'da yeni devrimlerin kapısını aralarken, orada o mucizeyi yaratanlara ise insanlık tarihi çok şey borçlu. Tarihin en barbar çetelerinden birinin yarattığı korku iklimini tersine çevirmek için ölümle alay edercesine şiirsel bir savaşa girenlerden biri de Ebu Leyla'ydı.Şiir gibi yaşayanlar içindir dizeler ya, Cegerxwîn'in "Kimim ben" şiiri de belki onun yaşamını ve savaşını özetliyordu:
"Sevgili dost, ağlama, aslan yatağıdır dağlar
Yiğitlerin kelleriyle örülür, kurtuluşun duvarları
Zorla, savaşla, güçle, elde edilir yüceliş
Boyun eğen esirdir, haydi, yücelere çıkalım
Özgürlüğün sarayı çok yüksekte, yücelerdedir
Kelleleremiz için iki yer vardır yalnızca
Esirliğin kirinden, pas tutmuş hançerim
Kimse kansız kavuşmamış özgürlüğüne
Derin koyaklarda uyusan bile, karabasanlar görürsün
Keder kalır sana korkaklık yorganını çekersen başına
Bizler sağ ve yiğitken, düşmanın bağımızdan yemesi ayıp değil mi?"Birçoğumuz onu 10 Eylül 2014 tarihinde Kobanê'nin batısında ilan edilen Burkan El Fırat Ortak Operasyon Merkezi'nin kuruluşunda tanıdık. O zamanlar daha Kobanê'ye yönelik kapsamlı sadırılar olmamıştı, orada tarihi bir direniş verilmemiş ve sonrasında özgürleştirilmemiş, sonrasında ise Girê Spî (Til Ebyad), Sırrîn, Eyn Îsa, Hol, Xatûniye, Şedadê, Hesekê, Tişrîn ve daha nice yerler DAİŞ çetesinin işgalinden kurtarılmamıştı. Kurtarılmadığı gibi DAİŞ'in herkesin zihninde yer en 'önlenemez bir ilerleyişi' vardı.
Kızının ismini gururla taşıyan sıra dışı bir komutan
İşte o günlerde bugünün Demokratik Suriye Güçleri'nin (QSD) çekirdeğini oluşturacak Burkan El Fırat kuruluyordu.
DAİŞ'in kara faşizmine karşı YPG/YPJ ile ortak operasyon merkezi kuran birkaç taburdan biri olan Şems El Şimal Taburu'nun (Kuzey Güneşi) başında ise Feysal Seidûn, yani herkesin bildiği ismiyle "Ebû Leyla" vardı. Uzun boyu, tebessümü eksik etmediği yüzü, siyah sakalı ve başında kaşkolü ile duran sıra dışı komutan...İsmi başlangıçta herkese garip geliyordu çünkü ataerkilliğin çeteler eliyle kurumsallaştırılmaya çalışıldığı topraklarda bir erkek evladı olduğu için değil, "Ben kızımın babası olduğum için gururluyum" diyecek kadar içselleştirilmiş devrimci bir kişiliğe sahipti Ebû Leyla. Ki bu yüzden kendine isim olarak kızının adını vermişti yani; "Leyla'nın babası."
Ebû Leyla'dan Leyla'ya mektup
Ebû Leyla, kızı Leyla'ya yazdığı mektupta şunları söylüyordu:
"Sevgili Leylam'a bu bizim savunma görevimizi nasıl yaptığımızdır, sen ve senin gibi çocukların geleceği için çalışmak ve savaşmak. Umuyorum ki sen büyüdüğün vakit babalarımız ve dedelerimiz bizim için hiçbir şey yapmadı diye bizi suçlamazsın. İçinden geçtiğimiz bütün riske ve tehlikeye rağmen, senin için ve senin gibi çocuklar için daha güzel bir gelecek için savaştım. Bu ülkede özgür ve güvenli yaşamak için. Sevgili ülkem, Suriye'ye özgürlük gelene kadar bu devrime devam edeceğimiz gibi. Seni çok özledim, benim canım Leylam. Yaşasam da şehit de olsam eminim babanla gurur duyacaksın. Öpüyorum baban Ebû Leyla, Kobanê."