İşte ilk bölüm !dırı dırı dııın

12 2 2
                                    

Evveet!Gelelim fasulyenin faydalarına... Öncelikle merhaba,değil. İlk bölümü okudunuz inşallah. Anlayamamazsınız. Gerçekten kitabın kullanılış biçimi yani orası. Bi' okuyuverin. Zaten ,kıssacık bir şey. Amaaan!Okuduysanız başlayalım. O zaman dans,renk !💃.  (Merhaba bir de🙂)Ayrıca bu bölümdeki şarkımız "Queen -We are the champions" 0:30 saniyesinde açık bırakırsanız güzel olur. Yaklaşık bir 20 saniye dinlerseniz de amacına ulaşır.Bir de şarkının dinlenmesi gereken kısmı bitmeden okumaya devam etmeyin.Tabi ki zorunlu değil,üşenen arkadaşlar için. O zaman kalın  yerde buluşalım!
Yürürken birden ayağım takıldı. Nasıl oldu ,ne aralık oldu ,bilmiyorum. Hayır yani bilsem söylenmeden devam edeceğim. Zalım hayat. Anlatırken düşündüm de bugünüm acayip hoş idi. Böyle çizgi filmlerde bir dalgalanma olur ya,ondan.Geçmişe dönüş.
   Sabah saat sekiz zannederek kalktım. Dişimi fırçaladım. (Çünkü ben örnek bir kişiliğim.Ayrıca diş ipi de kullanıyorum,çatlayın.)Pijamalarımı çıkardıktan sonra okul üniformamı giydim. Malum öğrenciyiz abla. Dün akşamdan kalan okul kitaplarını çantama doluşturdum. Saçımı tararken telefondan arkadaşımı arayıp saat kaçta hangi kafede buluşalım deme düşüncesiyle tekefonu açınca  saat gözüme takıldı. Saat 8.53 müydü neydi ne ? Nasıl ? Nerede ? Ne zaman? E vicdansız telefon ,saatin mi kaydı ne oldu sana acaba? Olayın ciddiyetine kapıldım. Matematik dersine geç kalmak üzereydim! Çantamı aldım ve koşarak mutfağa gittim. Mutfak her zamanki gibi toplu ve temizdi. Bir iki ekmek parçasını aldığım gibi ağzıma attım. Girişte ayakkabılığın yanında duran sehpamsı şeyin üzerinden gir toka alıp saçımı at kuyruğu yaptıktan sonra ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Tam kapıyı kapatırken anahtarı almadığım aklıma geldi. Ayakkabıları çıkarmaya üşendiğimden emekleyerek anahtarlarımı aradım. Ama yer yarılmış da yerin dibinde sürünen anahtar hiçbir yerde yoktu. Asabım bozuldu ve kapıyı kırmak istermişçesine çekerek evden çıktım. Eve giremeyecektimdi ama olsundu. Üç katlı apartmanın ikinci katında oturan biri için asansör beklemek acayip saçma bir fikir ve matematik dersine geç kalan biri için acayip ölümcül olduğundan merdivenle indim.
Apartmandan da çıktım ve önümde dikilen otobüse umut dolu bakışlar atarak otobüsü yakaladım. Akbilimi bastım. Bana yer veren bir beyefendi sayesinde ayakta kalmadım,demek isterdim. Ama olmadı. Kimse yer vermedi. Hatta uyuyan prenslerden bazıları horladı gibi. Ben de öyle korkuluk gibi dikildim. Üç beş durak gittikten sonra benim okula geldik. Usulca kaptana kapıyı açmasını söyledim. Ama duymadı. Bunu fark eden bir delikanlı :" Kaptaaağğn bir ortaaa kapııı!" dedi ve orta kapı açıldı. Ben delikanlıya elimle selamla teşekkür karışımı bir hareket gönderdim. O da venimkisinin aynısı bir şey gönderdi.
Otobüsten indikten sonra depar atarak okula girdim. Merdivenlerden hızlı hızlı yukarı çıktım. Neden sınıf en üst katta olmak zorundaydı sanki? En üst kata çıktığımda kendi içimde zaferimi kutluyordum.
Sınıf girmeden önce müdürden almam gereken izin kağıdı aklıma geldi .Hayal kırıklığı ve tekrar okulun giriş kapısına dönüş. Müdürün odasının kapısını çaldım. İki tık,üç tık derken içeriden " Giiiiirr!" sesi geldi.  İçeri yavaş ve saygılı adımlarla girdim. Müdür  Ahmet Hoca bana " Kızım bu saatte ne işin var buralarda ?"diye sordu. Ben de "İstanbul trafiği. Acaba izin kağıdı alabilir miyim?"diyerek en şirin ifademi takındım. Ahmet Hoca beni şöyle bir süzdükten sonra izin kağıdı
yazıp ,bana uzattı. Kafamı teşekkürler anlamında salladıktan sonra( Öyle kafa  nasıl sallanır,hiçbir fikrim yok. ) yavaş adımlarla odadan çıktım. Odadan çıkar çıkmaz hızlıca koşarak sınıfa gittim. Saat 9.42 olmuştu. Sınıf kapısını çaldım ve özür dileyerek matematik öğretmeni Mine Hoca'ya izin kağıdını uzattım.
Mine Hoca yana yatırarak geç harketi yaptı ve ben de yerime geçtim. Çantamdan matematik ders kitabını çıkarttım. Sıra arkadaşım Kaan'dan nerede olduğumuzu öğrendikten sonra derse odaklanmaya çalıştım.
  Sırayla dersler birbirini kovaladı. Son ders Müzik idi. Çantamı toplayıp çıkmaya hazırlandım. Yorulmuştum be arkadaşlarıma benim yerime de imza atabilirler mi ,diye sordum. Tamamdır , diyip gittiler. Ben de nöbetçi öğretmeni atlatıp okuldan çıktım.
   Artık eve gitme zamanıydı. O anki sevinçle zıplarken çantam yırtıldı. Ve ben de yolun ortasında öylece kalakaldım.Nasıl ya , neden ben vb. söylemlerden sonra çömelip kitaplara baktım.
Tam o sırada karşımda bir kurtarıcı melek belirdi. Elindeki boş poşetin içine kendi sırt çantasındaki kitapları koydu. Kendi kitapları az olduğundan poşet onun kitaplarına yetti. Sonra benim yerde duran kitaplarımı kendi sırt çantasına doldurdu. Yırtık çantamı da aldı ve onu da sırt çantasına koydu.
  Bütün bunlar olurken ben de baktım. Sonra bana elini uzattı. O elini uzatınca olanların farkına varıp utandım. Ama bu melek bana tanıdık geliyordu.
Bu delikanlı bana sabah da meleklik yapmıştı. Otobüste sesim duyulmadığında bağırarak kapının açılmasının sağlamıştı.
Uzattığı elini tuttum ve ayağa kalktım. Teşekkür ettim. Sonra bana o zaman senin evine gidelim, dedi. Ben de olayı anlamamış bir şekilde ona baktım. O da olayın farkına varınca"Pardon,ben onun için dememiştim. Kitapların benim çantamda olduğundan dolayı. Eğer rahatsız olacaksan sırt çantamı bana sabah otobüste verebilirsin. Ben her sabah bu otobüse biniyorum. " dedi. Ben de " Öyle yapalım o zaman. " dedim. O da " O zaman otobüsü bekleyelim. " dedi.
Ben de "Otobüs durağına yürüyelim o zaman. " dedim.
Yürüken sohbet ettik havadan sudan konuştuk. Çok kafa bir çocuktu. Konuşurken aynı sınıf olduğumuzu öğrendik. Ben de yürüken kafamdan şöyle geçirdim,bir anda takılıp düşüyormuşum.
Pat. Yürürken birden ayağım takıldı. Nasıl oldu ,ne aralık oldu ,bilmiyorum. Hayır yani bilsem söylenmeden devam edeceğim. Zalım hayat.
İyi misin, diye sordu ve elini uzattı. Ayağa kalkınca otobüsün geldiğini gördüm. Koşarak otobüse gittik. İki kişilik bir yer bulduk. Oturduktan sonra konuşmaya devam ettik. Üç durak sonra ben onun çantasıyla birlikte indim. Yarın görüşürüz dedik birbirimize. Otobüsten indim ve eve girmek için anahtarı aradım. Sonra aklıma anahtarsız çıktığım geldi. Annemi arayıp yedek anahtar nerede diye sordum. Giriş kapısının yanında bir saksı var,saksının içinde süs taşlar var,dedi. O taşları kaldırdıktan sonra bir tanesinin kökü toprağın içinde ve o kökün içinde de anahtar var ,dedi. Ben de dedim ki,Yuh. Ve hakikaten anahtarı bulup eve girdim. Çantamı girişteki pufumsu şeyin üzerine fırlattıktan sonra yatağıma atladım.
Artık gün güzel bitmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 17, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Şarkı Kokulu HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin