Zombi Günlükleri 4. Bölüm - Son

345 22 6
                                    

Tek mermi... Tek mermi ile üstümüze çöken ilk zombinin beyni dağılmıştı. Sesin şiddetinden duraklayan diğer zombiler başlarını sesin geldiği yöne çevirmişlerdi. Ardından başlayan mermi yağmuru ise sandığımız gibi değildi. Sesi sonuna kadar açılmış bir müzik setinin? hoparlörlerinden gelen bir ses efektiydi. Yine de zombilerin dikkatini çektiği için bizim için yeterli olmuştu.

Dörtyol ağzında üzerimize çöreklenen zombiler batı yönüne giden yola doğru yönelmişlerdi. Almila'nın üstünden kalkıp, elinden de tutarak ayağa kalktım. Bizden adım adım uzaklaşan zombileri izleyerek, kurtarıcımızın kim olduğunu görmeye çalışıyorduk. Yolun ilerisinde bagajı açık bir aracın üzerinde dürbünlü tüfek ile nişan almış birisi duruyordu. Tüten dumanın yoğunluğundan sigara içtiğini anlamak zor olmadı. Zombiler bizden uzaklaşıp kurtarıcımızı yakalamak üzere ilerlerken, kurtarıcımız endişeye kapılmadan aracının üzerinde bağdaş kurdu. Taa ki; zombilerle arası beş metreye kadar kısalınca ağzındaki sigarayı zombilere doğru iki parmağı ile fırlattı. Yere düşen sigara yerin alev almasına neden oldu ve tüm zombilerin alevlerle sarılmasına neden oldu. Anlaşılan zombiler Almila ile beni yemeye çalışırken kısa sürede bu tuzağı hazırlamıştı. Ne de olsa benzin uçucu idi...

Kısa süre sonra alevler söndü ve kömürleşmiş zombilerden tüten leş kokusu etrafımızdaki havaya iyice hakim olmuştu. Tüfeğini omzuna atarak kömürleşmiş zombileri eze eze yolu geçti ve yanımıza vardı. Yüzünde alaycı bir ifade vardı. Sigarasını sola doğru bakacak şekilde, izmaritini ısırmıştı. Küçük, dikdörtgen şeklindeki gözlüğünün ardından, önce beni, sonra Almila'yı süzdü. Sonra boş eliyle sigarasını tutup iki parmağıyla gerisindeki kalıntıya fırlattı.

"Hmm... Sanırım az daha ölüyordunuz," dedi, kıkırdayarak. "Tuzağımı uygulamaya başlarken sizin marketten çıktığınızı ve mücadele ederek kaçmaya çalıştığınızı görünce biraz seyredeyim dedim... İnsan bu zamanda pek bu tür şeylere şahit olamıyor ne de olsa." Kıkırdaması kahkahaya dönüşmüştü.

"Ah!.. Neyse ki; ölmediniz..."

"Bizi kurtardığınız için teşekkür ederiz," dedi, Almila, yorgunluktan bitmiş kollarını ovuşturuyordu.

"Evet," dedim, "Teşekkür ederiz..."

"Buna gerek yok," dedi. Gülmesi durmuş biraz ciddi bir ifadeye bürünmüştü. "Neyse ki; tek mermi harcadım. Aksi halde parasını ödemek zorunda kalırdınız." Tekrar gülmeye başladı. "Neyse ki; bu devirde para bir işe yaramıyor..." Yüzümüzdeki ifadesizliği görünce, "Neyse... Sanırım güzel bir espri değildi," dedi.

Adam bize arkasını dönüp gerisin geri aracına doğru yürümeye başladı. Arkasından seslenmemize rağmen geriye dönmedi ve araca binip arabayı çalıştırdı. Karbon yığınının üzerinden geçerek yanımızda durdu.

"Yaşamak istiyorsanız batıya gidin," dedi adam, batıyı işaret ederek. "Batıya..."

Bize gitmemiz için gösterdiği yönün tam zıttı yönde arabasını sürdü. Almila ve ben, adam gözden kaybolana kadar onu izledik. Gözden kaybolunca bir iç çekip karşılıklı bakıştık.

"Rüzgar gibi geldi ve geçti," dedim.

"Kafayı yemiş galiba."

"Bilmiyorum, ama olağandışı biri olduğu kesin. Ne dersin, batıya yönelelim mi?.."

Etrafımıza son bir kez baktıktan sonra yüklerimizi arabanın arka koltuğuna bırakıp arkamıza bakmadan batıya doğru yol aldık. Alacakaranlık başladığında güneşin battığı yerde denizi gördük. İçimi mutluluk sardı ve farkında olmadan tebessüm ettim.

Denizin yüzeyinde irili ufaklı ışık kaynakları vardı. Demek ki birileri yaşıyordu ve sığınacak uygun bir yer bulmuşlardı. Çok geç olmadan bizim de oraya gitmemiz gerekiyordu çünkü hava iyice kararmaya başlamıştı. Aydınlatma olmadığından yanlışlıkla bir zombi sürüsüne denk gelebilir başımıza iş alabilirdik. Denize doğru giden en kısa yoldan hızla ilerlemeye başladık. Arabanın farının aydınlattığı yerler dışında hiç bir yer seçilmiyordu. Çok geçmeden yerleşim alanına vardık ve yolda kalan, kaza yapıp alevler içinde kalmış araçlar yüzünden hızı düşürdüm. Daha dikkatli bir şekilde sürerek şehir içinden geçmeye başladım. Tuhaf bir şekilde etrafta zombi de görünmüyordu. Kazasız bir şekilde sahile varacağımızı umuyordum. Nitekim de öyle oldu: Sahile vardık. Deniz bir kaç metre önümüzdeydi. Birkaç yüz metre mesafede ise irili ufaklı bir kaç gemi etrafını aydınlatarak demir atmış duruyordu. Yalnız karada her hangi bir canlı yok gibiydi. Bu karanlıkta riski göze alıp kendimizi duyurmak da istemedik. Tek çaremiz sabaha kadar güvenli bir yer bulmaktı.

Zombi GünlükleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin