LİSE

21 0 0
                                    

Bu okula son gelişim gibi hissediyordum. Sanki bu koca binayı, geniş bahçeyi, bahçeyle çamlığı ayıran alçaktan yükseğe giden surları bir daha görmeyecekmişim gibi... Bu okula ilk gelişim gibi annemle gelmiştim ama bu sefer babam da yanımızdaydı. Öyle ya bu sefer daha önemliydi gelişimiz. Lise tercihlerimi yapacaktık artık. Mutlaka burda olup ne yazdığımı görmeliydi. Arabayı park ederken bankta oturan sınıf arkadaşlarımı farkettim onlar da bize bakıyordu. Uzaktan başımla selam vermekle yetindim. Arabadan inip hızla müdür beyin odasına yöneldik annem benden daha heyecanlı gibi bakıyordu ama odanın önüne geldiğimizde bir an kalbim duracak sandım. O anda terleyen avuç içlerimi önce birbirine sürüp sonra pantolonuma sildim. Saçlarımı geri savurup biraz ıslanmış olan ensemi hafifçe ovaladım. Sonra kendi kendime söylenmeye başladım. "Heyecanlanacak bir şey yok İrem zaten liste hazır sadece Gökhan beye vereceksin ve sisteme girmesini bekleyeceksin o kadar." Birazdan Gökhan bey 'o kadar' olmadığını bana ve babama anlatıyordu. Listeyi görünce üçümüze özellikle bana kızmıştı. "Kızım sen öğretmen olmayacak mıydın? Niye burda öğretmen lisesi yok!" diyerek. Ve biraz konustuktan sonra hiç itiraz kabul etmeden listemin en başına bir kaç tane öğretmen lisesi ekledi. Bir yandan çok mutlu olsam da bir endişe kapladı içimi. Yazdığı yerler çok uzaktı evet uzağa gitmek buradan olabildiğince uzaklaşmak istiyordum ama şu an bu fikir beni biraz tedirgin etti. İçimdeki hat safhada karışık duygularla çıktım odadan arabaya kadar uçarak gittim sanki. Göğsümün içinde koca bir hava boşluğu beni bilinçsizce hareket ettiriyordu. Bu elimde tuttuğum kağıtta yazan okullardan birine gidecektim bir buçuk ay sonra. Neresi olacaktı nasıl insanlar olacaktı hiçbir fikrim yoktu. Sadece başka bir hayat beni bekliyordu bunu biliyordum. Eve doğru giderken annem sınava giderken yaptığı gibi sık sık arkasını dönüp gülümsüyordu bana bense zaten sürekli gülüyordum. Eve vardığımızda kardeşlerim bizi bekliyordu. Bugün memlekete gidecektik. Babam valizleri arabaya yerleştirirken ben tercih listemi ablalarıma gösteriyordum. Listenin başındaki liseleri görünce şaşkınlıkla "Bunlar nerden çıktı!" derken sesleri çok yüksek çıkmıştı bir an kendimi suçlanmış hissetsem de suçu müdür beye atar gibi "Gökhan hoca istedi." dedim sanki ortada bir suç varmış gibi. Sonra olanları sırayla anlattığımda yine çok şanslı olduğumu söyleyerek arabaya gittiler. Evet çok şanslıydım. Aylardır yapamadığım şeyi Gökhan hoca dakikalar içinde yapmıştı. Ben öğretmen olmak istiyordum ama babam bir türlü kabul etmiyordu. Hatta hiç kimse istemiyordu. Ataması olmaz maaşı az diyip duruyorlardı. Oysa öğretmen olmanın ne denli güzel bir şey olduğunu bilmiyorlardı. İnsanlara bir şeyler katmak sana ışıl ışıl bakan gözlere dopdolu bakarak neşe vermek bilgi vermek... Ne güzel şeydi bütün sınıfı karşına alıp en sevdiğin şeyi onlara da anlatmak sevdirmek... Ne kutsaldı dört duvar denilen o odalarda çeşit çeşit çiçekler yetiştirmek. Geleceğe ışık saçacak bir nesil üretmek. Orası sadece bir beton yığını dört duvar değildi benim için bir ressamın en güzel resimlerini yaptığı atölyesiydi, bir bahçıvanın en nadide çiçeklerin tohumlarını ektiği bahçesiydi, bir heykeltıraşın özenle oyduğu taşlar vardı orda. Küçümsedikleri öğretmen hayran oldukları doktorları mühendisleri avukatları yetiştiriyordu. Öğretmen olmayı parası için istemiyordum ki ben yada prestiji olduğu için değil en değerli işti öğretmenlik. Düşünüyordum bir öğrencimin ilerde doktor olup hayatımı kurtardığını. Yaşlandığımda sokakta simit satarken yanıma gelip sevinçle "hocam" diye haykırışını mutlulukla duyuyordum. Heyecanla benden sonra yaptıklarını anlatışını dinliyordum. Benden öğrendiklerinin sadece müfredat değil hayat olduğunu söylemesini istiyordum. Bunları kimse anlamıyordu babam bile... Atanıncaya kadar yaşlanırsın diyorlardı olsun diyordum "yaşlanayım bir derse olsun gireyim o anı yaşayayım isterse o sınıftan çıkar çıkmaz öleyim". Onlarca insan beni bu hayalerimden vazgeçirmek için saatlerce dil döktü en azından bölümü farklı olsun başka bir alanın öğretmenliğini yapayım diye konuşuyorlardı. Hayır edebiyat tüm bu istediklerim için tek branştı divan edebiyatını anlatırken aşkın değerini yüceliğini anlatacaktım edebi sanatlarla en güzel konuşmayı şiirlerde hayatı anlatacaktım onlara. Hiç kimse ve hiçbir şey beni vazgeçiremeyecekti. Onlar inat deseler de ben kararlıydım. Bence onlar inatçıydı benim karalılığım onların her işlerindeki kararsızlıklarına ters geliyordu. Sadece babamın gönlü olsun diye öğretmen lisesi yazmaktan vazgeçmiştim anadolu lisesinden de öğretmenliğe gidebilirdim elbette. Bu da onların ısrarlarını dinlememek için 4 yıl verirdi bana.

****************

Günlerdir sonuçların açıklanmasını bekliyordum. Ne zaman açıklanacağı belli değildi. Heyecanla birilerinden "açıklanmış hadi bak" demesini bekliyordum sadece.

Evde mutfak kapısının önündeydim dışarıdan önce babamın sesini duydum biriyle konuşuyordu sonra "hadi görüşürüz hocam" dediğini duydum karşılık veren ses çok tanıdıktı. Sonradan Gökhan hoca olduğunu anladım. Koşarak balkona çıktım sağ tarafa doğru hızla ilerledim balkonun etrafı yemyeşil Sarmaşıklarla doluydu yaprakları parlıyordu ve çok güzel bir koku geliyordu burnuma. Sağ uca gelip aşağı baktığımda gitmek üzere olan Gökhan hocayı gördüm. Hocam bir dakika diye bağırdım aşağı inmeyi planladım ama sonra o kadar bekletmemek için vazgeçtim tam bir şey soracakken " açıklandı İrem çok güzel bir yere gidiyorsun biraz uzak ama olsun hayırlı olsun görüşürüz" diyerek gitti. Şaşkınlıkla babama baktım önce küçük bir tebessüm vardı yüzünde. Hemen içeri girip sonuca bakmak isterken uyandım. Yatakta doğrulup etrafa baktım sadece bir rüyaydı. Ama heyecanlıydım yine de. Hemen anneme gidip anlatmak istedim. Odamdan çıktığımda mutfakta kahvaltı yapıyorlardı. Elimi yüzümü yıkayıp doğruca annemin karşısına oturdum. Sofradaki muhabbeti bölüp anlatmaya başladım. En sonunda annem " hadi hayırlısı bakalım kahvaltıyı yap sonra halanlara gidiyoruz orda bakarsın dedi." Sanırım bu rüyamın gerçek olma ihtimalini gösteriyordu. Kahvaltıdan sonra hazırlanmak için odama geçtim. En sevdiğim dar kot pantolonumun üstüne kalın askılı siyah bluzumu giyip saçlarımın yanlarını tel tokayla biraz geriye tutturdum. Olmazsa olmazım rimel ve koyu siyah göz kaleminden sonra parlatıcı rujumu da sürdükten sonra hazırdım. Bu sırada keşke evimizde olsaydık diyordum. Şimdiye kadar çoktan bakmıştım o zaman. Ama şimdi halama kadar gidip bakmam gerekiyordu. Bunun için dedem ve babama bur an icin kızsam da sonra sadece bir iki aylığına geldiğimiz eve bizim için internet bağlamanın saçma olacağını düşündüm.

*******

Ekran karşısındaki şaşkınlığımı anlatmak mümkün değildi. İnterneti açtığımda sonuçların bugün açıklanmış olduğunu gördüğümdeki heyecanım şimdi şaşkınlığıma karışmıştı. Tepki verememiş kocaman gözlerle ekrana bakıyordum. Ablamsa yanımda "bu gerçek mi?" der gibi durmuş sayfada geziniyordu. Ama gerçekti Öğretmen Lisesi kazanmıştım hem de Elazığ'da. Birden korku kapladı içimi babam son günlerde oralara gidemeyeceğime dair şeyler söylüyordu, gitmeme izin vermeyebilirdi. "Babam?" dedim ablama bakarak ilk sesli tepkim bu olmuştu. "Bilmiyorum. Bakarız çaresine." diyip tekrar ekrana döndü. Biraz daha oyalanıp aşağı indik. Herkesin gözleri üzerimizdeyken yerlerimize geçtik. Bekledikleri cevabı ablamın vermesi için sustum. Duyduklarındaysa hepsi önce şaşkın sonra mutlu yüzlerle baktılar, tebrik ettiler. Babamın da onlar gibi mutlu olmasını diledim.

*******

Bu babamla ilk ciddi çatışmamdı. Beni oraya göndermemekte ısrarla direniyordu. Ve bu benim ona karşı sessiz direnişimin üçüncü günüydü. Eve döndüğümüz anda bu mesele açılmış önce o sonra ben konuşmuştum. İki gün konuşmaya çalıştım gitmek istiyorum dedim. Sonrasında sustum ve üç gündür konuşmuyordum. Sadece annem geldiğinde ağlıyordum kardeşlerimle dahi konuşmayı bir şeyler yemeyi reddettim. Ta ki annem gelip "müjde" diyene kadar. Babam tam olarak neyden etkilendi bilmesem de kabul etmişti ilk kez 'hayır'ı 'evet' olmuştu. Üst kattaki yatağımdan uçarak indim annemin boynuna sarıldım; şimdi de mutluluktan ağlıyordum. O an açlığımı hissettim. Ve günlerdir yemediğim gerçeğini göze sokarcasına yemek yedim.

MÜCAHİDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin