İşe bir hayli geç kalmıştım.
Civâra en yakın duraga gittim ve üzerinde kızmızı bir kazak olan bey'e sordum.
Buradan heykel duragına minibüs gidiyor mu?
Evet diye yanıtladıgında ufak çaplı bir oh çekmiştim en azından işe daha fazla geçikmemiş olurdum.
Tam içimden böyle şeyler geçirirken minibüs geldi.
İçerisi tıklım tıklım olan minibüs sanki bütün mevsimleri içine almıştı.
Her tarzda insan vardı. Fakat mevsim sonbahar 'dı..
Her baktıgımda içim açılan bebek mavisi kulaklıgımı takıp hayallere dalmıştım. Birden bire arkadan gelen seslerle irkildim.
SON DURAK.
Bu kadarı da fazlaydı.
Uyumuş olamazdım ama uyumuştum.
Arabadan indigimde çok ıssız bir yer oldugunu fark ettim.
Arkamda orman sagımda otoban solumda ise tek bir insan dahi bulunmayan virane evler vardı.
Korkuyordum ve bir kurtarıcı bekliyordum evet evet o şimdi gelmeliydi. Tam zamanıydı gelmek için..
Gel işte diye mırıldandım fakat etrafta kimse yoktu. Ne bir araba ne de bir insan.
Başıma bir şey gelmemesi için Allah'a dua ediyordum.
Son durak diye beni dagın başında indirmişti o adam.
Küfür etmeyi sevmezdim fakat tam da yeriydi.
Aklıma birden annem gelmişti heyecanla elime aldıgım telefonumunda çekmedigini görünce korkum iki kat artmıştı.
Hava kararıyordu ve ben oldukça acıkmıştım.
Hava bir hayli soguk esiyordu.
Ben hiç dışarda kalmadım ki. Ne bir araba ne de bir insan vardı.
Orman tehlikeliydi ve indigim yerde beklemeyi tercih ettim.
Bir karartı yaklaşıyordu.
Elime bir sopa aldım bana yaklaşmasına izin vermeyecektim.
Ama bu bu çocuk .
Heeyyy sen hırçın kız beni tanımadın mı?
Tanıdım dedim bir hayli yorulmuş olan sesimle.
Denizdi o .Gözleri gibi, maviydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN SESİ (Hazey)
Teen FictionO karanlıktı. Oydu işte, kimseye benzemeyen tavrı vardı. Karanlıkları olan biri nasıl olurdu da bu kadar aydınlık kokardı. Gel . Kokunu koklamadım 3 yıldır. Ben Hazey. Sen ise karanlıgın sesi. Bak gel ki açılsın, açılsın aydınlıkta ki kör gözlerim...