Gözlerimi açtığımda saatin öğlen 12 olması beni şaşırtmamıştı. Dün hayatımın en ilginç günüydü. 3 kişiyle tanışmıştım , az kalsın ölüyordum, bir erkek beni ilk defa azarlamıştı ve sonra da peşimden koşmuştu ve ben bir erkeğe şarkı söylerken eşlik etmiştim. Benim için hiç alışılmadık bir gündü. Genelde parka gider orada otururdum ve sonra eve gider yatardım. Kalkıp saçımı başımı düzelttim. Üstüme siyah bir tulum geçirdim ve saçlarımı topuz yaptım. Bugün kahvaltıya canım simit çekmişti o yüzden üşenmeden dışarı çıkıp simit alacaktım. Spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Yan dairemize takıldı gözüm. Önünde boş kutular vardı. Ee mantıken yan balkonumuzdaysa burada oturuyordu ve ayrıca önünde boş kutular vardı. Kaşlarımı çattım. Bu boş kutulara biri dalgınlıkla çarpsa düşerdi. Yolu kapamışlardı adeta. Sinirle kapıya vurdum. "Aç şu kapıyı!" diye bağırdım. Bir beş dakika daha kapıyı çaldım ve açan olmayınca apartmandan çıkmanın en iyisi olacağını düşündüm. Kulaklıklarımı taktım ve şrkı söyleye söyleye parkın oradaki simitçiden simit aldım. Bankıma oturdum ve çocukları izlemeye başladım. Beni parkta annem ve babam beklemezdi. Yalnız giderdim çünkü işleri olurdu onların. En azından izin verirlerdi. Salıncak en sevdiğimdi mesela. Hala çok severim ben salıncağı şuan şurada utanmasam bu çocuk salıncağına bineceğim o derece. Bir çocuk oturdu yanıma , ağlıyordu. Hemen ona yaklaştım ve "Ne oldu sana böyle? Neden ağlıyorsun?" dedim. "Yere düştüm abla. Ayak bileğim çok acıyor." dedi ve ağlamaya devam etti. 6-7 yaşında gibiydi. Çok tatlı bir erkek çocuğuydu. " Tamam sana yardım edeceğim ama ilk önce ailene haber vereceğim." dedim. "Ailem burada değil. Abim getirmişti beni buraya. Su alıp geleceğim dedi." dedi. "Abinin telefonunu biliyor musun ablacığım?" diye sordum. Başını salladı ve bana bir kağıt verdi. Annesinin, babasının ve abisinin telefonları yazıyordu. Gülümsemeden edemedim ve abisini aradım. " Alo?" dedi. " Kardeşiniz şuan yanımda düşmüş ve ayak bileği çok acıyor,burktu herhalde." devamını getiremeden "Hemen geliyorum." dedi ve 5 dakika olmadan koşarak bize doğru gelen bir adet Emre beklemiyordum. Demek ki bu çocuğun abisi sempatique Emre idi . Beni görünce gözleri şaşkınlıkla açıldı. " Rüya?" dedi. "Merhaba Emre. Bence kardeşini hastaneye götürmeliyiz. Bir film çekerler ayak bileğine ne olduğunu anlarız." dedim. O da başını salladı ve kardeşini kucağına aldı. " Abiciğim iki dakika su almaya gittim dikkat etsene biraz." dedi. "Canın acıyor mu?" dedi tekrar. Onun kardeşiyle bu kadar ilgili olması beni gülümsetti. "Acımıyor abi. Bu abla tüm acımı aldı benim." dedi ve bana gülümsedi. Ay ben bu çocuğu yerim. "Senin adın ne bakalım ?" dedim gülümseyerek. "Kerem." dedi. Aklıma wattpaddeki Kerem geldi. Bu tatlı çocukta Kerem tipi hiç yoktu. " Abisi Kerem'i yanıma getir ara sıra biz onunla çok eğleniriz." dedim. Kerem oley diye bağırmaya başladı. Emre gülümsedi ve "Sen yeter ki iste ablası." dedi. Hastaneye gittik ve Kerem'i film çekmek için odaya aldılar. Emre endişeli görünüyordu. Yanına gittim ve "İyi misin? Su falan getireyim mi?" dedim. Tanıdık gelen cümlelerdi bunlar. "Yok iyiyim teşekkür ederim." dedi ve gülümsedi. " Kerem için mi edişeleniyorsun?" dedim. " Kendine hiç dikkat etmiyor. Her anında yanında olmak isterdim ama olamıyorum. Sürekli başına bir şey geliyor. Daha büyük bir şey olacak diye korkuyorum." dedi. "Kerem'in yanında olamadığın zamanlar ben dururum onun yanında. Göz kulak olurum ona. Çocuk o normal bir şey bu." dedim. Geldi ve bana sarıldı. Beklemediğim bir hareketti ama bende bir süre sonra ona sarıldım. "Sen çok iyi birisin. İyi ki o gün kurtarmışım seni. Yoksa belki de hayatımda senin gibi bir güzellik hiç olmayacaktı." dedi. Utanmıştım. "Teşekkür ederim." diyip gülümsedim. Doktor Kerem'in sonuçlarıyla geldi ve "Bileğini burkmuş sadece kırık yok." dedi. Bandajla sarmışlardı Kerem'in bileğini. Abisi hemen onu kucağına aldı. Gülümseyerek onlara baktım. Ben hemen arabamı alıp geliyorum. Siz beni bekleyin dedi ve Kerem'i indirdi. Sonra Kerem'i ben kucağıma aldım ve Emre'yi beklemeye başladık. Kerem ile birbirimize iğrenç espriler yapıp gülüşüyorduk. " Bu espri içine sindi dışı da barbie." dedi ve güldü. "Bakkal, bakkalma." dedim ve güldüm. 10 dakika boyunca bunu sürdürdük ki bir baktık bizi izleyip gülen bir adet Emre. Hemen Kerem'i kucağıma alıp kalktım. Emre geldi ve Kerem'i kucağımdan aldı. "Seni yormak istemiyorum ablası." dedi ve gülümsedi. "Ayrıca seni evine ben bırakacağım itiraz istemiyorum." dedi ve lüks arabasına doğru yürüdük. Arka kapıyı açtı ve Kerem'i oturttu. Sonra hızlıca ön kapıyı benim için açtı. Tam oturacaktım ki "Abi Rüya abla benimle otursun!" diye bağırdı. Biraz bozulsa da belli etmedi ve "Peki abiciğim." dedi. Kerem'in yanına oturdum. "Bir daha görüşeceğiz değil mi Rüya abla?" dedi. "Tabiki görüşeceğiz." dedim ve ona sarıldım. 5 dakika sonra çok büyük ve beyaz bir villanın önünde durduk. "İşte geldik." dedi Emre. Kerem hemen bana sıkıca sarıldı. "İyi ki tanıştım seninle Rüya abla. Ben seni çok sevdim." dedi gülümseyerek. Bende ona gülümsedim ve ona sarılıp yanağını sulu sulu öptüm. "Ayağına dikkat et ve çok üstüne basma. Ben geleceğim seni ziyarete." dedim. Emre onu kucağına aldı ve götürüyordu ki "Emre şey şimdi sen evine gelmişken beni götürüp geri gelmekle uğraşma , ben giderim buradan." dedim. "Saçmalama zaten seni bıraktıktan sonra eve gitmeyeceğim. Arkadaşlarla buluşacağız." dedi. Başımı salladım ve Kerem bana el sallıyordu ona karşılık verdim ve arka koltukta beklemeye başladım. 5 dakika olmadan Emre hemen yanıma geldi. Saat de 7 olmuştu. Şey dermişim annemler merak eder. Güldüm kendi kendime. "Arkada oturmaya devam etmeyeceksin herhalde değil mi?" dedi Emre gülerek. Onu onaylayarak öne geçtim. Onu doğru düzgün tanımıyordum bile ama güven veren biriydi. Ayrıca pislik olsaydı kardeşine böyle davranmazdı. Evin yolunu tarif etmem dışında sessiz bir yolculuktu. "Evet burası. Teşekkür ederim ya gerçekten hiç gerek yoktu. Yani boşuna yordum seni." diye devam ediyordum ki bana sıkıca sarıldı. "Bugün için teşekkür ederim." dedi. "Ne demek bir şey yapmadım." dedim hafifçe gülümseyerek. "Kerem seni çok sevdi." dedi. "Bende onu çok sevdim." dedim. "Kerem'i ve seni bu hafta sonu kahvaltıya götürme teklifi yapsam sana ne dersin?" dedi gülümseyerek. Yapacağım bir şey yoktu. "Olur derim." dedim ve gülümsedim. "Anlaştık ozaman." dedi. "Anlaştık. Ben artık gitsem iyi olacak." dedim ve tam kapı koluna uzanıyordum ki kolumu hafifçe tuttu. Ona döndüm yanağıma küçük bir öpücük bıraktı. Şuan babam dışında bir erkek ilk kez beni yanağımdan öptüğü için utancın da utancını yaşıyordum. "Utanmak sana çok yakışıyor." dedi ve gülümsedi. Aklım uçmuştu şuan ne diyeceğimi veya ne yapacağımı bilememiştim. " S s sanada." dedim ve sonra bu hayatta söylenebilecek en saçma şeyi söylediğim aklıma geldi. Kahkaha atmaya başladı. "Biri bana ilk defa utanmanın yakıştığını söyledi." dedi kahkahalarının ardından. Utancımdan yerin dibindeydim. "Neyse görüşürüz." dedim ve hemen arabadan indim. Sonu dışında fena değildi ya. Saate baktığımda 7 olmuştu. Annemden gelen mesaja baktım. Klasik toplantıda olacağız geç geliriz merak etme. Göz devirip apartmana girdim. Tam eve girecektim ki Rüzgar'ın dairesinin önündeki içki şişeleri dikkatimi çekti. Çünkü rahat 10 tane vardı. Yani bunların hepsini içerse bir kere sürekli işerdi yani tuvaletten nasıl çıksın. Yalnız düşündüğüm şeyde çok ilginç tövbe tövbe. Onun dışında pis sarhoş olur hatta alköl komasına girer be. Endişelenmeyle alakası yoktu ama insanlık görevimi yerine getirmek için kapısını çaldım. Açmadı yine. "Ne halin varsa gör!" diye bağırdım ve sinirle tam eve gidecekken kapı açıldı. Gözleri kan çanağı olmuş ve teni çok soluk, gözleri bayık bayık bakan bir adet Rüzgar beklemiyordum. Çok kötü gözüküyordu. "Gerizekalı ne oldu sana!?" diye bağırıp. Karşımda ayakta zor duran adamın yanına koşup omzuma yüklenmesini sağladım ve onu kanepeye kadar taşıdım. Evi de güzeldi. Siyah kanepeleri vardı ve duvarları griydi. Rüzgar demekki koyu renkleri seviyordu. Uyumuştu. Şimdi çok tatlı görünüyordu demem gerek değil mi veya çok yakışıklıydı falan demem yoo gayet uyuyan bir insan ne kadar salak ve mal gözüküyorsa Rüzgar da öyleydi. Mutfağa koştum ve türk kahvesi yaptım. Ayılmaktan başka çaresi yoktu. Ayılmazsa benim içim rahat etmezdi. Gidemezdim sonra. Türk kahvesini muhteşem ötesi yapardım. Böyle köpüklü köpüklü valla üstüme tanımıyordum bu konuda. Yanına bir bardak su koydum ve sonra bir bardak daha aldım. Üstüne dökmem gerekebilirdi. Yanına gittim ve oturdum. Rüzgar gözlerini açmış bana bakıyordu. Hala bayık bayık bakıyordu. "Ne bakıyorsun içsene!" diye bağırdım. Bakmaya devam etti. "Dökerim şu soğuk suyu üstüne görürsün." dedim. Ona uzattığım kahveyi eline aldı ve birkaç yudum almaya başladı. Bende evde gözlerimi gezdiriyordum. "Ee nasıldı anlatsana? Eğlendin mi?" dedi. İlk defa konuşmuştu. "Neden bahsediyorsun?" diye sordum. "Tüm gününü Emre ile geçirmek diyorum nasıldı?" dedi. "Sen nereden biliyorsun?" dedim. "Ona sarılınca ne hissettin peki? Ya da seni öpünce ne hissettin? Hoşlandın mı ondan?" dedi sesini yükselterek. "Sanane." dedim. "Doğru banane." dedi ve kahvesini içmeye devam etti. "Niye içtin bukadar ? Gerizekalı mısın?" dedim. "Sanane ." dedi. "Ayrıca bana yardım ettin ve kahve yaptın ayrıca neden içtiğimi soruyorsun. Bunlardan sanane." dedi. "Doğru banane." dedim. Sanki birbirimizi tekrarlıyorduk. Ama Rüzgar bok gibi davranıyordu. İyiliğin değerini bilir be insan. "Rüzgar var ya sana iyilik hiç yaramıyor." dedim sinirle. "Adımı hep söyle olur mu ?" dedi. "Ne alaka?" dedim. "Sen adımı söyleyince ortaya kendimden tiksinmemem için bir sebep çıkıyor." dedi. "Niye kendinden tiksiniyorsun?" dedim ve sonra aklıma geldi. Tam cevap verecekken refleks olarak elimle ağzını kapattım. "Dur tahmin edeyim banane." dedim başını salladı ve indirdiğim elimi tuttu. "Ellerin neden çok soğuk?" dedi. "Bilmiyorum." dedim. İki avcunun arasına elimi aldı ve ısıtmaya başladı. "Rüzgar ne yapıyorsun?" dedim. "Ellerini ısıtıyorum." dedi umursamazca. "Oha bende dans ettiğini sanmıştım tövbe tövbe." dedim. "Ayrıca hadi sarhoş olacağını akıl edemiyorsun. Bu gece uyuyamayacaksın sen haberin yok." dedim. "Niyeymiş o? Yoksa yanımda mı kalacaksın?" dedi. "Oha ,çüş,gerizekalı!! Buna sinirlenmemeye çalışacağım ve alakası yok fesat şey. Çişin gelecek çok tüm gece tuvalete çıkacaksın." dedim. Kahkaha atmaya başladı. "Merak etme ben alışkınım." dedi. "Çok işemeye mi?" dedim. Ay tövbe yarabbim bende taktım bu duruma. Rüzgar tekrar kahkaha atmaya başladı. "Bu kadar içmeye." dedi kahkahalarının arasından. "Bu kadar içme organların iflas eder ve ölürsün." dedim. "Bakıyorum ölmemi istemiyorsun." dedi. "Ne alakası var ben insanlık görevimi yapıp uyarıyorum. İstersen iç banane allah allah." dedim. "Doğru sanane." dedi. "Doğru banane." dedim. "Emre ile kahvaltıya gidiyormuşsunuz." dedi. "Evet sanane." dedim. "Doğru banane. Sadece iyi eğlenceler demek istedim." dedi bozulmuş muydu yani bu. "Teşekkür ederim." dedim. Bir süre sessizlik oldu. "Ben kalksam iyi olur hem sende ayıldın." dedim ve kapıya yöneldim. Saat 11 olmuştu. "Uyuyacaksın değil mi?" dedi. Sonra hemen "Dur tahmin edeyim banane." dedi. "Yoo uyumayacağım." dedim. "Ne yapacaksın? " dedi. "Sanane." dedim. "Ama senin bu gece uyumayıp da ne yapacağını biliyorum." dedim. "Ne yapacakmışım." dedi. "İşeyeceksin gerizekalı." dedim. "Taktın ha işemeye." dedi ve kendime engel olamadan kıkırdadım. "İlk defa yanımda kıkırdadın." dedi ve gülümsedi. Ben de gülümsedim. "Gidiyorum ben ve lütfen altına yapma." dedim. Bir kere daha kahkaha attı. Kapının kolunu açıyordum ki beni kendine çekti ve bana sıkıca sarıldı. Tereddüt etmedim ve ben de ona sarıldım. Belki de biri üzmüştü onu. O yüzden içmişti bu kadar. Muhakkak birinin desteğine ihtiyaç duyardı. Garip hissetmiştim ona sarıldığımda. Titreme geldi sanki. Öksürdüm ve " Ben gitsem iyi olacak. İyi geceler." dedim ve kapıyı açtım. Gidiyordum ki "Kendine dikkat et Rüya!" diye bağırdı. Arkamı döndüm ve "Sanane." dedim. "Doğru banane." dedi ve gülümsedim. "Sen de içme bukadar." dedim ve sonra o sanane diyemeden kapıyı kapattım. Kapıya çömüp gülümsemeye başladım ki karşımda bana çatık kaşlarla bakan ebeveynlerimi görene kadar...
Yeni bölüm geldii oleyy😂 Gecikti çünkü vakit bulamadım. Umarım beğenmişsinizdir. Vote ve yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyoruuum❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim şarkımız neydi?
ChickLitBazen kendini sanki bir boşluğun içerisinde hissedersin. Daha bu hayatta kendi yerini bilmemene rağmen insanlar hayatındaki yerlerini merak ederler ve bunu öğrenmek için sana baskı yaparlar. Daha kendi yerimi bilmezken benim için ne ifade ettiğini b...