Hafızamın derinliklerinde kaybettiğim şeyler var kara bir günde kara bir olay sonucu kayıp olan 1 yıl var...Adını sanını bilmediğim insanlar var benimle sokakta sohbet ediyorlar, bana soru soruyorlar cevap bekliyorlar.
Ne olduğunu bilmediğim o bir yıl içinde gerçekleşen çok şey oldumuş.
1 yıl içerisinde yaptığım şeylerin izleri var bedenimde.
Ben hatırlamasam da onlar benimle ve git gide büyüyorlar.Parçalar var birleştirmem gereken,
Oyunlar var çözmem gereken, Oyun kuranlar var bulmam gereken.Şimdi bana lazım olan tek şey yapbozun parçalarını doğru yere bırakmam.
Aksi taktirde beni içine çekecek bir karadelik hazırda bekliyor beni sömürüp yıldız yapmak için hazırola geçmiş bir vaziyette.Anlamadığım o kadar çok şey var ki hislerim o kadar tuhaf ki sadece kaybetmişlik yaşıyor kalbim, en son hatırladıklarımla şu an yaşadıklarım farklı insanların hayatı gibi.
Annem yok toprağa karışmış,
Huzur yok havaya dağılmış,
Abim yok karanlıkta kaybolmuş.
Bir tek babam var, geriye kalan herşeyi zaman yutmuş...
Kafamı kaldırdığımda geldiğim yer annemin mezarı ölümünü bile hatırlamadığım kadının, gözyaşlarım yağan yağmura karışırken kollarımı annemin toprağının üzerine sanki yağmurdan korumak istermiş gibi sardım.
Uyurgezerliğim başıma bela oluyordu bu sorunu halletmem için doktorlara bile gittim fakat hiçbir işe yaramadı.
Dakikalarca ağladım orada, saatlerce.
1 ay olmuştu annemin öldüğünü, hafızamın kaybolduğunu öğreneli.
Düşündükçe başımın döndüğü tehlikeli konulardı bunlar...Kafamı annemin mezarından kaldırdım ve ayağa kalktım bu hareketi yapmamla karnıma öyle bir sancı girmişti ki ağzımdan acı bir inleyiş döküldü son zamanlarda sık sık olan bu olayı kafama takmamaya çalışıyordum.
Üşütüp daha da hasta olmamak için üzerimdeki toprağı silktim ve mezarlıktan çıkdım.Adımlarım hızlıydı fakat 21 yaşında olmama rağmen garip yürüyordum ve bunun farkındaydım gökdelenlerin bulunduğu caddeden geçen tek tük insanlar bana deli gözüyle bakıyorlardı.
Kafama vuran küçük dolu taneleriyle artık sığınacak bir yer bulmam gerektiğini anladım ve kendimi bir şirketin içine attım.
Girdiğim an sıcak hava bedenimi rahatlattı girişte yazan kocaman 'Saygıner Holding" yazısı dikkatimi çekti çok geçmeden güvenlik beni fark etti ve yanıma geldi, hafifçe kafasını salladı neden burdasın der gibi.
Cevap vermek için kafamı kaldırdığımda güvenlik çoktan dikkatini başka bir yöne vermişti.
Kafamı güvenlik görevlisinin baktığı yere çevirdiğimde karşımda takım elbisenin içinde çok ciddi bir ifadeyle beni izleyen kahve gözlerle karşılaştım.Etraftaki tüm insanların bana bakmasıyla yerimde rahatsızca kıpırdandım.Tüm gözler üzerimdeyken karşımdaki kahveler yanıma doğru geliyordu .
Yerimden kıpırdayamıyordum başım dönüyor karnım ağrıyordu Sadece babamın saçımı okşayarak beni uyutmasını istiyorum.
Uyuşukluk tüm bedenimi alırken gelmişti yanıma o, kim olduğunu bilmediğim ama tanımak istediğim kişi, annemin gözünde bir zamanlar mesken tutan kahvelerin sahibi...Dudaklarını ıslatarak soru sordu.
"Bayan burada ne arıyorsunuz?"Kalbim normalden hızlı atıyor istemeden de olsa gözlerim doluyordu.
Gözlerim karamaya başlarken bacaklarımın bağının çözüldüğünü hissetmiştim kendimi refleks gücü kaliteli olan kahvelerin sahibinin kollarına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat bir Tiyatro
RomanceFilizlenen aşklar sulanmazsa ne olurdu? Kururdu, solardı. Onların aşkıda su istiyordu, Kıtlık yoktu, Denizler tükenmemişti. Hatta yağmurun en verimli aktığı yıllardı o zamanlar. Ama bir kişi bile sulamadı...