Köşedeki küçük şirin adeta Büyükada bahçelerini andıran bir yere oturmuşlardı. Liya işaret parmağıyla fincanı kulpundan kavramış elinde tutarken Rüzgar kahvesini yudumluyordu. Rüzgara doğru bakarken bir an da kafasını kaldırmasıyla göz göze gelmeleri bir oldu. "Sabah çok sinirliydin sanırım" diyerek sözüne başladı. Önce gözlerini kaçırıp sonra cevap verdi. "Aslında gergin başlayan bir gündü ve göründüğü üzere gergin bitmek üzereydi" "ama kurtardık" dedi Rüzgar. Gülümsediğinde gamzeleri çıkardı Liyanın yine aynı şey olmuştu. "Aa bak gülmeyi de biliyormuşsun dedi Rüzgar oturduğu koltukta belini arkaya doğru yaslarken. Liya da bu sırada içinden " gevşeme lütfen Liya iki güzel söz duydun sadece diye kendi iç sesiyle konuşuyordu" "kalksak mı artık" dedi kahveleri daha yardımdı oysa "yapacak çok işimiz var önemli bir projeye başlayacağız yarın ve daha sonrasında yorucu günler bizi bekliyor mail atarım sık sık yani sürekli bu proje için bir arada bulunmamıza gerek yok. Rüzgar "peki" demekle yetinmişti çünkü senelerin tecrübesine dayanarak biliyordu ki sürekli bir arada olmaları mecbur gerekliydi.
*** *** *** *** *** *** *** *** *** ***
Kendini kıyafetleriyle birlikte yatağın üzerine fırlatmıştı liya ve bütün gün sabahtan akşama kadar kadar olan her şeyi ayrı ayrı düşünmeye başlamıştı şaka gibi bir gündü acaba gerçek miydi? diye düşünüyordu. Bunları düşünürken uyuya kaldığının farkında bile değildi. Gecenin bir yarısı olduğu yerde dönerken gözlerini araladı saat 3 olmak üzereydi kıyafetlerinin hala üzerinde olduğunu fark etti yatağının bir kenarına oturup uyku sersemliğini üzerinden atmaya çalıştı bir yandan da uykusu açılmıştı zaten mutfaktan bir bardak su aldı mikrodalga fırının üzerinde duran şiir kitabını fark etti bunun ne işi vardı burada ne zaman getirdim acaba diye düşündü çünkü çokta okuyup bitirdiği bir kitaptı açtı herhangi bir sayfasını gözü şu dizelere takıldı. "Mutluluk gibi kazanılması zor, Mutluluk gibi yitirilmesi kolay" Rıfat Ilgaz'ın çok sevdiği şiirlerindendi. Liya şiir okumaya bayılırdı okumasa bile uzun uzun yazmayı da çok severdi. Yeniden uyuyamayacağını fark edince döktü bütün kitapları önüne kitaplara dalmışken defterini de aldı eline yazmaya başladı olanları, olmaması istediği şeyleri isteklerini zamanın mecburiyetiyle yaşadıklarını hepsini tek tek yazdı rüzgardan söz etti kalemine belki de onu en başından yanlış anladığından bahsetti. Yazmak dinlendirirdi onu her zaman ama ilk defa bu kadar uzun yazma ihtiyacı hissediyordu kalemi elinden bıraktığında dokuz sayfa yazdığını fark etti defterinin kapağını kapatıp koydu odasına Gün ışımaya başlamıştı Liya üzerine değiştirmek için gittiğinde gardırobunun başına pencerenin kenarından sızan ışıkla rüzgarın etkisine dayanamayan defter yere düşmüştü sayfaları tam da liyanın yazmaya başladı sayfada takılı kalmıştı ne mi yazıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erguvan Yazı
Teen FictionMesafeler engel değildir ki sevmeye, eğer yanında hissediyorsan bir kalbi ve mutlu olabiliyorsan bir kitabın sayfası aralandığında. Karnında kelebekler uçuyorsa bir yaprak kımıldadığında ya da kalbin çıkıyorsa yerinden işte tam olarak orada başlar e...