Tanıtım

7 0 0
                                    

   Perdenin ucunu kaldırıp solgun gökyüzüne, sessiz karanlık sokağa baktım. Sokakta tek tük insan vardı. Gözlerim karşı yolda aradığı bedeni göremedi. Gözlerim umutsuzluğa kapanıp benim daha da gerilmeme neden oldu. Perdenin elimin arasından kayıp gitmesine izin verdim. Derin bir iç çekip her zaman o küçük koltukta oturan kardeşime bakışlarımı diktim.

O da bana bakıyordu. Sessizdi. Haylazlıklarının hepsi sanki bu gece sona ermişti. Gözüme on yaş büyümüş gibi geldi. Her şeyin farkındaydı. Gürültü yapmamasının, sessiz durmasının farkındaydı. Gözlerin de ki ışıltı ise yok olmuştu. Sanki gözleri parlayan bir çocuk hiç olmamış gibi. O küçük gözlerinde sadece korkuyu görebiliyordum.

Benim gözümde hangi duygu vardı acaba? Korku, endişe, sinir hangisi? Aynada kendime bakma dürtüsünü bir kenara ittim. Şimdi aynaya bakamazdım. Zamanı değildi. Küçük koltuğun yanında geniş benim hiç sevmediğim eski koltuğa oturdum. Eski koltuk sessizliği bozup gıcırdadı.

Gıcırdayan koltuğa sinirlenme zamanı da değildi. Koltuğun gıcırdaması sessizlik yarışını sona erdirdi. Kardeşim ürkek bakışlarını gözlerime dikerek "Annem nerede?" Dedi. Kafamı başka yere çevirip "Bilmiyorum!" Dedim.

Elimde baskı hissedince kafamı tekrar kardeşime doğru çevirdim. Yine korkuyla "Abla!" Dedi. Derin bir nefes alıp "Bilmiyorum, Tunç. Bir saat daha dolmadı gelir birazdan." Dedim. Sakin değildim, olamıyordum. Bu küçük çocuğun korkusunu alamıyordum. Hiç bir suçu yoktu ki onun. İyi bir abla olup onu sakinleştirmeliydim ama yapamıyordum.

Kendim sakin değilken onu nasıl sakinleştirebilirdim ki? Gergindim, huzursuzdum, endişeliydim. Bu hisler bedenimin dört bir tarafını da sarmıştı. Başka hangi hisleri hissettiğimi bilmiyordum. Belki bu üç hissi doruklarıma kadar hissettiğim için diğer küçük hisleri arka plana atmıştım.

Ürkek bakışları hala üzerimdeydi. Derin bir nefes alıp "Puding ister misin? Canım çekti benim." Dedim. Kafasını sallayıp küçük bedenini koltuktan kaldırdı. Kalktığım da hemen elimi tuttu. Sanki annesini kaybetmemek için sıkı sıkı elini tutan bir çocukmuş gibi.

Yavaş adımlarla mutfağa gittik. Sessiz olma yarışması tekrar başlamıştı. Adımlarımızın sesi duyulsa sanki biri bizim saklandığımız yeri bulup öldürecekmiş gibi hissediyordum. Berbat bir durumdaydık. Annem evde yoktu. Kardeşim korkuyordu. Ben gerginliğin nirvanasını yaşıyordum.

Dolabın kapağını açtığımda beni rahatlatan serinlik yüzüme çarpmadı veya ışığından dolayı gözlerimi kısmadım. El alışkanlığıyla pudingleri buldum. Bir elimle iki pudingi almaya çalıştım ama beceremedim. Küçük elden elimi kurtarıp iki pudingi de almaya başardım.

Elimi elinden çeker çekmez küçük eli kaprime sıkıca tutundu. Masaya bir kaç adım olmasına rağmen eli kaprimi bırakmadı. Pudingleri masaya koyup oturması için sandalyeyi geriye doğru çektim. Yüzüne bakıp "Hadi!" Dedim.

Kapının tıklatılmasıyla o küçük el yine elimi bulmuştu. Elini hafifçe sıktım. Bunu korktuğum için mi yaptım yoksa güven vermek için mi bilmiyorum. Hislerimi bu durumda kontrol edemiyordum sanki. Emin adımlarla arkama aldığım kardeşimle kapıya doğru yürüdük.

Kardeşim elimi sıkıyor, ayaklarını yere sürtüyordu. Kapıya ulaşmamı hiç istemiyor gibiydi. Kapının önünde ona doğru eğilip "Korkma, yanındayım." Dedim gülümsemeye çalıştım. Ağzım açılmamış ona güzel bir gülümseme bahşedememiştim. Belki yüzümde küçük bir tebessüm oluşmuştu ne yaptığıma emin değildim.

Kapı tekrar tıklatılınca bedenimi doğrultup kapı deliğine doğru yaklaştım. Küçük deliğin arkasından karşımdaki bedeni görmeye çalıştım...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 26, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BİTİŞ ÇİZGİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin