Köşe takımlarından mor olanda oturuyorlardı şimdi. Otis aklında insanların isimlerini liste yaptı.
Gri gözleri olan sarışın: Buğra
Metalci: Barış
Kahveyi döken kız: Açelya
Sofrayı kuran kız: Tuğçe
Sofrayı kuran oğlan: Tunç
Kitap sevdalısı: Betül
Balköpüğü gözlü sarışın: Taha
Beyaz tenli siyah saçlı çocuk: Aras
Kumral çocuk: Göktuğ
Kumral çocukla tartışan kız: Merve
Masada oturan kadın: Roza
Masada oturan adam: Bilal
Bahçıvan: Serdar
Etrafında Betül, Barış, Göktuğ, Açelya ve Merve vardı. Genel anlamda sessizce oturuyorlardı. Diğerleri çeşitli sebeplerle dağılmışlardı. Ama Otis dikkatini veremiyordu. Utanmıştı. Buğra’ya elini uzatırken kağıtları etrafa saçmıştı. Toplamaya çalışırken de Taha’nın ayağına basmıştı. Düşünmemeye çalıştı. Ufak tefek kazalar olabilirdi. Gri gözler yüzünden hipnotize olmak onun suçu değildi ki!
Betül yavaşça “İstersen eşyalarını odana çıkaralım. Yemeğe daha var. Saat 7’de.” Dedi. Bu kız cidden samimi miydi? Taha’nın ayağına bastığında onu gülerken çok net görmüştü. Alay edilmek gururuna dokunmuştu. Ama buradan bir an önce kurtulmak istiyordu.
“Çok iyi olur. Ne taraftan?”
Cam merdivenden üst kata çıktılar. Otis beş kapı saydı. Banyo olduğunu gördüğü bir yerin yanında dönerek yükselen ufak bir merdiven vardı. Cam merdiven ile aynı hizadaydı. Ufak merdivenden de yukarı çıkınca geniş bir çatı katıyla karşılaştılar. İki kişilik bir yatak, boydan boya bir gardırop, tuvalet aynası, komodinler… Burayı anneannesi döşemişti. Bütün ayrıntılar ortamı geniş, ferah ve aydınlık göstermişti. Oda açık renklerin hepsini bulundurmakla birlikte genelde krem ağırlıklıydı. Yerdeki halı eflatundu. Mor puantiyeli perdeler krem rengiydiler. Buraya açılan tek kapıya gidip baktı. Kendine ait tuvalet ve banyosu vardı. Eğer bu odayı Otis düzenlemiş olsaydı her eşyada siyah olurdu. Ve bu kadar cafcaflı olmazdı. Puantiye resmen prenseslik hayali olan kızlar içindi. Şimdilik bunlarla idare edecekti.
Yüksek tavanlı boydan boya camlı kendi odasını çok özlemişti. Bütün sıkıntılarını dışarıda bırakıp su yatağının üstüne kıvrılmak istiyordu. Belki zaman geriye akardı. Belki annesi ve babası… Gürültülü bir şekilde iç çekti. Kendisine eşlik eden Barış ve Betül dönüp baktılar. Oda bu bakışlarla düşüncelerinden sıyrıldı. Bu kızı hiç anlayamamıştı Otis. Cidden yardımsever miydi yoksa sadece vakit mi geçiriyordu?
“Bu odayı görene kadar cici kız olduğunu fark edememiştim. Umarım üç güne ağlamaya başlamazsın.” dedi Barış valizi yere bırakarak.
“Cici kız değil zaten. Odayı o düzenlememiş.” İkisi de kafayı çevirip Betül’e baktılar. “Öyle değil mi? Sen düzenlemedin burayı. Şuraya baksana bir danteller eksik. Ama sana bakıyorum. Kasların var. Jimnastik yapıyorsun. Deri ceket ve botlar giyiyorsun eylülün ortasında. Rocker tipindesin. Müzikle uğraşıyorsun. Açıkçası sayısalcı olmana bile şaşırdım.”
“Sayısalcı olduğumu nerden biliyorsun?”
Elindeki kağıtları uzatarak “Bunları düşürdüğünde Buğra toplamıştı. Bana verdi. Benimde göz atacak çok vaktim oldu. Ortak derslerimiz az.” dedi ve sırıttı.
Cidden her şeye burnunu sokanlardandı bu kız. Birde pişkin pişkin gülüyordu. Sinirlenmemek işten değildi. Ama Barış varken terslemek istemiyordu. Barış belli ki anlaşabileceği tarzda bir arkadaştı. Kendi kendini sakinleştirip suratına bir gülümseme yerleştirdi.
“Ben eşyalarımı yerleştireyim, biraz dinleneyim. 20 dakika sonra yemekte görüşürüz.”
Betül yan döndü “Tamam,” dedi merdivenlere ilerlemeye başladı. Barış’ın dudağının kenarı kıvrıldı. “Hey, o Linkinpark’ın son albümü mü?” Otis’in arkasında duran masaya doğru bakıyordu. Masaya doğru yürümeye başladı. “Betül sen in. Ben de şuna bakıp geliyorum.” Betül başını salladı ve merdivenlerde gözden kayboldu.
Barış yürümeyi kesti. “Betül’den pek hoşlanmadın galiba?” dedi. Otis’in yüzüne baktı. Otis gözlerini kaçırdı. Betül’ü sevmemişti evet ama görünen o ki Barış seviyordu.
Cevap alamayınca Barış devam etti. “Biraz meraklıdır. Benim bu evdeki en iyi arkadaşım. İnan bana bazıları gibi kibirli olmadığı için sevmeye başlayacaksın onu. Ne kadar vurdumduymaz olduğunu görünce yanında rahat hissedersin.”
Otis pek ikna olmamıştı. Meraklı ve vurdumduymaz ha? Bu kızda kişilik bozukluğu mu vardı?
“ Zamanla daha iyi tanırım nasılsa. Bu arada yüzüklerini sevdim.”
“Gelip takı kutumu görmelisin. İstediğin zaman ödünç verebilirim. Ama sadece sana özel.” dedi göz kırparak. “Eee, Betül haklı mı? Rocker mısın cidden?”
“Rocker da denebilir. Favori müziğim rock. Ama diğer müzik çeşitlerini de dinlerim. Metal de. Bateri çalıyorum.”
Barış’ın gülümsemesi genişledi. “Ben de electro. Hatta grubum da var. Belki dinlemeye gelirsin.”
“Oluuur.” dedi Otis fazla istekli görünmemeye çalışarak. Rock konuşabileceği birini bulmuştu. Giyim tarzı da kendisininkine yakındı. Bu konuda da konuşabilirlerdi. Oturmasını istemeli miydi acaba?
“Neyse, yemekte görüşürüz. Şimdi Betül’le dizi saatimiz. Çoktan koltuğa kurulmuş bekliyordur beni.”
“Ah,” dedi Otis düşüncelerinden sıyrılarak. “Tamam.” Sen Betül’ün yanına git. Beklemesin.
Otis valizini açar açmaz yerleştirmekten vazgeçti. Kendi eşyalarını sonra düzenlerdi. Anneannesi sağ olsun odada ihtiyaç duyabileceği her şey vardı. Eşyalarını toplamak yerine banyoya gidip hızlı bir duş aldı. Saçlarını taradı ve açık bıraktı. Siyah eşofman takımları buldu dolapta. Üst eşofmanı geri yerine bıraktı. Alt eşofmanı giydi. Üzerine kaslarını ortaya çıkaran sarı bir atlet giydi. Saatini sol bileğine ip bilekliklerini sağ bileğine taktı. Yılan desenli gümüş yüzüğünü sol işaret parmağına geçirdi. Botlarını dolabın içine yerleştirirken koyu yeşil spor ayakkabılar dikkatini çekti. Onları da giydi. Aynada kendine bakmaya gitti. 1.68 boylarında esmer bir kız aynada kendisine bakıyordu. Eşofman bedenine tam oturmuştu. Atlet kaslarını ortaya çıkarırken sol kürek kemiğindeki dövmeyi de gözler önüne seriyordu. Düz inen siyah saçları ancak omuzlarına dökülüyordu. Siyah çerçeveli gözlüklerini takmadan önce son bir rötuş kalmıştı. Onun gri gözleri varsa Otis’in de eyelinerı vardı.
Aşağı indiğinde masada son iki yer boştu. Biri Taha ile Merve’nin ortasıydı. Diğeri Betül ile Roza’nın. İkisi de birbirinden sevimsiz yerler. Barış kafasını kaldırıp baktı. Otis’i görünce Betül’e işaret etti. Betül yana kaydı. Artık Betül ve Barış’ın arası boştu. Hiç yoktan iyi diye düşünerek oraya yöneldi. Ama Otis masaya ulaştığında o sandalye Göktuğ tarafından doldurulmuştu.
Taha ile Merve arasındaki sandalyeye oturdu. “Selam,” dedi Taha. “Duyduğuma göre torpilliymişsin. Kuruculardan birinin torunu olunca olacak o kadar tabi.” Taha gülmüyordu. Ama ifadesi sert de değildi. Sadece konuşma başlangıcı için söylemiş gibiydi.
“Kurucunun torunu mu? Anlamadım?”
“Deden Bora Oduncu okulun 12 kurucusundan biri. Anneannenle buraya geldiklerinde tanışmıştık.” Dedi bayan her şeye maydanoz.
Bu kız Otis’in ondan hoşlanmadığını ne zaman anlayacaktı? Dedesiyle anneannesi neden buraya gelmişlerdi ki? Dedesinin başka okulları olduğunu duymuştu. Buranın da kurucusu olmasına şaşırmadı.
“Artık kendi sınırlarını aşmışsın. İnsanlar hakkında onlardan daha çok şey bilmeye başlamışsın. Yemeğini yiyerek insanları rahat bırakabilirsin.” Dedi Göktuğ Betül’e bakarak. Betül omuz silkti ve Göktuğ’un arada olmasını umursamayarak Barış’la konuşmaya başladı. Bu kız cidden hem meraklı hem vurdumduymazdı. Enteresan.
Yemek süresi boyunca bir daha kimse Otis’le konuşmadı. Belki de Betül’e cevap vermeliydi. Karar veremedi. Çorba, biber dolması, patlıcan musakka ve pilavdan oluşan yemeği yediler. Sofrayı kaldırma görevi yine Tunç ile Tuğçe’nindi anlaşılan. Bitiren kalkıyordu. Otis sona kalmak için gayret gösterdi. Sonuçta ne yapacağını bilmiyordu.
Sofradan kalktığında Betül televizyon odasında tek başınaydı. Merve, Göktuğ ve Taha gri köşe takımında oturuyor ve kaldıkları yerden tartışmalarına devam ediyorlardı. Açelya yeniden bilgisayarının başına dönmüştü. Barış ise Buğra’yla birlikte ses sisteminin başına gitmişti. Barış’la konuşmak istiyordu. Ama gri gözleri tekrar görmek için erkendi. O sırada omzuna bir el dokundu.
“Omzundaki dövmenin manası ne?” Arkasını döndüğünde sadece gövde gördü. Kafayı ancak başını kaldırınca görebildi. Aras’tı. Sessizce cevabı bekliyordu.
“Körler alfabesi,” dedi Otis. “Ailem yazıyor.”
Aras’ın kaşları hafif çatıldı. “Her ne kadar evcimen görünmesen de içini kimse bilemez değil mi?” Şimdi gülümsüyordu.
“Hayır, öldüler.”
“Ah, ben… Başın sağ olsun.”
Kafasını salladı Otis. Gergin bir sessizlik oldu. Belli ki Aras böyle bir cevabı beklemiyordu. Yine de sessizliği bozan Aras oldu.
“Yine de güzel dövme.” Galiba bu çocuk acıklı durumlarda ne konuşulacağını bilmiyordu. Otis başını sallayınca uzaklaştı. Odasına çıktı Otis. Günün kritiğini yapabilirdi. Herkes ikili ikili kalıyordu. Merve-Betül, Tuğçe-Açelya, Barış-Buğra, Göktuğ-Aras, Taha-Tunç. Kızlar birinci katta, erkekler giriş katta kalıyordu. Ev sorumlusu Bilal Bey oldukça sert bir adamdı. Kuralları açıklarken ki ses tonundan hissetmişti. Roza yemek ve temizlikten sorumluydu. Serdar Bey ise bahçıvandı. Ama evdeki diğer işlere de yardımcı oluyordu. Yetişkinler gençlerle içli dışlı olmuyordu. Yine de Otis Roza’yı kendisine yakın hissetti. Sıcak bir gülümsemesi vardı.
Çatı katının bir kapısı olmadığı için 13 basamaklı ufak merdiveninde önce ayak seslerini ardından öksürme sesini duydu.
“Gel.” diye seslendi Otis.
Az sonra merdivenlerde “ Film izlemek ister misin diye soracaktım.” Diyen Aras göründü. “Karayip Korsanları serisine en baştan başlıyoruz.”
Güzel bir film günü güzel bitirebilirdi.
Aras’la birlikte aşağı indiğinde televizyon odasında tek bir kişi vardı. Harika, başka kim olabilirdi ki, diye düşündü Otis.
Ikinci Bölümün sonu…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yeni bir baslangic
AdventureGri Gözler En ufak bir esinti bile yok. Hava 38 derece. Bunaltıcı sıcaklar... Harika. Daha ne isterdi ki? Lise hayatının 5. Okuluna terden sırsıklam merhaba diyecekti. Merhaba demesine de gerek yoktu. Hala yas tutan o silik kızı oynayabilirdi. B...