the heart on Fire

40 6 19
                                    

İki yüz on altı . İki yüz on yedi ....
Atıldığı hapishane hücresinde- gerçi bulunduğu yere hücre demeye bin şahit isterdi zira burası temizlik dolabından hallice farelerin cirit attığı izbe bir yerdi ve buraya hücre demek diğer hücrelere haksızlık olurdu - yapabileceği en iyi şeyin su sızdıran tavandan düşen damlaları sayabilmek olması büyük haksızlıktı.

İşlemediğin bir suç yüzünden gün doğumunda bir kazıkta yakılarak idam edileceksin . Eğer hala hayatın adil olduğunu düşünüyorsan aptalın tekisin demektir.

Oysa delirmesini engelleyen yegane şey iflah olmaz umuduydu. Daha kaç kere hayal kırıklığına uğraman gerek ? Akıllanmak için daha kaç insan seni yüz üstü bırakmalı.

Ölecekti . Arkasından ağlayan , bir parça merhamet dilenen ruhu için dua edecek birileri olacak mıydı?
Gecenin bir yarısı gün doğumundaki idamını düşünen birisi ne yapardı ?

Belki de gülmeliyim. Evet kulağa güzel geliyordu . O kadar çok ağlamıştı ki artık vücudu ağlamayı kati surette reddediyordu. Hem bu saatten sonra ağlaması neyi değiştirirdi Tanrı aşkına . İnsanlar onu yanmadan önce gülmekten boğazı kanayan biri olarak hatırlamalıydı. Onca haksız suçlamadan sonra insanların onu deli damgasıyla yaftalamaları canını yakmazdı.

Ne yapması gerektiğini biliyordu artık. Boğazını yırtacak kahkahalar atmalıydı . Gözlerinden yaş gelene, ciğerleri nefessiz kalana , boğazı sızlayana , karnı ağrıyana kadar gülmeliydi. Delirene kadar , ölene kadar . Ölüm ölümü doğurur demişti ona birileri
Ölüm ölümü , ölüm ölümü , ölüm ölümü ...
Bir anda vücudunda oradan oraya atlayan bir ürperti hissetti . Üşüyordu. Artık anılarının sıcaklığı bile ısıtmaya yetmiyordu onu.

Elizabetha Vladimir ile ilk tanıştığı anı hatırlıyordu

Elizabeta inanılmaz yorgundu . Daha yeni kuyudan su taşımıştı . Bu da yetmezmiş gibi o anda at arabasıyla giden dikkatsiz aklı beş karış havada soylunun birinin elizabetha ya çarpmasıyla tüm suyu dökmesi bir olmuştu .

Sonuç olarak Elizabetha bir daha su doldurmak zorunda kalmıştı . O soyluya aklını başına almasını söyleyememenenin burukluğunu yaşıyordu üstelik.Kolları sızım sızım sızlıyordu . Tabanları parçalanmış ayakkabıları ayaklarını çakıl taşlarından koruyamamıştı.

"Size yardım edebilirim ."
Arkasından gelen sakin sözle konuşan kişiyi görmek adına arkasını döndü.
İşte oradaydı . Başak sarısıyla açık kumral arasında sıkışıp kalmış gür saçları rüzgârla dalgalanıyordu . Gözleri güneş ışığının oynadığı bir oyun sonucu olsa gerek kan kadar kırmızıydı. Karşısındaki genç adam direkt gözlerine bakmasa kör olduğunu düşünebilirdi.

Uzun boylu sayılırdı . Fidan gibi bir yapısı vardı . Aşırı kaslı ya da kilolu değildi . Öte yandan zayıf olduğu da söylenemezdi. Kedi gibi . Giyimi zengin olmamakla beraber hırpani de değildi . Muhtemelen orta gelirli bir ailenin çocuğuydu.

"Size zahmet vermek istemem."
"Ne zahmeti ? Sizin gibi bir hanımefendi bu kadar ağır şeyler kaldırıp kendine zarar vermemeli . Kendinizi inciteceksiniz.
Elizabetha' nın yüzünde uzun zamandır ilk defa bu kadar samimi bir gülümseme oluştu . Hanımefendi öyle mi ?
"Daha adınızı bile bilmiyorum " dedi mahçup bir sesle .
Genç adam bunu yeni fark etmiş gibi hafifçe kaşlarını çattı .

"Siz de haklısınız elbette. Adım Vladimir . Sizin adınız nedir ? "
"Elizabetha "
Vladimir hafifçe gülümsedi .
"Güzelliğinizi vurgulayan asil bir isim. "
Elizabetha ' nın yanakları kızarmıştı. Onunla ilk defa güneşli bir bahar günü tanışmıştı.

Şimdi de o güneşli bahar gününün sıcaklığını arıyordu . Nasıl bu kadar aptal olabilmişti Tanrı aşkına? Ona güvenmişti . Öyle ki Vladimir ona bir büyücü ya da kadınlara takılan adıyla bir cadı olduğunu söylediğinde bu durumu zerre kadar umursamamıştı.
Oysa şimdi ... Oysa şimdi her şey için çok geçti . Eğer başına bunların geleceğini bilse yine onu sever miydi ? Bilmiyordu . Şakakları sızlıyordu . Biraz uyumaya çalışmaya karar verdi . Bu uykunun gücünü yerine getireceğine inanıyordu. Ne demişti William Shakespeare :
Rüyaların yapıldığı maddeden yapılmayız biz ve uykuyla çevrilidir küçücük hayatımız .
Belki de sözlerinin sonuna şunu da eklemeliydi diye düşündü Elizabetha : ve kabusların da .

*******

WİTCH HUNT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin