Penceresi açık yattığı için sabah uyandığında kendini pek iyi hissetmiyordu fakat bir an önce yatağını terk edip hazırlanmalıydı yoksa büyük giyim mağazasında olan işine geç kalırdı. Geç kalması demek onu köle gibi çalıştıran patronunun ağzına laf vermesi demekti.
Odasının küçük olmasının verdiği avantajla hemen kıyafetlerini giydi, sırt çantasını alıp yavaşça dış kapıyı kapattı.Sabah saatleri hava soğuktu. Sırt çantasından hırkasını alıp giydi.
Büyük bir yokuş çıkması lazımdı ve şu sıralar sigarayı çoğalttığı için artık yokuş ona korkutucu geliyordu.Çalıştığı mağazanın ön kapısında diğer çalışanlar kümelenmiş sabah sigaralarını içip ayılmaya çalışıyorlardı.
"Kumru gelsene." Diye seslendi onla nedensizce arkadaş olmaya çalışan Dilek.
Dilek kızıl, kıvırcık saçlı ve daima güleryüzlüydü.Eliyle yanda duran marketi gösterip gülümsemeye çalıştı ancak bu bir çabadan öteye gidemedi.
Hızlıca markete girdi.
Açtı ve alabileceği en alternatif şeyleri aldı; çubuk kraker ve çikolatalı süt.
Mesai arkadaşlarının yanına geçti.*
Onüç saatlik bir çalışmanın sonucunda tam olarak ayaklarını hissetmiyordu. Çalışma boyunca kolilerle uğraşmıştı. Fazla mesaiye de kalmıştı ama sonra pişman olmuştu.Eve doğru yavaş yavaş yürüyordu, birden durdu eve gitmek istemiyordu ki. Annesi günleri boşa yaşıyordu ruhunu kaybetmiş gibi davranıyordu babası ise olaylara ilgisiz davranıyordu. Ailede iletişim denen şey yoktu.
Büfeye gidip yeni bir paket sigara alıp yedekledi. Büfenin yanındaki pastaneden ise simit ve karton bardakta çay aldı ve karşıdaki parka geçti.
Bankta ilk simidini yedi. Çayla birliktede bir sigara yaktı. Çay acıydı ama aldırmadı. Bir süre oturup müzik dinledi eve gitmek için acele etmiyordu.
Sonbahar aylarıydı ve yavaş yavaş kışa geçiliyordu.
Hava baya kararıp soğuyunca eve gitmesi gerektiğini anımsadı.*
Markette raflar arasında gezinirken mum dolu olanının önünde durdu. Birçoğunu koklayıp çikolatalı olanında karar kıldı, altında duran barkodu söktü. Başını yavaşça kaldırıp etrafta kamera var mı diye yokladı. Bulunduğu yer kör bir noktaydı, temizdi.
Çantasının tek omzunu düşürüp fermuarı olabilecek en sessiz şekilde açtı. Ve büyük mumu çantasına gönderdi. Biraz daha oyalanıp kasanın önünden kendinden emin bir şekilde geçti. İşte sorun yoktu.*
Hemen şekli kaymış pijamalarını giydi ve mutfağa geçti. Yemeklere şöyle bir göz gezdirdi; pilav, etli kuru fasülye yanına salata ve acı biber turşusu.
Morali bozuldu, annesi onun et sevmediğini biliyordu, biliyordu ama umursamıyordu.
Salatayı ve ekmekle acı biber turşusunu yedi. Neyse ki acı biber turşusuna bayılırdı.
Ocaktan hiç inmeyen demliklerinden kendine büyük bir kupa dolusu çay aldı odasına geçti.
Çantasından mumu çıkarıp çalışma masasının üstüne yerleştirdi, yaktı. Işığı söndürüp bir süre sanal mecralarda dolaştı. Gördüğü şeyler karşısında pek memnun olmamıştı.
Kalktı penceresinin önünde sigarasını içti. Mumu söndürdü ve bir çizgi film açtı.
Çizgi filmin daha yarısına gelmeden uyuyakalmıştı.*
Telefonu susmak bilmiyordu, alarm sanıp söverek eline aldı, alarm değildi. Bir numara arıyordu pek anlamlandıramadı ve çağrıyı meşgule aldı. Saate baktığında suratı düştü çok erkendi, bugün de öğleden sonra çalışıp geç çıkacaktı.
Yatağında oyalandı olmadı, mutfağa gitti. Evde kimse yoktu, ona ait olmuştu ev bir süreliğine.
Patates kızarttı, peynirle birlikte büyük bir iştahla yedi. Bolca da şekerli çay içti.
Ruh haline göre çayı şekerli ya da şekersiz içerdi. Şu an içinde bulunduğu ruh hali ise nötrdü.
Sevdiği bir şarkıyı açıp evin içinde sigarası ile turladı. İş saatine vardı.
Kendine filtre kahve hazırladı ve tonla para verdiği fakat pişman olmadığı, orta boy termosuna doldurdu.
Amacı dünki parka gidip kitap okumaktı.*
En köşede duran bankta kitabına dalmışken yanına birinin oturduğunu hissedip irkildi.
"Korkutmak istememiştim." Dedi oturan çocuk.
Tanıyor muydu ki onu?
Gözü bir yerden ısırıyordu ama. Saçlarını ensesine toplamış, sarışın, hoş yüz hatlarına baktı. Bir dört yıl önce olsa mutlaka heyecanlanırdı.
Çocuğun cümlesine karşın başını iki yana salladı.
Çocuk bir süre tahta masaya koyduğu ellerine bakmayı sürdürünce "Tanışıyor muyuz?" Sorusunu yöneltti Kumru."Aynı yerde çalışıyoruz ben alt kattayım."
Birkaç kez görmüş olabilirdi, hatırlamıyordu."Genelde depoda olduğum için pek bilmiyorum" Dedi. Çocuk da anlayışlı bir gülümseme ile başını salladı.
"Seni burada görünce bir merhaba demeyi ummuştum aslında rahatsız etmek gibi bir amacım yok." diyerek durumu açıkladı çocuk.
"Bu arada ben Orhun."
"Kumru ben de."*
Yol boyunca Orhunla konuşacak çok fazla şey bulmuşlardı. Sırt çantasını personel odasına koyup depoya çıktı. Depo kapısının önünde karşılaşmayı istemediği biri vardı.
...
İyi okumalar, umarım beğenirsiniz^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olağan
ChickLitDışarıdan bakıldığında sıradan bir genç kızın içeride kendi başına bir yaşam kurma çabası. Ailesinden ayrılıp bazı düzenler yaratmayı amaçlayan Kumru günlerin sıradanlığı içinde kendini buluyor.