/1

5.1K 312 151
                                    


Sıradan bir pazar günü geçiriyorduk. Kyungsoo işe gitmemişti, bense çift kişilik yatakta karnımın üstünde yatıyor ve bilgisayardan tezimle ilgili araştırma yapıyordum. Hava sıcak olduğu için eve geldiğimde tişört giymeyi es geçmiş lise yıllarımdan kalma siyah basketbol şortumu giymiştim. Yan sekmede ise deli gibi gitmek istediğim ve vizyona girmesini beklediğim bir aksiyon filminin fragmanı açıktı. Kendi kendime bir şarkı mırıldanırken parkede hafif çıtırtılara sebep olan adımların hedefinin yatak odası olduğunu anladığımda yüzüme bir gülümseme yayıldı.

Yatağın yan tarafında bir çökme hissettiğimde arkamı dönüp bakmak istesem de o benden önce davranmış kolunu üstümden geçirip yataktan destek alırken çıplak omzuma bir öpücük kondurmuştu. Elinde dumanı tüten kahveyi yavaşça komidine bıraktı ve yatak başlığına yaslanıp beni izlemeye başladı. Benim aksime onun üzerinde beyaz bir tişört ve siyah bir şort vardı. Çoğu zaman resmi kıyafetle gezdiği için bu haliyle daha genç görünüyordu Kyungsoo.
Gözlerim beyaz bacaklara kaydığında biraz daha izlemek istesem de kafamı iki yana sallayıp tekrar bilgisayar ekranına odaklanmıştım.

"Yardım lazım mı?" Sorduktan sonra kahvesinden bir yudum almıştı ki cidden böylesine sıcak bir havada bile onu içip nasıl yanmıyordu anlayamıyordum. Aklıma buzdolabındaki limonata geldiğinde gözlerim parlasa da yerimden kalkmak cazip gelmemişti.

"Unut gitsin, beynim hâl değiştirdi cidden." Güldüğünde ben de gülümseyip ekranı incelemeye devam ettim. Burnuma gelen hafif sigara kokusuyla az önce mutfakta ne yaptığını anlamıştım. Üstüne sinmiş sigara kokusuyla karışan kendi kokusu o kadar iyi gidiyordu ki o an beyaz boynunu öpücüklere boğmamak için zor tutmuştum kendimi.

Odada sadece orta parmağımın touchpad üzerindeki sesi duyulurken arkasındaki yastıkları düzeltip dik olan oturuşuna hafif bir eğim kazandırdı. Sırf çıkardığı ses dikkatimi çektiği için yüzüne bakmıştım ve bu bile önümdeki her şeyi unutmama yetmişti.

Kyungsoo'nun ilk andan beri ruh eşim olduğunu düşünüyordum ki böyle şeylere inanırdım. Bunu ilk söylediğimde gülüp geçse de yine sıradan bir kış gecesinde geniş koltukta birbirimize sarılmışken şu meşhur Michael Pitt filmindeki repliği söylemişti.
"Atomlarım önceden beri senin atomlarını tanıyor."

Birbirimize ne kadar zıt olduğumuz ise su götürmez bir gerçekti. Durmadan kalan hayatını bir çocukla geçireceğinden yakınır dururdu ama bir gece bile başka bir yerde kalmam gerekse düzgün bir uyku çekemediğini bilirdim.

"Tezini benim üzerime yapmayacaksan bana öyle bakmamalısın."

Ne zamandır onu izlediğimi bilmiyordum ama ellerimi çenemin altında birleştirip yanıtladım. "Uzmanlık alanım olduğu düşünülürse fena fikir değil." Bir Word sayfası açıp büyük harflerle 'AVUKAT DO' diye başlık attığımda gülerek bilgisayarın ekranını indirmiş ve benim tarafımdaki komidine koymuştu. Sonrasında kollarını göğsüme dolayıp beni kendi ile aynı seviyeye çektiğinde kıpırdanıp narin görünen vücuduna rağmen güçlü olan kolların arasında yerleştim. Birkaç ay önce kol kaslarını kıskanıp spora başladığımda ilk haftayı bile tamamlayamadan göz yaşlarına boğulduğum için bana bir daha gitmeyeceğime dair söz verdirmişti.

Aklıma gelen bu anıyla dudaklarımı büktüğümde az önce benim yaptığım gibi onun da beni izlediğini fark ettim. Yüzünde her zamanki ciddi ifadesi vardı ve gözleri her zamanki ketumluğunu koruyordu. Ilık elleri yavaş hareketlerle çıplak sırtımda gezinirken gözlerimi kapatıp anın tadını çıkarmaya çalışıyordum.

"Bana öyle baktığında ne düşündüğümü biliyor musun?" Gözlerimi açmadan mırıldandığımda birkaç saniyelik sessizlikten sonra konuşmuştu. "Hayır. Nasıl bakıyorum?"

"Her noktamı ezberlemeye çalışıyormuşsun gibi." Sol elini sırtımdan çekip elmacık kemiğime dokunduğunda gözlerimi açmıştım.
"Çalışmıyorum, ezberledim bile." O gözlerini bir an olsun yüzümden çekmiyordu ama ben gözlerimi kaçırma ihtiyacı hissetmiştim. Genelde utangaç olmazdım hatta çoğu zaman Kyungsoo'yu ben taciz ederdim ama o bakışlarla bu kadar açık sözlü olurken ellerimle yüzümü kapatmamak için zor tutmuştum kendimi.

"Düşünüyordum da.." İşaret parmağı çenemde dolaşırken söylediklerine odaklanmaya çalıştım. "Kanada'ya gidip evlensek, yani resmi olarak. Nasıl olurdu?"
Ciddi olup olmadığını anlamak için gözlerine bakmıştım ama böyle şaka yapacak biri de değildi.

"Dünyanın en kötü evlenme teklifini ettin az önce." Dudağı yavaşça yukarı doğru kıvrılırken çenemde gezinen elini tutup dudaklarıma götürdüm. "Buraya dönünce geçersiz sayılacak ama değil mi?" Avukat olan oydu, bu yüzden ona soruyordum.

"Orada yaşamaya devam ederdik belki." Sahte bir şaşkınlıkla gözlerimi açtım. "Sen hayal mi kurdun az önce?" Yanağımı çekiştirip yastıkta kayarak yüzlerimizi yaklaştırdı. Burunlarımız neredeyse birbirine değecekken konuştu: "Senin evin içinde midilli beslemek istemenden daha gerçekçi." Evet bunu hala istiyordum ama her seferinde Kyungsoo'nun cevabı 'Rüyanda görürsün.' oluyordu.

"Belçika'da evlenmek daha güzel olurdu." İlk sorusunun cevabını verdiğimde az önce tuttuğum elinin parmaklarını benimkilere kenetlemişti. "Güzel bir gelin olurdun." Beni sinir etmek için söylediğini biliyordum ama bakışları gerçekten böyle düşünüyor gibiydi. Ellerimi kullanamadığım için hafifçe tekme attığımda bacaklarımı kendi bacakları arasına sıkıştırıp yüzlerimizi daha da yaklaştırdı. Odaya ilk girdiği andan beri aklımı çelen beyaz boyna yaklaşıp dudaklarımı değdirdim. Hala onunkiyle kenetlenmiş olan elimi geriye doğru çekerek sırt üstü yatmama neden oldu ve ağırlığını dizlerine vererek karnımın üstüne oturmuştu.

"Eğer Belçika'da evlenseydik boşanma sebebimiz senin bir uzvunu kesmem olurdu bence." Ne kadar sakar olduğum herkes tarafından bilinen bir gerçekken bunun olacağını tahmin edebiliyordum. Açık kapıdan bile herhangi bir yara almadan geçemedim ben.

"Sağ kolumu kessen bile boşanmazdım, bu yüzden gönül rahatlığıyla sakarlığına devam edebilirsin." Üzerime eğilip dudaklarımızı birleştirmeden hemen önce yanıtladı. Dudakları benimkileri üstündeyken gülümseyip ne kadar şanslı olduğumu düşündüm.

O mükemmeldi ve bolca iyilik yaptığım bir günde evren onu bana getirmişti.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
lawyer do/dokaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin