/7

2.9K 237 161
                                    


Üniversitenin mezunlar kokteyli için heyecanım bir hafta öncesinden başlamıştı ve son birkaç gündür olduğu gibi Kyungsoo'ya alış veriş için ısrar ettiğim akşamlardan biriydi.

Yatağın ortasına yüz üstü uzanmış bilgisayardan Korece olduğunu bile sanmadığım bir makale okumakla meşguldü. Sessizce yanına gelip üstüne uzandığımda kesik bir nefes bıraktı. Abartıyordu, son günlerde birkaç kilo alsam da o kadar ağır olamazdım.

Uzun kollu tişörtünden açıkta kalan ensesine birkaç öpücük bırakıp kollarımı göğsünden geçirdiğimde başını eğip dudaklarını sol avucumda gezdirdi.

"Sevişecek miyiz yoksa cevabımın hayır olacağı bir şey mi istiyorsun?" Ağzımı bile açmadan amacımı anlasa da taviz vermeye niyetim yoktu. Cilveli bir şekilde vücudumu iki yana oynattığımda altımdaki bedeni de benimle hareket etti.

"Sevişmek istersem kabul edeceğin sonucunu mu çıkarmalıyım?"

"Reddedeceğim bir şey istediğin sonucunu mu çıkarmalıyım?" Gözlerini tekrar ekrana çevirdiğinde az önce dudaklarının dolaştığı elim kendi parmaklarının arasındaydı.

Yanağımı kürek kemiğine yaslayıp sızlanmaya başladığımda yan dönüp kemik çerçeveli gözlüklerinin arkasından bir bakış attı ve dolabımdan bir takım giymemi söyledi. Birkaç şikayet ve huysuzlanmamdan sonra -üç ay önce aldığım gömleğin şimdi kahve lekesiyle süslenmiş olduğunu gördüğünde krize girmişti- ikna edip alış verişe çıkarmış ve Kyungsoo'nun haberi olmadan birkaç gün önce ayırttığım takımı almıştım.

Kokteylin olduğu akşam geçireceğimiz harika zamanın planını ve Jongdae ile önümüzden geçen tanıdıklarımızın dedikodusunu yaparken günü kazasız bir şekilde geçireceğimi düşünmekle hata ettiğimi anlamam uzun sürmedi.

Geçen birkaç yılda daha da yakışıklı görünen Minho, ki Kyungsoo böyle dediğimi duysa üstümden arazi aracıyla geçerdi, parlak bir gülümsemeyle yanımıza doğru geliyordu. Kyungsoo'nun kolumdaki tutuşu sıkılaşmış ve beni kendine mümkünmüş gibi daha da yaklaştırmıştı. Jongdae ve Sehun'la birbirimize şüpheli bakışlar atarken çenesi kasılmıştı ve gözlerini bize doğru yürüyen bedenden çekmedi.

Tabi Kyungsoo'nun neden Minho'ya onu gözleriyle öldürebilecekmiş gibi bakması ayrı bir hikayeydi. Her şey yanımdaki sinir sistemi henüz gelişimini tamamlayamamış Jongdae'nin suçuydu.

O zamanlar Jongdae ile ikinci sınıftaydık ve onun alttan kalan bir dersini vermesi gerekiyordu. Yanıma gelip Minho'dan ders notlarını alması gerektiğinden yoksa bu sene de dersini veremeyeceğinden yakınırken ona gidip istemesini söyledim. Aptal Jongdae, bunu söylememi bekliyormuş gibi birden ayaklandı ve dedi ki, "Çoktan denedim ve karşılığında seninle bir randevu ayarlamamı istedi."

Tamam, itiraf ediyorum gururum okşanmıştı. Sonuçta Minho hem okulun gözdesi hem de aldığı notların mükemmelliği herkesin dilinde olan biriydi. Ama lütfen, son birkaç gündür sınavları yüzünden görüşemesek de harika bir sevgilim vardı ve isterse karşımdaki Bradley Cooper olsun dönüp bakmazdım.

Ya da Cooper için küçük bir istisna yapardım ama yine de Minho'ya vereceğim tek cevap 'hayır'dı.

Bunun üzerinde Jongdae duygu sömürüsüne başlayıp aldığı notların kusursuzluğundan ve gireceği sınavın öneminden bahsetmeye başlamıştı.

"Kyungsoo'ya bunu söylersem ikimizin de başına neler geleceğini biliyorsun değil mi? Gidip sevgilinden seni çalıştırmasını iste aptal."

"İsterdim, tabi ona bir önceki sınavda dersten geçtiğim yalanını söylemeseydim." Elleriyle yüzünü kapatıp birkaç saniye düşündü. "Kyungsoo'nun haberi bile olmayacak, sadece bir kahve için ve ben artık şu boktan İstatistik'ten geçeyim."

lawyer do/dokaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin