Bucky, patlayan bir yanardağın şiddetiyle kapıyı kırdı, evine girdi. Karşısına çıkan ilk eşyayı tutup duvara fırlattı. Sinirliydi, hemde fazlasıyla. Eline geçen askılığı duvara attıktan sonra, bir de aynı duvara çıplak eliyle yumruk attı ve duvar çatladı. Sert ve dayanıklı olan duvarı sağ eliyle yumruklarken, unutmak için kendine büyü yaptırdığı anılar tekrardan geldi zihninin içerisine.
Üstünde üniforması olan asker, karşısında duran saydam tüpe baktı. Tüpün içerisi tamamen su ile doluydu, o suyun içinde de çıplak bir kız duruyordu. Gözleri kapalı, saçları havaya kalkmış bir şekilde tüpün içindeki suda yüzüyordu
Asker, mavi gözleri ile camın içerisindeki güzelliğe baktı, vücudu hareket etmiyordu, ölü gibi duruyordu ama tüpün yanındaki makineler kalp atışını takip ediyordu. Askerin yanındaki bilim adamı, ümitsiz bakışını attı, "Adamlarımız yanlış klonlama yaptı Barnes, senden aldıkları DNA örnekleri ile dişi bir klon yapmışlar. Bu kızdan bir asker olmaz. Yanlış yaptık, bu bizim hatamız."
Barnes gözlerini kızdan alamıyordu, onun bütün vücudunu inceledi, kusursuz bir fiziği, pürüzsüz bir cildi vardı. Bembeyaz cildi, pembe yanaklara ev sahipliği yapıyordu. Simsiyah saçları suyun içinde yüzerken Barnes hala bakıyordu. Yanındaki bilim adamı ise hala yaşadığı ve hissettiği başarısızlığı üstünden atmaya çalışıyordu, "Klonu imha etmekten başka bir çaremiz yok. Yenisini, daha iyisini yapacağız ve bu sefer, erkek yapmaya özen göstereceğiz."
Adam, kafasının sol tarafında bir baskı hissetti, gelen ses ile Bucky'nin onun kafasına silah doğrulttuğunu anladı. Tabancanın arkasındaki horoz kısmını çeken Bucky, kaşlarını çatmıştı, "Klon imha edilmeyecek. Onu öldüremezsiniz, hiç bir suçu yokken. Sizin hatanız yüzünden daha gözlerini açamamış bir canlı mı ölecek."
Odadaki her çalışan silahlarını çıkartıp Bucky'e doğrulttu. Öfkesine yenik düşen asker ise ona doğrultulmuş onca silaha rağmen yaptığını bırakmadı, "Onu öldürmeyeceksiniz, ben onu eğitirim. Anladın mı, Howard?" Kafasında namlunun soğukluğunu hisseden adam, yavaşça kafasını salladı, "Peki, onu öldürmeyiz ama böyle zayıf bir kızı nasıl eğitebilirsin ki"
Öfkeyle evini dağıtan eski Kış Askeri salona geldi ve koltuğu sağ eliyle kaldırıp cama doğru fırlattı. Koltuk, camı kırıp evden dışarıya fırladı. Aşağıdan gelen araba alarmı sesini dinlemeden yanında duran masaya tekme atıp, yer masasını tavana fırlatıp kırdı. İçindeki öfkeyi bir şeyi yıkmadan atamıyordu, bu da onun zayıf yanıydı
Günlerce süren çalışmanın ardından, sonunda klon kızı çıkarmaya karar verdiler. Tüpün karşısına kurulmuş onca bilgisayarın önünde, camın hemen dibinde duran Bucky, kıza bakmaya devam ediyordu, yanında yine Howard vardı. Bilim adamı, onun yaptığının hala yanlış olduğunu düşünüyordu. İleride olacakların felaket olacağının ve bunun sorumlusunun Bucky olacağından emindi, fakat yapacak bir şey yoktu, onun öfkesine karşı çıkamayacağını biliyordu.
Arkada çalışan teknisyenlerden birinin sesi yükseldi, "Tüp açılmaya hazır." Howard, eliyle Bucky'nin geriye çekilmesini işaret etti, kendide geriye çekildi, "Tüpü açın." Kız, tüp açılırken içindeki suların tamamen yere boşalmasına rağmen ağzına bağlanmış maske ve üstündeki kablolar yüzünden düşmedi. Bucky hemen yukarıya doğru açılmış kapaktan içeriye girip kıza bağlanmış kabloları teker teker söktü, onu oradan çıkardı.
Tüpten çıkardıktan sonra kızı yere yatırdı, bedeninde hiç bir giysi olmayan kızdaydı odadaki bütün gözler. Bucky, kızın göz kapakları ile örtülü gözlerine baktı, elini kızın yanağına değdirdi. Sol kolu henüz metal değildi o zamanlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil | Bucky Barnes
Short StoryBucky Barnes, 1897 yılından beri hayatta olan. Hayatı süresince dedektif, ajan, suikastçı, kahraman, intikamcı olmuş biriydi. Hepsinden daha çok ise "katildi", binlerce insanın ölümünden sorumluydu. Geçmişinde onu gerçekten "katil&qu...