Bucky, Becky'i gördüğünden beri kendine gelemiyordu. Toparlamaya çalışsa da, yine de aklına gelen görüntüler onu darmadağan ediyordu. Kendini spora veren Bucky, içinde biriken özlemi, hasreti egzersiz yaparak atıyordu. Ama onun egzersiz yapış şekli kimseninkine benzemiyordu.
New York rıhtımında, içi fabrikalarda işlemek için getirilen ham metal dolu olan üç konteyneri üst üste koymuş, onları kaldırıyordu. İki koluyla üç konteyneri kaldıran Bucky, kaldırırken inlese de, bağırsa da bunu başarıyordu. Kol kaslarındaki damarlar yerinden fırlayacak gibi belirginleşirken, kaldırdıktan sonra yavaşça indiriyordu, tekrar kaldırıyordu. Bir yandan sesli olarak sayıyıordu
"Yüz yirmi beş... Yüz yirmi altı."
Bunu yaparken, aklından eski anılar çıkamıyordu.
"Kolum, kolumu hissetmiyorum Howard," Bucky, ameliyat koltuğuna oturmuş, yüzüne vuran kuvvetli ışığın arkasında duran Howard'a demişti bunu. Howard ise eli çenesinde düşünüyordu, "Aslında aklımda olan bir projeyi senin üstünde deneyebiliriz, eğer istiyorsan." Bucky, tek bir kelime söyledi, "Ne?"
Howard, yanındaki asistanından aldığı dosyayı açtı ve içerisindeki resimleri Bucky'nin yüzüne tuttu, "Metal kol yapacağız. Bunun için sol kolunu kesmemiz gerekecek. Fakat yeni takacağımız kol daha dayanıklı ve daha güçlü olacak."
Sevdiği kızın ölümü, tekrar tekrar aklından geçerken, kelimeler tek tek çıkıyordu ağzından, "Yap." Howard'da dosyayı arkaya doğru fırlattı ve Bucky'nin yüzüne vuran ışığı koluna doğru çevirdi, "Beyler, kod sıfır, bir, on dokuzu uyguluyoruz. İş başına."
Adamlardan biri ona yatıştırıcı verecek iken Howard iki kaşını kaldırarak reddetti, "Süper asker serumu, onu ilaçlara karşı koruyor, ayrıca zaten artık sol kolunu hissetmiyor. Keserken bir şey hissetmeyeceğine eminim." Bucky, konuşmuyor ve sessizliğini korumakta ısrar ediyordu.
Stark, yanındaki görevliler ile beraber, koltukta kendini geriye yaslamış Barnes'ın kolunu yavaşça kesmeye başlamışlardı. Akan kanlar, yere serilmiş ortüye damlarken, önlüklü, maskeli adamlar sürekli arkalarındaki tezgahlarda başka başka aletler alıp hepsini kullanıyorlardı.
Bucky ise düşünmeden edemiyordu. Becky tek başına ölmemişti, ölürken peşinde onca hayali de götürmüştü. Bucky onu bir daha göremeyecekti, o gitmişti. Aynı şekilde klonlansa bile o asla Bucky için bir Becky olamayacaktı.
Kolu kesilirken hiç bir mimik göstermeyen Bucky, ameliyatın sonuna kadar aynı surat ifadesi ile devam etti. Adamların hepsi Bucky'nin buna nasıl dayandığını merak ediyordu. Kolu uyuşmuş olsa bile, gerek damarlar, gerek kemiklerin diğer damar ve kemiklere olan bağlantısı yüzünden insanın bir acı hissetmesi lazımdı. Fakat Bucky'de bu yoktu.
Çünkü o çekeceği acıyı çoktan çekmişti bile.
Ameliyat bittikten sonra, Bucky, sağ ve sol elini kaldırıp inceledi. Artık sol kolu metaldi, oynatabiliyordu. Bir yere dokunduğu zaman, dokunduğunu hissetmemesi ona garip gelmişti. Orada bir kol yokmuş gibi hissediyordu ama bir yandanda sol tarafında oluşan ağırlık kendini belli ediyordu.
"Yeni sol kolunu güle güle kullan Barnes." Howard bunu gülerek söylerken, Barnes tepkisiz bir suratla doğruldu. Stark'a dönüp, "Teşekkürler," diyerek kısa bir teşekkürden sonra bulunduğu yerden çekip gitti. Adamlardan biri, "Efendim testler," dese bile Bucky onu takmadan gitti. Howard ise onu diyen adama baktı, "Onun kim olduğunun farkında mısın?" Personel adam, korkudan bir şey diyemedi, Howard, "Bende öyle düşünmüştüm."
Bucky, konteynerleri kaldırırken zorlanıyordu, ama umurunda değildi. Onun yokluğunda oluşan acı, sızı anca başka bir acı ile geçiyordu. Kaslarında hissettiği yanma hissinin peşinden getirdiği sızlama, sancı ve acı, anca onları hisseder ise geçmişin acısı bir kaç saniyeliğine geçiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil | Bucky Barnes
Short StoryBucky Barnes, 1897 yılından beri hayatta olan. Hayatı süresince dedektif, ajan, suikastçı, kahraman, intikamcı olmuş biriydi. Hepsinden daha çok ise "katildi", binlerce insanın ölümünden sorumluydu. Geçmişinde onu gerçekten "katil&qu...