Yüzümdeki ayak güneş gibi doğmuştu günüme.En mutlu sabahlar Melis'in ayağının yüzünüzde olmasıyla başlar."Ayağın güzelmiş canım arkadaşım!" belki biraz bağırmış olabilirdim ama uyanması gerekiyordu sonuçta.Ama pek istediğim gibi olmadı ve Melis yerinden bile kıpırdamadı.Onun yerine mızlayarak Gamze uyandı.Bağırmamın da etkisiyle odaya Toprak girdi."Sabah sabah bu ne ses Hande yaa" Toprak da sitem ettiğine göre herşey tamamdı.En azından evde sadece bizim dışımızda Toprak vardı.Aylin Teyze olsa Toprak şımarıklık yapıp annesine şikayet ederdi bizi."Ablanın ayağı suratımda olunca oluyor böyle bağrışmalar Toprak Bey!" hepimizin sesiyle sonunda uyuyan güzel de uyanmıştı. "Günaydın efendim,iyi uyudunuz mu ayaklarınız rahat mı mesela şuan!" Melis ne dediğimi anlamaya çalışırken ayağını çimdikledim. "Ayy,ne yapıyosun kızım yaa!Farkında mıyım ayağımın.Benden bağımsız çalışıyor o ayak.." Bir an kızdırıp,bir an güldürmeyi başarması iyi birşeydi.Hepimiz kıkırdaşırken suratımızdaki mutluluk yerine açlıktan kıvranan masum çocuklara döndük bir anda.Neyseki Melis adlı bir meleğe sahiptik.O biraz daha annemiz gibiydi.Arada hepimizden çılgın olurdu ama en çok bizimle baş etmeyi de o becerirdi.Gamze ve bana göre daha düzenliydi.Gamze de ise düzenlilik adına bir belirti bile yoktu.Ve ben ise biraz daha sakindim.Daha olgun.Genelde susmayı tercih ediyordum.Tabi bu yanımı Gamze ve Melis'in yanında çıkarmak mümkün değildi.Çünkü onlarla eğlenmemek en büyük hata olurdu. "Tostlar da hazıırr!" yine annesinden öğrendiği bin bir çeşit yemekle gözümüzü gönlümüzü açmıştı Melis.Ne ararsak vardı. "Güzel olmuş ellerine sağlık birtanem ama ayağının tadı daha güzeldi." kahkahalarla karışık bir kahvaltının ardından hepimiz hazırlanıp lise şenliklerine doğru yola çıktık.Babamında seyahatinden dönmesinin ardından koskoca İnanç Demir bizi kendi elleriyle şenliğe bıraktı.Babam çoğu zaman evde olmazdı.İşini çok seviyordu.Oteller zincirini tek başına yürütmek zordu tabiki.Babam çok hırslı bir adamdı.Bir kaç ülkede olan otellerini yürütmeye çalışıyordu.Bazen ona bizimle çok zaman geçirmediği için kızsamda bir yandan ona üzülüyordum.Çünkü bunca emeğin gittiği yer Su ve bendim.Bizi çok sevdiğini ve değer verdiğini her fırsatta belirtirdi.Annem de aynıydı.Her ikiside çok çalışıyordu.Annem gece gündüz çizim yapardı.Bu senenin zorlu çizimleri ise gelinlik modelleriydi.Annemi tanımayan yoktu neredeyse.Antalya'da yaşıyor olabilirdik ama annem haftanın 5 günü İstanbul'daki şirketindeydi.Geri kalan iki günde ise burdaki şirketinin başında durmayı tercih ediyordu.Fırsat buldukça da İzmir'deki şirkete gidiyordu.Antalya'da olmamızın tek nedeni Su ve benim buraya aşık olmamızdı.Ve tabi en değerlilerim Gamze ve Melis'in burda yaşamasaydı.
"Siz takılın bende Can'ı bulayım telefonlarıma cevap vermiyor uyuz!"
Melis yanımızdan ayrıldıktan sonra bizde bir banka yerleştik.Lise şenlikleri her sene olduğu gibi yee değişikliğine uğramıştı.Bir çok lise bunu toplu yaptığı için her sene değişiyordu.Bu sene de Konyaaltı Beach Park'da yapılıyordu.Neyseki üçümüz de aynı lisedeydik.İstek Koleji Lisesi. "Bu sene yapılan yerin manzarası iyi en azından." Gamze kolay kolay beğenmiyordu her yeri. "Sonunda Gamze Hanım bir yeri beğendi.Gözlerim yaşardı vallahi!" ikimiz birden gülerken,2-3 çocuk yaklaştı.İşte o an buraya bu saatte yanımızda bir erkek olmadan gelmenin hata olduğunu anlamıştım.Melis'in erkek arkadaşı vardı tabi,ama şuan ne Melis ne de Can buradaydı.Korkarak konuşmalarını bekledik.Sarışın olan başladı. "Selam,takılmak ister misiniz?Gördüğünüz üzere hepimiz tek geldik." içdikleri her hallerinden belliydi. Çapkın gözlerle bakarlarken,devam ettim. "Siz yanlız olabilirsiniz ama biz değiliz." evet yalan söylemiştim.Ama zorundaydım yoksa rahat bırakılmayacaktık. "Şuan yanlızsanız gerisi umrumda değil.Sizin yanınızda olmayıp başka bir yerde olan erkek salaktır.Yanlızsınız işte!" yalan söylemeyi beceremiyordum.Sarışın adım adım yaklaştı.Şuan tek dileğimiz Can'ın hemen gelmesiydi.Çünkü burda kimse kimsenin umrunda değildi. "Yanlız olduklarını kim söyledi birader!" ve işte o ses,o kurtarıcı,o yumruk! Kıvanç yumruğu yapıştırmıştı sarışına.Tabiki tek değildi bu olayda.Her zamanki squad toplanmış melek gibi gelmişlerdi kurtarmaya.Kıvanç başta olmak üzere Adel,Efe,Emre.Sarışında yerinde durmadı,arkadaşları da.Kafam allak bullak olmuştu.Herkes birbirine dalaşıyordu.En son sarışını yere serdi bizimkiler.Sonrada arkadaşları sarışını aldıkları gibi gittiler."S-siz de mi burdaydınız?" konuşmak ve doğru kelimeleri seçmek gördüklerimden sonra zor gelmişti.Kıvanç kolumdan tuttuğu gibi sarıldı bana.Bende korkmuştum.Karşılık verdim bende.Ve işte o an! Gözlerimden bozuk musluktan akan damlalar gibi gözyaşları aktı gitti.Hepsi sarhoştu ve biz tektik.Korkmuştum."Sana birşey yaptılar mı?Eğer sana dokunduysalar yemin ederi-" Kıvanç'ı susturup devam ettim. "Ben iyiyim,sadece sarhoş oldukları için korktum.Siz gelmezseniz ne olurdu bilmiyorum.Çok teşekkür ederim ben." Kollarımdan tutup beni kendinden uzaklaştırdı.Yüzümü ellerininin içine aldı,gözyaşlarımı sildi ve devam etti. "Ben her zaman yanındayım.Ama ağlama güzelim,bak bişey olmadı.Gamze sen iyi misin?" Kıvanç gamze demese unutucaktım resmen kızı. "Birtanem sen iyi misin?" Gamze ağlamıyordu.Sadece neye uğradığını şaşırmıştı.Efe Gamze'nin yanağına bir buse bıraktı.Barışmışlardı!Yılların çifti barışmıştı! "Siz,siz barışmışsınız! Bunu kutlamamız lazım! Melisleri de arayalım.Başka bir yere gidelim.Bir kafeye falan oturalım." önüme düşen saçı üfleyip önümden çekmeye çalışırken Kıvanç eliyle kulağımın arkasına sıkıştırdı.Kıvanç çok özel biriydi.Hem sevgilim,hem arkadaşım,hem çocukluğum,sırdaşım,herşeyim oydu.Ama ona sırılsıklam aşık olduğumu hissedemiyordum.Onun için durum aynı değildi tabi.Güçlü bir çocuktu.İyi bir basketbol takımındaydı.Başarıları konuşulurdu.Yapılıydı.Kasları vardı.Ama en önemlisi o gerçekten benim için çok değerliydi.Her zaman yanımda olurdu.O,o çok iyi biriydi.Onu çok seviyordum.Bugün daha iyi anlamıştım bunu.