Annemin çığlığı ile gözlerimi açtığımda kendimi bir an boşlukta gibi hissettim. Üzerimdeki yorgandan kurtulup hızla kapıya doğru fırladım. Annemin tiz çığlığı yine boş koridorda yankılanırken dudaklarımdan "Anne!"diye bir haykırış yükseldi. Kalp atışlarım hızla artarken annemin çığlığının geldiği yöne doğru hızlı adımlarla ilerledim. Korkuyordum. Vücudum yüksek dozda adrenalin ile dolu iken yine dudaklarımdan medet umarcasına "Anne," sözcüğü döküldü. Boğazım yanıyordu. Sanki biri ses tellerimi koparıyor gibi bir acı hissettiğimde ufak bir inleme döküldü ruhumdan. Attığım her adımda yine gerilen ruhum bedenime delici oklar atıyordu sanki. Ve onda bi şey oldu, biri beni belimden yakalayarak oldukça sert olan vücuduna yapıştırdı. Onu kendimden uzaklaştırmak istedim ama beni vücuduna kilitlemiş gibiydi. Bileklerimi biraz daha sıktığında resmen kükredim. Canımı yakıyordu. Birkaç debelenme sonucu olarak bileklerim kırılmış olabilir. Çünkü her hareketimde daha fazla sıkıyordu bileklerimi. Arkamda ufak bir hareketlenme olduğunda kalbim ağzımdan çıkacak gibi hissettim. Sıcak nefesi boynumu gıdıklarken sesi kulaklarıma tecavüz ediyordu.
"Yara izinin sırrı çözülmemeli,"diye tıslar gibi konuştuğunda neden bahsettiği hakkında ufak bir fikrim yoktu. "...ki yapacaklarım bu kadarla kalmaz Haziran!" Adımı nerden bildiği sormak için dudaklarımı araladığımda kaba elleri ağzımı bir bant gibi sarmış olduğunu gördüm. Birkaç saniye sessizlikten sonra boğazımda hissettiğim soğuk ve sert şeyle bağırsam da onun bıçak olduğunu anlamamıştım. Kafam bi anda tak ettiğinde çığlık atarak ter içindeki vücudumu yatakta doğrultum. İğrenç bir rüya görmüştüm.
Hızla yataktan kalkıp sırılsıklam olmuş pijamalarımı çıkardım ve kendimi ılık bir suyla ödüllendirdim. O tuhaf rüyadan sonra iyi gelmişti. Genellikle bu tarz rüyalar veya kabuslar görüyordum. Psikoloğuma göre bu beynimin bana oynadığı,okuduğum kitaplar ve filmlerin farklı bir versiyonuymuş. Ah bu gözlüklü doktorlar! Herşeyi bildiklerini sanıyorlar!
Gardırobumun karşısına geçip gri bir eşofman ve beyaz salaş bir tişört alıp giydim. Evde kimsenin olmaması işime gelmişti. Yoksa burada durup bana nasihat eder, ilaçlarımı almam gerektiğini söylerlerdi. Böylesinin daha iyi olduğu kanısına vararken saçlarımı kurutmaya başladım. Gözlerim aynadaki yansımamla buluşunca ufak bir kahkaha attım. Çok güzelim be!
Hafif nemli bıraktığım saçlarımı toplamadan kendimi yatağa bıraktım. Tavandaki pürüzleri izlemeye başladım. Düşünceler kafamın içinde cirit atarken gözüm duvardaki saate kaydı,04:05.
Uyumak için yatakta sağıma döndüğümde kendimi uykuya teslim etmeye çalışıyordum. Saat çok geçti ve benim bu saatte uyumam lazımdı. Vücudumda günün yorgunluğu, sol tarafıma dönmeyi denedim. Ama uyku benden kaçıyordu. Bir kaç dakika daha yatakta yuvarlandıktan sonra elim istemsizce komidindeki telefonuma gitti.
Arayan veya mesaj atan var mı diye hızla tuş kilidini açtım. Mesaj kutusuna baktığımda annemden bir mesaj vardı. İki saat önce yollamıştı.
Gönderen: Kuşum
Prensesim biz Dudu teyzenlerdeyiz. Bu gece gelemeyebiliriz. Hadi seni bolca öptüm 😘.Attığı mesaja tebessüm ederken cevap yazmaya gerek duymadım. Yani bu gece bana özeldi öyle mi?
İçimde sevgi çanları çalarken hemen ayağa kalkıp guruldayan mideme yenik düşmüştüm. Koşarak mutfağa daldım. Aklımda sadece annemin dünden yaptığı yaprak sarmalar vardı. Buzdolabının kapağını yavaşça açtım ve etrafa göz gezdirdim. Sarmaları benden saklamak annemin bir alışkanlığıydı. Neymiş efendim ben sarmaların hepsini yiyormuşum, evdekilere bırakmıyormuşum, yağlı ellerimi etrafa sürüyormuşum falan filan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Doğarken 🌙
HumorHerşey onun bana zebani sıfatıyla hınzırca gülmesi ile başladı...