Artık onuncu sınıfın sonuna gelmiştik ve karneleri almamıza sadece iki gün vardı. Sadece iki gün sonra her şey başka bir boyuta geçmiş olacaktı. Ben, yani biz artık büyümüştük.
Nedendir bilmem, benim için dokuzuncu sınıf neyse onuncu sınıfta oydu. Yani bu sene büyümüş gibi hissetmedim hiç. Sanki liseye yeni başlamıştık ve büyük sınıflar bizimle dalga geçiyordu. Ben de dokuzlarla dalga geçmedim değil hani ama şuanda konumuz bu değil.
Ama on birinci sınıfa geçiyor olmamız beni bir nebze yetişkin gibi hissettirdi. Sonuçta lise üçteydik ve üniversiteye gitmemize yalnızca iki sene vardı. Bunu bile düşünmek içimi kıpır kıpır ediyordu.Ama tabii bunlar benim düşüncelerim. Diğerleri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim doğrusu. Onlar benim tam tersime üniversite sınavına bir sene daha yaklaşmamıza ve derslerin daha da zorlaşacağını düşünüp zırlıyorlardı. Veletler!
Ahu Çetinkaya
Bu ben oluyorum. On yedi yaşındayım. Gruptaki en hareketli ve en sosyal üyeyim. Diğerleri henüz gerçek dünyanın varlığından haberdar değiller (!) Yeni şeyler keşfetmeyi, bir şarkının dansını ezberleyip diğerlerinin yanında etmeyi, dışarıda vakit geçirmeyi ve en önemlisi Gamzeyi sinir etmeye bayılırım. Ayrıca diğerleri bir yıl kaldıkları için benden büyükler. Diğerlerinden küçük olmak çok can sıkıcı cidden.
Aha bu da ben!
Gamze TaşSoyadı gibi taş olan kızımız Gamze. Bu arkadaş, gruptaki bir numaralı suç ortağım ve kankam olur. Her türlü pisliğimi alet ettiğim, yeni bir dedikodu duyduğum zaman ilk olarak yetiştirdiğim arkadaşım. Kendisi o kadar saftır ki her seferinde benim yüzümden başına bir şey gelmiş olsa da yalvarmalarıma ve şirinliklerime dayanamaz. Ama her şey bir yana en yakın arkadaşlarımdan biridir. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez. Gerçi diğerleriyle de aynı şekilde ama Gamze ayrı ya. Biricik yavrum o benim. Bebek bebek. -Gözleri kısılmış, dudakları büzülmüş emoji-
Ertaç DemirbaşEvet grubun psikopatın da sıra. Bu arkadaş biraz sinir hastası. Yani çokta sinirlendirmeye gelmez. Ama tabii ki bize sabredebiliyor, hele ki Gamze ve bana! Ayrıca Sedat tavsiye ettiğinden beri de Mr. Robot manyağı. Bütün bölümlerini bir güzel bir kere izledikten sonra üç kere falan bir daha izledi. Sonra kendisi de hackerlığa merak saldı ve bizi bezdirdi. Sanki eskiden çok normalmiş gibi bir de tinerci gibi bütün gün siyah kapüşonuyla dolaşıyor. (Özenti ne olacak!) Neyse ayrıca bu hackerlık deneyimlerini de ne zaman benim bir iş çevirdiğimi anlasa hesaplarım üzerimde deniyor. Aynen şuanda da hesabıma giremediğim gibi. Yarın kalemle beynini fışkırtmazsam bana da Cansu demesinler! Zaten adım Cansu da değil.
(Normalde bu fotoğrafın ifşa olması gerekiyordu fakat çok yakışıklı lanet.)
Sedat Vural
Bu ponçikte, yumuşak mı yumuşak, merhametli mi merhametli, karizmatik mi karizmatik biri. Ve kavgacı. Her an her duyduğu olaya koşuyor ve bu huyu onun başına bin defa bela açtı. Ama akıllanmıyor ki mal. Ayrıca dıştan egolu bir insan gibi gözükse de tanıdığınızda aslında çok alçak gönüllü olduğunu görürsünüz. Ayrıca yardım sever de. Yolda gördüğü zor durumdaki insanlara son parası olsa bile çıkarır verir, hatta karnını doyurup üzerilerine kıyafet bile alır. Onun bu merhametli kişiliği her zaman beni etkilemiştir. İdol gibi bir şey olarak görüyorum Serkan'ı. Bu arada sesi çok güzeldir.