1.6 | FINAL

428 41 27
                                    

31.12.2016

(Harry's POV)

Louis ile yaklaşık 8 aydır birlikteydik. 

Önceden benim için sadece her gün gelip giden müşterilerden biriyken şimdi sevgilimdi ve hayatımın büyük bir kısmını kaplıyordu. İlişkimiz bazılarının deyimiyle kusursuzdu.

Tabii, arada bir graffitilerinden dolayı gözaltına alınıp duran Zayn ve ilişkimiz hakkında bizim bile bilmediğimiz sırlar bildiğini iddia eden Niall başımıza bela oluyordu.

Bir de Louis'nin arkadaşı Liam. 

Zayn ortalıkta olmadığında Louis onunla takılıyordu ve bir aralar aralarında bir şeyler olduğunu düşünmüştüm. Sonradan ortaya çıktı ki Nicole adında bir kadınla birlikteymiş. Böyle bir şüphe duyduğumu Louis bilmiyor gerçi. (Lütfen söylemeyin.)

Arada bir büyük kavgalar ettiğimiz de oldu. Çoğunluğu Louis'nin içki ve alkol problemi yüzündendi, ama bunları da aştık.

Geriye bakınca harika bir yıl geçirdiğimi görüyorum. 

"Harry?"

Düşüncelerim Louis'nin sesi ile dağıldı. "Hmm?"

"Hazır mısın?" Louis'ye bakınca dışarı çıkmak için giyindiğini fark ettim.

"Dışarı mı çıkıyorduk?" diye sordum kaşlarımı çatarak. Yoksa unutmuş muydum?

"Sana söylemedim mi? Her neyse. Hazırlan, dışarı çıkıyoruz." Dudaklarıma bir öpücük kondurup odadan çıktı. Üstümde zaten siyah kotum ve gri kazağım vardı. O yüzden sadece üstüme montumu giydim ve atkımı boynuma doladım.

Aşağıya inip botlarımı giydim ve kapıdan çıktım. Louis çoktan arabaya binmiş, beni bekliyordu.

Yolcu koltuğuna oturup yanağına bir öpücük kondurdum. "Nereye gidiyoruz?"

Gülümseyip dudaklarıma bir öpücük kondurdu. "Sürpriz."

Dudak bükerek ona baktım. "İpucu versen?"

"Olmaz."

"Sadece tek bir kelime." diye yalvardım.

"Lütfen." Başını sallayarak reddetti. Son kozumu oynama zamanıydı. "Beni seviyorsan söylersin."

Bana bakıp gülümsedi. "Harry, bebeğim, seni sevdiğimi biliyorsun. Sana dayanamadığımı da biliyorsun ve şu an o kadar tatlı görünüyorsun ki sana bir ipucu vereceğim." Arabayı çalıştırıp garajdan çıktı ve yola girdi. "Parka gidiyoruz."

Şaşkınlıkla ona baktım. "Ne parkı?"

"Bu kadar. Daha fazla detay yok."

"Ama Louis! Londra'da bir sürü park var!"

"Yine de söylemiyorum." Uzanıp radyoyu açtı. "Yol boyu şarkı söyleyebilirsin, istiyorsan tabii."

Surat asıp kollarımı göğsümde kavuşturdum ve camdan dışarıyı seyretmeye başladım.

45 dakika ve 3 albüm sonra sonunda Louis'nin bizim için ayarladığı yere ulaştık. Arabadan inince atkıyla gözlerimi örttü ve karlı patikada beni ilerletmeye başladı.

"Louis, ne kadar yürümemiz lazım?"

"Neredeyse oradayız." dedi arkamdan Louis. Sonra birden omuzlarımı kavradı ve beni sertçe yana çekti. "Tam burada dur."

Louis'nin karda koşma sesini işittim.
Birkaç ağaç dalının kırılmasını sonrasında da birinin küfrettiğini duydum. Yaprak hışırtılarının arasında bir gülüşme sesi.

"Gözlerini açabilirsin."

Atkıyı yüzümden çekip önümde ki manzaraya baktım. İki ağacın arasına ipler gerilmiş, kırmızı ışıklarla 'Benimle evlenir misin?'  yazılmıştı. Bir piknik masasının üzeri en sevdiğim yemekler ve tatlılarla donatılmıştı. Ancak Louis ortalıkta görünmüyordu. Etrafıma bakınıp onu aradım. En sonunda birisi boğazını temizledi. Aşağıya baktım.

Louis önümde diz üstüne çökmüştü. (Boyu zaten kısaydı, bir de dizlerinin üstünde olunca görememiştim. Şu an şok geçiriyor olmasaydım kesinlikle gülerdim.) Elinde yüzük gülümseyerek bana bakıyordu.

Gülümseyip "Evet!" diye bağırdım ve kendimi Louis'nin kollarına attım. İkimiz birlikte yere düştük. Onu öptüğümde birisi şampanya patlattı.

Bunu beklemiyordum işte. Louis'nin üstünden çığlık atarak kalktım. Louis'de beni gülerek takip etti. Ayağa kalkıp baktığımda Zayn elinde şampanya şişesiyle gülümsüyor, Niall ise şampanya bardakları elinde yerde tepinerek gülüyordu. Liam ise ikisine bakıp burnunu ovuyordu.

Louis'nin elini tutup gülümseyerek arkadaşlarımıza baktım. Parmağımda yüzüğüm, yanımda nişanlım, karşımda arkadaşlarım...

8 ay önce, bir geleceğim olmadığını, işe yaramaz bir barista olduğumu düşünüyordum. Depresyonla dans ediyordum. Niall hariç hiç arkadaşım yoktu ve stüdyo dairede yaşıyordum.

Şimdi ise kendi kahve dükkanım, bahçeli bir evim, kardeşim gibi olan arkadaşlarım ve canımdan çok sevdiğim bir nişanlım vardı.

Ve bunların hepsini 8 ay önce, sıkıcı bir iş gününde çörek almaya gelen, yakışıklı bir yabancıya borçluydum...


FIN

the bakery 》l.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin