Adamın adımları, kadının kirli paspasının altında çamurlu izlerini bırakıyordu. Adamın kalbi, kadının gamzelerinde can çekişiyordu. Bitiyor muydu yoksa bitmiş miydi...Bilmiyordu. İkisi de. Tan'dan haber yoktu.
Yağmur yağıyordu, ıslak yaprak kokusu sokakları esir almıştı. Kim bilir bu yağmurda kaç kişi arınmaya çalışıyordu pisliklerinden, kaç kişi boğuluyordu bu yağmurda? Bilinmezdi.
Eskiden annem, yağmurun kaldırımlarda ki pisliği temizleyeceğini söylerdi. İnsanlar için de geçerli miydi? Hoş, o da yağmurlu bir gün de eli babamın ellerinde silmişti kendini, yeryüzünden. Anne ve babamın ölümü gözlerime serildiğinde, ürperdim. Küçücüktüm daha gözlerimin önünde öldüklerinde ama bu onların çığlıklarını hatırlamadığım annemin yüzünde ki kanları unuttuğum veya babamın bütün bedenine saplanan cam parçalarını anımsayamadığım anlamına gelmezdi.
Ne onlarlaydım ne de onlarsız. Belki de arafta kaybolan küçük bir taş, rengi olmayan.
Rengim yoktu evet çünkü her gün değişirdi benim sevdiğim renkler. Ne maviye tutulmuştum, ne siyaha aşıktım. Ne mor rengine vurgundum ne de grinin bilinmezliğine gömülüydüm. Aklımda da tutamazdım zaten. O yüzden renksizdim.
Yağmur hızlandıkça adımlarım yavaşladı. Biraz daha ıslandım, belki biraz daha çamur oldum. Belki arındım. Bilinmezlik. En büyük yanılgı.
...
Kadın yavaşladıkça adam yavaşladı, gece gölgeleri yavaşladı. Adam da ıpıslaktı artık kadın gibi, adam da gölgeydi, ikisinin birlikte olduğu tek tablo gibi.
Elinde ki kutu kahveden bir yudum daha aldı, fark etmeden çamura bastı ayakları. Bir binanın arkasına saklandı, kadın kulaklığına rağmen onu duymasın diye. Korktu belki de, yüzünü görmesinden. Hoş, bu aralar yüzünün görünmesine ramak kala zamanlar olmuştu.
Kadının ne dinlediğini merak ediyordu, acaba bildiği bir şarkı mıydı? O sırada adamı gülümseten bir hayal belirdi kafasında. Aynı kulaklıktan birlikte müzik dinlemek...Aynı şarkılarda farklı hisler barındırmak. Adam öyle güzel gülümsemişti ki, eli dudaklarına gitti.
Bu sırada kadın evine varmıştı. Adam köşede bekleyerek kadının girmesini bekledi, sağ salim içeri girdiğini görmeliydi. Kadın evine girdi, adam artık çekinerek adım atmayacaktı en azından yarın geceye kadar. Adama göre şimdilik gölge oyunu bitmişti oysa arkasında ki gölgeden bihaberdi. Eğer farkına varmış olsaydı gölge oyunun henüz bittiğini düşünmezdi.
=BÖLÜM SONU=
Selam, okuyor musun buraları? Orda biri var mı? Sesimi birine duyurabildim mi? Sanmıyorum. Muhtemelen bu satırları sadece ben okuyacağım yazarken. Ama yine de belki olur ya biri okur diye, birkaç şey söylemekten geri kalmayacağım.
Bu giriş bölümü idi, o yüzdendir bu kısalığı, merak ediyorsan diye söylüyorum, hep böyle kısa değil yani.
Neyse neyse, ben gidiyorum o zaman...Eğer biri okuyorsa şu an umarım beğenir...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Yarısını Beş Geçe
Teen FictionMavi bir denizde kumlara savrulmuş gri bir çakıl taşı, gri bir bariyerde elinde bavuluyla yolunu kaybetmiş bir yolcu... Kaybederken kazanılanlar... Hayır hayır, bu hikaye siyah ve beyaz değil, iki karanlık değil. Bu hikaye gri. Griye yer vermediğini...