TANRI ÖMRÜME ÖMÜR KATIP, ÖMRÜMDEN ÖMÜR ÇALMIŞTI

34 12 0
                                    


.
Umarım bölümü beğenirsiniz,o kadar hissederek yazdığım bir bölümdü ki mektup sahibi kızın bileğine attığı kesiklerin yol açtığı acıları,Ağıt'ın Ahseni doğururken çektiği acıları ,Yağız'ın sahip olduğu meleğini tanrıya uğurladığını gördüğü anda ki acısını... Hepsini... kalbimin en ince yerinde...Hepsini,kalbimin en ücra köşesine kadar hissettim...
.
|2 YIL SONRA|

Sevgili bu iğrenç akıl hastanesinde bizi bahçeye çıkardıklarında bahçenin en uzağında ki küçük fidanın dibinde zamanını harcayan adam,

Tanımadığın birinin sana mektup yazdığını öğrendiğinde eminim bu zerre umrunda olmayacak. Daha ayrıntılı bir tanım yaparsak ,tanımadığın ve intihar eden birinin sana mektup yazdığını öğrendiğinde eminim bu zerre umrunda olmayacak. Adını bilmiyorum ve muhtemelen bu yüzden zarfın üzerine yazdığım "Bu mektup ,gözleri deniz mavisi kimliği burada ki kimliği yakılmışlar kervanına yakışmayan adam'a." Yazısını görenler başta bunun kime olduğunu anlamayacaklarsa da biri anlayacak. O biri de ,ortak psikiyatri doktorumuz bayan Nisa Özçelebi olacak. Ve şu an muhtemelen sana bu satırları okuyanda o. Karşısında ki sandalye de rahat bir şekilde oturmuş bir bacağını diğer bacağının üzerine atmış ellerini ensende birleştirmiş tavanı izlerken muhtemelen Nisa hanımın ağzından çıkan son cümleler yüzünden ona doğru tek kaşını kaldırmış bir şekilde bakıyorsun.

Şaşkınlıkla Nisa'ya baktığımda o da kafasını kaldırmış bana bakıyordu. Burnunun ucuna kayan siyah kemikli gözlüklerini işaret parmağıyla geriye itip kafasını iki yana salladıktan sonra elindeki kağıda irislerini geri döndürdü.Ve bende bu eyleme uyup kaldırdığım kaşımı geri indirdim.

Biliyor musun ? Tek kaşını kaldırdığında aslında çatıyorsun. Şaşırırken bile kızgınsın yani. Her neyse, unutmadan ben deli değilim seni izlememin bir sebebi yok da demeyeceğim. Ben deliyim seni izlememin nedeni de senin bu dağ başında ki akıl hastanesi kliniğinde yatan sen hariç 242 kişiden daha çok kaybolmuş ve dibe batmış görünmendi. Kimsem yoktu,bende tuttum seni her şeyim yaptım. Belki beni de peşinden sürükler nefes alamadığım bu dört duvar arasından kurtarır ,kaybedersin sandım. Tamam bir önceki cümlemde biraz yalan söylemiş olabilirim. Birine sahibim aslında. Bir köpek. Herkes yattığında penceremin kenarına gelip havlıyor her gece. Ama ona ulaşamıyorum. Demir parmaklıklar yüzünden. Bir keresinde kolumu az kalsın parmakların ardında bırakacaktım .... Şu an hatırladım da... Harbiden zır deliyim be kimsem olmadığı için her şeyim yaptığım mavi göz....

Hatırlamışken ,eğer onu görürsen lütfen ona kocaman sarılır mısın ? Biraz iri yarı ama öyle ürkünç göründüğüne bakma sen, içinde sanki cennetin elçileri yatıyor gibi bakıyordu bana gözleri..Nedenini bilmediğim bir şekilde sadece geceleri karşıma çıktığı için ona asla sarılamadım. Denedim ama bu lanet hapishane şartları buna engel oldu. Benim için bunu yap. O küçük iri yarı dostuma kocaman sarıl. Ve muhtemelen şu dakikalarda sadede gelmemi bekliyorsun....

Ben küçükken yaşadığım mahallede çöp toplayarak geçinen bir amca vardı. Babam bir keresinde onunla konuştuğumuzu gördüğünde bir daha onunla konuşmamı yoksa beni bir daha asla sevmeyeceğini söylediğinden o gün yaşlı amcaya iyi akşamlar dilemek için yanına iyice sokulduğumda o yaşlı amca bana "Kurtarılmayı bekleyen herkesin kurtarılmaya hakkı vardır. Senin özgürlüğünde kurtarılmayı bekliyor kız çocuğu.Onu şimdilerde kurtaramazsan ileride büyük bir esarete mahkum olacak ve bütün suçu senin üzerine atacak." Demişti.

O zamanlar anlamamıştım. Haklıydı. Özgür değildim. Kurtaramadım. Bekledi ve onun bu gece bekleyişine de esaretine de son vereceğim. Hayatım boyunca babamın esaretine hapsoldum. Ve işin kötü yani o amcayla konuşmayı kesmeme rağmen babam beni hiç sevmedi. Bu gece... Bu gece özgürlüğü tadacağım. Bu gece hayatımda ilk defa birileri beni sevecek. beni özgürlüğüm ve o amca sevecek. Çok sevecek.

Demirden Esaret #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin