"Arisa... Benim neden sürekli güldüğümü merak mı ediyorsun? Peki bana neden kahkaha makinası dediklerini merak ediyormusun?"
Arisa mutlu olmasını sağlayacak bu sorunun cevabını öğrenmeyi çok istiyordu çünkü kendisi sürekli negatif görünmekten ve bu enerjiyi etrafına saçıp insanları da üzmekten bıkmıştı. Kibum gibi sürekli kahkaha atıp, minik bir şeyde bile mutlu olmak istiyordu. Hem bir insanın hayata sürekli olarak pozitif bakması insanı biraz da olsa imrendirmiyor değildi hani.
"Beni takip et o zaman."
Kibum herzamanki gibi suratına Arisa'nın görebileceği bir tebessüm yerleştirip asansör'ü bulundukları kat'a çağırıp birlikte aşağıya indiler. Diğer arabalardan pekte farkı olmayan bir arabaya binip Kibum'un araba sürüşünü hayranlıkla izlemeye başladı.
"Araba sürerken bile bu kadar mutlu olmana şaşırıyorum Kibum... Çok imrendiricisin!"
"Ah teşekkürler bayan açık sözlü!"
"Kibum... artık çok yoruldum."
Gökyüzünü işaret ederek konuşmasına devam etti Arisa.
"Orası nasıldır sence? Güzele benziyor değil mi? Düşünsene bulutlarda yaşadığımızı.. Pamuk kadar yumuşak zeminlerimiz sencede büyüleyici bir ortam oluşturmazmıydı? Güvercinlerde konuşsalar fena olmazdı aslında... Hayali bile neden bu kadar güzel?"
Kibum gözlerini yoldan birkaç saniyeliğine ayırıp dalıp giden Arisa'nın gülücüklerle dolu yüzüne yönlendirmişti.
"Yah şimdi sen beni imrendiriyorsun! Baksana haline farkında olmasanda çok mutlu gözüküyorsun."
"Huh? Ben mi? Emin misin? Sadece dalıp gitmişim.."
...
"B-burası neresi? Ne zamandan beri bu hâlde? Televizyonda yangın haberi çıktığını hatırlamıyorum. Seninle ne bağlantısı var bu yerin?"
"Burası Ruhsal engelliler hastanesi Arisa. Diyer bir deyişle deliler hastanesi..."
Kibum'un bu cevabı üzerine hastanenin uzun koridorlarında sessizce yürüdüler. Büyük bir yangının çıktığı apaçık ortadıydı. Hastanenin duvarları beyaz renginden griye dönmüştü. Hasta odalarındaki herşey yerle bir olmuş , parçalara ayrılmıştı...
Kibum diğer odalar gibi darmadağın olmuş bir odanın önünde durdu ve derin bir iç çekerek odaya girdi. Arisa ise ağızını açmadan Kibum'un konuşmasını, sorunun cevabını almayı bekliyordu.
"Bu oda..."
Konuşmaya devam etmeden önce kediyi andıran gözlerinden düşün gözyaşı damlalarını hızla elinin tersiyle sildi.
Kibum'u ilk kez ağlarken görmeyi beklemiyordu Arisa. O kedi gözleri ılık gözyaşlarıyla dolmayı haketmiyordu. Arisaya karşı sevimlilik taslamaları gerkiyordu o gözlerin.
"Bu oda büyükannem'e ait."
"Yan-"
"Evet. Büyükannem Ruhsal engelliydi."
Arisa için acıklı ses tonları hep en nefret ettiği ses tonuydu. O tonlar kalbinin içten içe ağlamasına neden oluyordu.
"Bu doğuştan gelen bir hastalık değildi. Sonradan olmuştu. Amerika'ya eğitimim için gittiğimde, iki hafta sonra büyükannem beni aramıştı. Telefonu açtığımda büyükannemin sesini duymak yerine bir erkek sesi bana cevap vermişti. "
Hıçkırık sesi Kibum'un devam etmesine engel oldu. Sırtını rahatlatıcı bir şekilde sıvazlıyan ellerle beraber odadaki tek döşeğe oturdular. Arisa çantasından açılmamış bir şişe suyu çıkarıp Kibum'a verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAHKAHA MAKİNASI ~OneShot~
Fanfiction"Kibum... B-ben üzgünüm böyle birşey yaşadığını bilmiyordum." Kibum beklenmedik bir hareketle elini Arisanın başına yerleştirip saçlarını karıştırdı. "Ne yaşamışım ki ben? Boşyere üzülmen saçma Arisa! Ahh canım acayip şekilde dondurma çekti. Yemeye...