-5.Bölüm-

156 13 7
                                    

Çekimler tüm hızlıyla devam ediyor iken hiç bir aksilik çıkmaması benim kârıma olmuştu. İlk gün ki sergilemiş olduğu yakınlığı bir daha sergilememişti Sehun...

Bir keresinde senaryoda, karakterini oynattığım kişinin sert dayaklar yediği yazıyordu. Dayaklar ise Sehun'dan geliyordu. Başta öyle vurmuştu ki, kendime gelememiştim saatlerce. Herkes merakla başımı beklerken, Sehun iyi miyim diye bir kez bile kontrol etmemişti. Kendimi değersiz hissetmem çok doğal değil mi?

Diğer günlere nazaran bugün ufak bir değişiklik vardı. Jongin Amerika'ya bir kaç günlüğüne gittiği için Denis bana kalmıştı. Gönlüm onu evde bakıcı ile yalnız bırakmama el vermemişti. Bu yüzden çekimlerin olduğu yere getirmiş ve ben çekim sırasındayken çalışanlara bakmaları için ricada bulunmuştum.

Sehun bugün daha bi bambaşkaydı.  Çekimler bittiği zaman Denis'i kucağımda severken, tutkuyla bizi ilzediği yerde onu yakalamıştım. Yakalandığını bakışlarımdan anlayıca, çekinmeden yanımıza gelmişti. Diğerleri gibi bebeğin sahibini merak ediyor olmalıydı ki, merakına yenik düşüp benimle yakınlık kurma kararı almıştı.

" Bu bebek kim?"

"Adı  Denis, benim oğlum..."

Cümlenin son kısmında sesim o kadar kısılmıştı ki, duyduğuna emin değildim. Başını olumlu anlamda sallayıp, kucağımda ki küçük bedeni izlemeye koyuldu. İnanır mısınız bilmem ama, o an Denis'i öyle kıskandım ki...

"Alabilir miyim?"

Kaşlarını havalandırmış, ellerini bana doğru uzatmıştı. Gözlerimden sürekli sakınıyor, aceleci davranıyordu. Sanki her an kararından vazgeçip, çekip gidecekmiş gibiydi. Kafamı olumlu anlamda sallayıp, küçük bedeni onun güvenli kollarına teslim ettim. Denis'e olan ilgisi öyle içten di ki, kendi çocuğuymuş ve özlem duymuş bir baba gibi davranıyordu. Gönlümden bir şeyler  koptu o an... Gözlerim saniyeler içinde dolunca, kendimi sakinleştirmekde  zorlanmıştım. Boğazıma oturan yumru yüzünden yutkunamıyordum bile... Denis sabahdan bu yana huysuzluk edip uyumamışken, şu an Sehun'un kollarında mışıl mışıl uyuyordu. Sehun arada miniğin saçlarını geriye tarıyor, açıkta kalan tenine buseler kondurmayı ihmal etmiyordu. Gözlerimin önünde ki manzara benden beni alırken, yeni farkettiğim şeyle duraksadım. Nişan parmağında yüzük vardı..

Gümüş yüzük...

Bakışlarımı yoğunlaştırmış olduğum yerden çekip, gözlerine bakamayı denemedim. Ama ne yazık ki karşılık alamadım... İnatla gözlerime bakmayı red ediyordu. Gözlerim de bir şey varmış gibi davranmaları beni oldukça kırıyordu... Ama ne diyebilirdim ki? Tabii ki de hiç bir şey...

"Sehun gitmem gerekiyor."

Kucağında ki miniğe doyamamış olsa gerek ki, ciddi misin dercesine öfleyip pöfledi. Fazla uzamasını istemiyordum yanımda kalmasının... Gözlerim yüzüğüyle buluştukça, kendimi boşluğun içinde buluyor, bir hiçmişim varmışım ama yokmuşum  gibi hissediyordum. Denis'i kolları arasından almamam için bir süre dirensede sonunda pes ederek verdi. O kadar isteksizdi ki...

Bu sefer umursanılmayan taraf o olmuştu. Miniği kollarım  arasında sıcaklığımla sarıp sarmalarken, arabaya doğru yavaş ve sakin adımlarımı atmaya başladım. Ama ne var ki çok uzaklaşamadan  attığım her  adımımda dengemde bozukluklar artmaya başlamıştı. Başım, başım neden dönüyordu? Görüş alanım git gide bulanıklaşırken, elimden hiç bir şey  gelmiyordu. O an aklıma tek çare bebeği tutması için Sehun'a seslenmek gelmişti...

"Se-Sehun Denis'i tut ne olur..."

Sehun resmen uçarcasına yanımıza vardığında Denis'i kollarım arasından alıp, sıkıca tuttu. Bana daha ne olduğunu sormasına zaman bulamadan, yere yığılmıştım. En son hatırladığım tek şey kafama gelen sert darbenin sızısıydı...

ChaudaryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin