Çığırtkan

2.6K 143 57
                                    

Ilık dudaklar dudağıma değdiğinde kalbimin heyecanla çırpındığını hissettim. Mentol tadının yakıcılığını dudaklarımda hissediyordum. Scorpius kolunun birini belime dolarken birini de kızıl saçlarımın arasına daldırmıştı. Iyice ona yaklaşabilmek için kollarımı boynuna dolayıp parmak uçlarımda yükseldim. Kolları bir anda vücudumdan çekildiğinde ona sarılan kollarımı geriye çektim. Suratında acı çeker gibi bir ifade vardı. Bense kendimi günlerdir ilk defa bu kadar iyi hissediyordum. Aslında öyle sanıyordum.

"Özür dilerim, boş bir anıma denk geldi" demesiyle dünyam başıma yıkıldı. Bir Malfoy'la öpüşürken ne düşünüyordum ki? Ne diyeceğimi bilemedim. Zaten o da benden bir cevap beklemeden arkasını dönüp odasına girdi.

...........

Scorpius Malfoy'un Ağzından

Düşünmeden onu öpmüştüm. Bu da yetmez gibi boşluğuma denk geldi diyip cevap vermeden ondan uzaklaşmıştım. Hayatımda en iyi hissettiğim anı bir anda hayatımın en kara gününe çevirmiştim. Potter'la düşman olmak zaten doğamızda vardı ve ben, o bana ifrit gibi davransın diye elimden geleni yapıyordum. Odama girdikten birkaç dakika sonra ortak odanın kapısının çarpıldığını duydum. O an bir bıçak kalbime saplanmış gibi hissettim.

Mühim olan benim duygularım değildi. Lily'e kendini kötü hissettirmiştim ve bu yüzden kendimden nefret ediyordum. Geldiğinde herşeyi anlatacaktım. Ona nasıl aşık olduğumu ve söyleyemediğimi. Nasıl bir korkak olduğumu.
............

Lily'yi o gece beklemiştim. Ama gelmemişti. Ertesi gün kahvaltıda da yoktu. Bütün gün Hogwarts'ın her köşesinde onu aramıştım ama hiçbir yerde çıkmamıştı. Abilerinide yemekte görmüyordum. Ya Lily gururu kırıldığı için okul değiştirmeye çalıştıysa? Saçmalama Malfoy! O kadar önemsememiştir bile.

   O gün akşam yemeği için büyük salona giderken dedikoduları duymuştum.

  Yanımdan geçerken konuşan Slytherinli bir kız yanındaki diğer kıza "Harry Potter ve ailesi Hogwartstaymış, gördün mü? " demişlerdi.

Bir an donakaldım. Neden buradalardı ki?

Kızların arkasından koşup "Hey! Bakar mısınız?" diyerek onları durdurdum. Ama yaklaşan Cadılar Bayramı balosundan dolayı yanlış yorumlayıp ben yanlarına varana kadar imayla birbirlerine gülerek baktılar. Yanlarına vardığımda "Potterları nerede gördünüz?" diye sorunca besbelli yüzleri düşmüştü.

Ne yani size teklif edeceğimi mi düşündünüz? Biriyle gitmeyi tercih edersem bu Kızıl kasırga olur. Siz değil.

Esmer olan kız gözlerini devirip "Ne yapacaksın?" diye sordu. Büyük bir ukalalıkla kaşlarımı kaldırdım. "Okul başkanına hesap mı soruyorsun? Slytherinden 20 puan! Şimdi bana Potterların nerede olduğunu söyle."

Kırdığım puanla gözleri şokla açılmış bir biçimde beni bilgilendirdi. "Müdüre McGonagall'ın odasındalar. Küçük olan Potter St.Mungo'ya kaldırılmış."

Şaşkınlığıma hakim olamayarak "Ne?" diye bağırdım. "Ne olmuş?"

Kızlar bilmediklerini söylemek istercesine kaşlarını kaldırıp dudaklarını büktüler. Bir an sonra kendimi McGonagall'ın odasına koşarken buldum.

..........

Yaklaşık yarım saattir McGonagall'ın kapısında bekliyordum. Yemeğin sonunu kaçırmak üzereydim. Ama umrumda değildi. Lily'ye ne olduğunu öğrenmem lazımdı.

Arkamdan gelen ayak sesleriyle yavaşça dönüyordum ki ince bir ses "accio asa" diye seslendi. Ceketimdeki asa fırlayıp sesin sahibine giderken şaşkınlıkla karşımdaki surata baktım. Kızgın gözler ve alev kırmızısı saçlar. Lily'ninkinden daha kısa saçlar. Rose Weasley.

"Sadece neler olduğuna bakıyordum. Unuttun mu Weasley? Bende okul başkanıyım. Şimdi asamı bana geri ver. Hemen!" dedim kızgınlıkla.

Kızın yüzünde en ufak bir yumuşama olmadı. "Düş önüme Malfoy! Burada konuşamayız."

"Seninle konuşmak isteyeceğimi nereden çıkardın Wesley?" dedim aksice.

Yapmacık bir kahkaha attı. "Seçme şansın yok Malfoy! Kuzenime o lanet şekerlemeleri neden verdiğini anlatacaksın."

Yüz kaslarımın gerildiğini hissettim. Demek Lily iki gündür Weasley'le birlikteydi. Bunu duyunca itiraz etmeden Weasley'i takip ettim. Bahçeye çıkıp yasak ormana doğru ilerlemeye başladı. Peşinden giderken beni lanetleyip orada bırakma ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunu da tartıyordum.

Ama hayır yapmazdı. Potter olsa yapardı ama Weasley yapmazdı. O okul kurallarına uyup 6 yıl boyunca bize sabreden kuralcı kızdı. Ormanın girişinden birkaç metre ötede etrafı kolaçan edip durdu. Kimse gözükmüyordu.

"Sence yaptığın şaka komik miydi Malfoy? Hoşuna gitti mi? Lily senin yüzünden St.Mungo'da." dedi suçlayıcı tavrıyla apaçık şekilde.

Bu suçlamayla gözlerim büyümüştü. "Ne diyorsun sen Vızıl? Bu saçmalıklar nereden çıktı?"

"Burunkanatan nugatları kuzenime neden çikolata diye verdin Malfoy?" dedi karşımdaki kızıl çileden çıkmış bir biçimde bağırarak. "Seni öldürmek istiyorum aşağılık yaratık. Yaptığın şaka Lily'nin hayatına sebep olabilirdi. Hoşuna gitti mi?" dedi ağlamaya başlayarak.

Üstüme yürüyüp beni yumruklamaya başladı. "Sen adi herifin tekisin Malfoy."

Son zamanlarda bu cümleyi çok fazla duyuyordum. Daha fazla beni yumruklamasına izin vermeyerek kollarını tuttum. "Hiçbir şey anlamıyorum, Weasley. Baştan anlat şunları" dedim bağırarak.

Birkaç kez hıçkırdı. Sonra gerçekten anlamadığıma kanaat getirdiğinde gidip küçük bir taşın üzerine oturdu. "Lily dün gece benim yanıma geldi ağlayarak. Aranızda kötü şeyler geçtiğini kafasının allak bullak olduğunu söylemişti. Elinde de bir paket vardı. Balyumruk paketi. Ona ne olduğunu sordum, anlatmadı. Sadece birkaç kez kendi kendine 'aptalın tekiyim ben' diye ağlayarak bağırdı. Lily her zaman sakinleşmek için tatlı yer. Balyumruk paketindeki çikolatalardan iki üç tane yediğinde burnu kanamaya başladı. Durdurmak için büyü yapmayı denedim ama bu daha çok kanamasına sebep oldu. Ona paketi kimin verdiğini sorduğumda senin adını söyledi Malfoy. Senden panzehir istemek için gelecektim ama yetişemezdim. Onu kendimde taşıyamazdım. Ben yardım bulmaya çalışırken daha çok kan kaybetti. Paniklemiştim. Onu zamanında revire götüremedim. Lorcan beni ziyarete gelmiş olmasa belki de Lily'nin durumu daha kötü olacaktı." dedi derin bir nefes alırken. Boşluğa bakıyordu. Anlatmaya devam etti.

"Lily'nin küçük yaşlardan beri kansızlık problemi var. Bu olay onu çok zayıf düşürdü. Madam Pomfrey ona burada bakamayacağını söyleyince Harry amca onu St.Mungo'ya sevk ettirmek için geldi." Kıpkırmızı olmuş bal rengi gözlerini hüzün dolu bir ifadeyle bana çevirdi. "Çikolataları sen mi verdin Malfoy?"

"Benim verdiğim çikolatalar bademliydi. Yemin ederim Lily'ye bilerek zarar vermedim."

Rose Weasley bu kadar cani olmadığıma inanmak ister bir şekilde suratıma baktı. "Lily'den uzak dur" deyip arkasını dönerek Hogwartsa yürüdü.

........

Rose Weasley'in anlattıklarını idrak edemiyordum. Hemen başkan odasına gidip Zonko'dan aldıklarımı karıştırdım. Aldığım herşey duruyordu. Ama nasıl oldu? Lily burunkanatan nugatları nasıl farketmeden yedi?

Ertesi sabah kahvaltımı didiklerken her zaman olduğu gibi baykuşlar büyük salona girdi. Bir baykuşun önüme bıraktığı çığırtkan Slytherine bomba etkisi yaratmıştı. Herkes nefesini tutmuş bana bakıyordu. Çığırtkan patlamadan önce üzerine baktım. Isim yoktu. Bütün binalar beni izliyordu. Ne yapacağımı düşünürken çığırtkan patladı ve havaya doğru yükseldi. Kağıt kızgın olduğunu belirten bir ağız şeklini almıştı. Ardından ince bir ses duyuldu.

"Bu yaptıklarını sana ödeteceğim Malfoy! Yemin ederim ki....."

"Confringo" diye bir ses yükseldi. Rose Weasley önümdeki çığırtkanın sahibinin kim olduğunu anlamış ve diğerleri anlamadan olaya müdahale etmişti. Ama gecikti.

James Potter şaşkın bir şekilde "O Lily'nin sesiydi." dedi. Bu sefer bomba sadece Slytherin binasına değil, tüm Hogwarts'a düşmüştü.

ÖKSEOTU - SCORİLY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin