"Sana yeni bir elbise almalıyız, Julia. Rengin oldukça solmuş."
"Gerek yok. Bir kot ve tişört giysem yeter."
Babam bakışlarını üstümde dolaştırdı.
"Hayır," dedi katı bir sesle. "Elbise almaya gidiyoruz. Hemen."
Gözlerimi devirdim ve üstüme eski kazaklarımdan birini geçirdim. Çok bekletmiş olacağım ki, babam aşağıdan bağırdı. "Julia! Hazır mısın?"
"Geliyorum."
Merdivenlerden indim ve babamı beklemeden arabaya koştum.
*
Yaklaşık iki buçuk saatlik bir dolaşmadan sonra, vücudumu saran, dizimin biraz üstüne gelen, yazlık, ince bir elbisede karar kıldık. Aslına bakarsanız, babam karar verdi ve ben evet demek zorunda kaldım.
Babamın dediği doğruydu. Ten rengim birden açılmıştı ve kurgusal Matt gittiğinden beri, tam 3 kilo almıştım. Eve döndüğümde, pırasa gibi olmuş saçlarımı yıkayıp düzleştirmiştim ve hafif bir makyaj yapmıştım. En fazla bu kadar cici kız olabiliyordum ve babam nasıl biri olduğumu bilse -gerçekten bilse- bunları yaptığın için bile bana minnettar olurdu. Fakat dediğim gibi, eğer kim olduğumu gerçekten bilse.
Kıyafetlerimi giyip aşağıya indim. Babam elindeki bardağı masanın üzerine bıraktı ve beni iyice süzdü. Yaklaşık iki dakika sonra onaylayan bir ifadeyle kafasını salladı. Her ne kadar gitmek istemiyor gibi gözüksem de, bir parçam oraya gitmeyi, inanılmaz derecede istiyordu.
"Hazırsan," dedi babam sakin bir ses tonuyla. "Çıkalım, kızım."
Gülümsedim ve onu takip ederek arabaya yöneldim. Giderken aklımdan binbir düşünce geçiyordu. Acaba Matt'in babası beni sevecek miydi? Nasıl davranmalıydım? İlk izlenim için soruları ben mi sormalıydım, yoksa o mu? Ah, tanrım.
Arabayı parkedip, restorana girmek üzereyken, babam kolumu tuttu ve kararlı bir sesle konuştu, "Çok saygılı ve bir hanımefendi gibi davranmanı istiyorum. Bu, benim için çok önemli. Senin içinde olmalı. Şimdi bana söz ver, uslu bir kız olacak mısın?"
"Söz veriyorum.
"Öyleyse sevgili kızım, haydi biraz hava atalım."
Babamın koluna girdim, ve masaya doğru ilerlerken, tamamen şok olmuş bir şekilde babama döndüm. "Bana Matt'in annesiyle ortak olduğunu söylememiştin?"
"Sana babasıyla ortak olduğumu da söylememiştim."
*
"Demek öyle, Julia," dedi Bayan Stone sakin bir biçimde. "Demek bir kitap yazıyorsun."
"Evet, efendim." dedim ağzımı peçete ile nazikçe silerken.
"Kitabının adını öğrenebilir miyim?"
Matt birden kahkaha atmaya başladı.
"Sorun nedir Matt?"
"Kitabının adını, inan bana duymak istemezsin anne."
"Hayır, duymak istiyorum."
"Matt Stone." dedim, öksürmemek için kendimi zorlayarak.
"Oğlum için bir kitap mı yazıyorsun?"
Matt bir kez daha ulurcasına kahkaha attı.
"Ah, hayır." dedim toparlamak istercesine. "Bu oğlunuzla tanışmamdan yaklaşık iki buçuk sene önce yazdığım bir hikaye. Yani kısaca, oğlunuzla alakası yok."
*
"Çiftleri değiştirebilir miyiz, yakışıklı?" diye sordu babam Matt'e kibarca. Matt gülümseyerek onayladı ve annesinin elini bırakarak bana doğru yöneldi. Hayır, hayır, hayır.
"Merhaba," dedi Matt sakince. Cevap vermedim. "Bazılarımız dilini yutmuş galiba."
"Ah, ya da seninle dans etmekten oldukça sıkıldığı için cevap vermiyordur, ne dersin?"
"Cevap verdiğine," göre dedi dudaklarını yalayarak. "Böyle bir sorunum yok demektir."
Bu dediğine istemeden gülümsedim.
"Biliyor musun, Julia?" diye sordu.
"Neyi?"
"Harika dudakların var, ve şuan seni öpmek istiyorum."
Yap öyleyse, diye geçirdim içimden. Ardından dudaklarımda garip bir sıcaklık hissettim. "Bundan sonra," dedi gülümseyerek. "İçinden düşünürken, dışından söylememeyi öğrenmelisin."