Bölüm 2

50 5 2
                                    

DAVİD

Eve döndüğünde kafasında çok fazla soru ve çok fazla 'Ben sana demiştim.' vardı. Anna'dan bilmem kaç defa duyduğu ben sana demiştim lafları insana kendisini çok kötü hissettiriyordu. Fakat ne kadar kötü hissettirse de kız haklıydı. Kurtadamlar hala yaşıyordu. Onlar insanlar için fazla tehlikeli ve çoğu fazla yakışıklı. Yıllar önce yaşadığı olaylar David'in kendisini her şeyden kötü hissetmesine neden oluyordu. Anna bir kurtadama aşıktı o zamanlar (ki hale öyle olduğuna emindi). Bu da yetmezmiş gibi yeniden ortaya çıktı ibneler. Üstüne Rafael'de ölmüştü. Ne yapıcaktı şimdi. Ne yapmalıydı? Kafasında binlerce soruyla kapıya yöneldi. Kafası dağınıktı ve yere kapaklandı. Fakat dalgınlığından değildi. Yerde bir paket vardı ve ona ait değildi. "Yine sürpriz bir hediye ha" diye düşündü. Paketi aldı ve açtı. İçinde kalpli çikolatalar vardı. "Bu kız yakamı bırakmayacak mı artık?". Evden çıktı. Porsche'sine bindi ve yola koyuldu. Okul bir saat uzaklıktaydı, tabi Porsche'si olmayan zavallılar için. Onun için yarım saat veya daha kısaydı. Melek olmanın yararı diye düşündü. İstediğin her şeye sahipsin sadece insan iradesiyle oynayamıyorsun. Ne kadar harika. Başta önemsemiyorsun ama her şeyin elinde olmasına alışınca insanı da istiyorsun. Hepsiyle oynayabilmeyi. Ne harika olurdu. Okula geldiğinde sarı otobüsten inen zavallıları gördü. Hepsi ona imrenerek bakıyordu. Sadece zenginliğe bu kadar hayransa insanoğlu, kim bilir melek olduğunu bilse ne kadar hayran olur. Yavaş ve havalı adımlarla okula girmeyi düşünürken birden aklına Luna geldi ve adımlarını sıklaştırdı. Fakat her zaman olduğu gibi çoktan Luna'nın radarına girmişti. "Heyy! David beni bekle." Nasıl beceriyorlardı bunu. Ben bile diğer odada olup biteni bilmiyorken beni nasıl yakalıyabiliyordu. Aaah kadınlar işte. "Gönderdiğim paketi aldın mı?" diye sevinçle sordu Luna. Kız David'e lazımdı. Kızı elinde tutmalıydı. Aptallıkla gülümsedi ve "Ah evet çikolatalar. Tatları harikaydı." Yalan, diye geçirdi içinden. Gelirken çöpe atmıştı hepsini. David çikolata sevmez, dedi kendi kendine. "Seveceğini biliyordum. Biliyor musun bugün okula yeni birileri geliyormuş. Sanırım Los Angeles'tan geliyorlarmış." Konu David'in dikkatini çekmişti. Çünkü kurtadamlar yaşıyorlarsa eğer ilk adresleri İngiltere olurdu. En tatlı yemler buradaydı. Hemen kim olduklarını soracaktı ki onu gördü.

MARK

Işık gözlerini alıyordu. Yaklaşık on veya daha fazla yıldır o mağaradaydılar(gizlice kaçtığı geceler hariç). O ve yaklaşık binlerce kişi daha. Sahipleri tarafından içeri tıkılmıştılar ve yine onun emriyle yıllar sonra ilk defa güneşi görüyorlardı. Bunun gibi bir mağara daha vardı. Öğrendiğine göre o birkaç ay önce açılmıştı ve intikam almaya çoktan başlamıştı. Dışarıdan yemek getirenler Rafael'in öldüğünü söylediğinde sevinçten çıldırabilirdi ama o zaten mağarada çıldırmıştı. Rafael'i öldürenler şimdi de öğrencilerinin peşindeymiş. Çok geçmeden onlar da ölür diye düşündü Mark. Diğer mağaradakiler çok yaşlıydı sonuçta. Bu da onların daha kıdemli olduğunu gösterirdi. Koloniler halinde toplaştılar her birine ayrı bir görev veriliyordu. Mark'ın bulunduğu koloni de tanıdığı birkaç kişi vardı. Luther ve Zack. Onların dışında beş kişi daha vardı ama zamanla tanışırlardı. Şu an sırası değildi. Sekiz kişiydiler. Az olmaları önemli bir görev alacaklarına işaretti. Sıra onlara gelene kadar yıllarca içine azıcık çekebildiği o taze oksijeni bol bol çekti. Mağarada ki kurtlardan iyi koktuğu kesindi havanın. Sıra onlara geldiğinde kolonidekilerden biri kustu. Sanırım oksijen ona yaramamıştı. En önde Luther vardı çünkü en yaşlılardı oydu. Gerçi on sekiz falan gösteriyordu ama kurtlarda yaş kavramı yoktu. Ortamdaki herkesten yaşlıysan yaşlı, gençsen de genç ya da çaylak diye çağırılırsın. Luther'ın arkasından herkes ilerlemeye başladı ve sonunda görevi alacağımız yere geldik. Masada beş kişi vardı. Tabi O'nun dışında onu bir kişi diye saymak olmazdı. Cüssesiyle iki veya iki buçuk kişi ederdi. Onu gördüğüm için çok şanslıyım diye düşündü. Genelde O'nu ya rüyanda görürsün ya da anlatılanlarla hayal edersin. O, Mark'ın düşündüğünden daha iriydi, itiraf etmeliydi. Alacağı görevi sabırsızlıkla bekliyordu. Koloniye döndü ve gür sesiyle konuşmaya başladı. "Hoşgeldiniz. Umarım onca yıl içeride rahat etmişsinizdir. Biliyorsunuz o günden sonra neslimizin tükendiğini düşünmeselerdi peşimizi bırakmazlardı. Neden bu kadar az olduğunuzu merak ediyorsunuzdur. Önemli bir görev olmasa sizi çağırmazdım. Ne yazık ki son anda İngiltere'de ki kolonide bir aksilik çıktı ve sayısı çok azaldı. Oraya göndermemiz gereken güçlü kurtlara ihtiyacımız vardı. Biliyorsunuz bu büyük bir lütuf. Sonuçta en iyi yemler orada." muzipce gülümsedi. Mark cahil cesareti denilecek bir cesaretle öne çıktı ve sordu " Ne sorunu efendim? Rafael'in öldüğünü duymuştum. Öldüğüne göre bir tehdit kalmadı ortada." Luther onu sertçe geri çekti ve fısıldadı "Ne yaptığını sanıyorsun!? Hepimizi öldürtücek misin?" dedi ve O'ndan özür diledi. "Hayır Mark haklı. Sorabilir, bunda bir sakınca yok Luther. Rafael ölmüş olabilir fakat baş melek ölünce yerine yenisi gelir ve tehdit sona ermez. Hiç bir zaman. Biz onları yok etmeliyiz. Tekrar tekrar ve tekrar. Ayrıca öğrencileri de çok güçlü. Yarın sabah erkenden yola çıkıcaksınız. Hazırlanın." dedi ve arkasını dönüp çadırdan çıktı. Masada ki beş kişide arkasından yavaşça O'nu takip etii. Mark geri dönmek istemiyordu. Aşkın onu İngiltere'de tekrardan ele geçireceğii biliyordu. Direnmeliydi fakat direnmese bile onun hala kendisini sevmediğinden emindi hatta ondan nefret ediyordur. Mağaradan kaçtığı geceler gittiği İngiltere'de onu bulmuştu fakat sabah olmadan dönüyordu sürekli. Bir gece neredeyse yakalanıyordu. Onu bırakmak zorunda kalmıştı. Kesinlikle ondan nefret ediyordu. Ben olsam bende nefret ederdim, diye düşündü ve eşyalarını toplamak için mağaraya tekrar girdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 19, 2013 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Siyah KanatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin