İlk olarak hepinizi çok seviyorum ve inşallah beğeniyorsunuzdur hikayemi..
Biraz Ateşin ağzından suyu yazmayı düşünüyorum.
Ateşin ağzından suyu dinlerken bu şarkı müko oldu. Adı Şebnem Keskin-sonuna kadarAteşin ağzından
Bir insan bilerek, içindeki ateşi söndürceğini bildiği halde suda boğulur mu? Ben boğuluyorum..
Ya da bir insan kendini yakacağını bildiği halde o ateşte yanmak, kavrulmak ister mi? Su bunu istiyor...
Ama benim buna ne cesaretim var. Ne de onu kaybedecek kadar gücü kendimde bulabiliyorum. Şuan sonuçta onu hergün görme fırsatım var. Ama bu fırsatta elimden giderse nasıl yaşarım bilmiyorum?
Evet ONU SEVİYORUM...
ÇOK SEVİYORUM...
Bu gerçeği Sudan başka herkese, her şeye söyledim. Yani dağa, taşa, evlere, arabalara... Kısacası gördüğüm canlı cansız her şeye söyledim...
Hatta bir ara savaşırken döndürüp düşmanlarımıza söylemeyi bile düşündüm... Durum o kadar vahim. Aaa birdeee Yağız biliyordu.Ama ben o iki kelimeyi bir kişiye söylesem yeticekti...
SU...
Küçüklük aşkım... Ona ne zaman aşık oldum hatırlamıyorum ama kendimi bildim bileli seviyorum. Sanki hep hayatımdaymış gibi... Ve aramızdaki imkansızlık beni ona daha çok bağladı. O gülümsedi ben sevdim. Saçma sapan konuştu, hiç susmadı ben daha da aşık oldum o mavilerine... Kayboldum o okyanus gözlerinin derinliklerinde...
Biliyorum imkansız ama hergün deniyorum. Tamam diyorum bugün söyliycem sevdiğimi... Anlatıcam benim gözümdeki değerini... Ama olmuyor. Sanki dilim tutuluyor o an. Sanki ona sevdiğimi söylesem biran kaybolcak ve ben onu bir daha göremiycem.
Bazen sırf duygularımın ortaya çıkmasından korktuğum için konuşurken gözlerine çok bakamıyorum. Ama göz göze geldiğimizde bir şeyi fark ediyorum. Onun gözleri kendini ele veriyor. Bana bakınca gözündeki pırıltılar dikkatimi çekiyor. Sanki bütün yıldızlar ışığını o mavilerine hediye etmiş gibi...