HAYALET ADAM

18 1 0
                                    

Merhaba;

Yeni bir hikaye. Bir az farklı ve marjinal olacak.

Beğenilerinize sunuyorum. Gerisi size kalmış bir şey.

(Eleştirileriniz uslubunuz dahilinde göz önünde bulundurulacaktır. )

SEVGİLERİMLE!!!

---

Oturduğum bankın önünden geçen insanlar hayatlarını son hız yaşamaya devam etmekteydi. Kimi iş yerine yetişmeye çalışıyor, kimi okula gitmek için yürüyor. Bazıları oturmuş denizin sularını izliyor bazıları da... yaşıyor. Yaptıkları en iyi iş olan şeyi yapıp yaşıyordu.

Buraya oturmadan önce aldığım simidi poşetinden çıkarıp ucundan küçük bir parça kopardım. Azıma atmadan önce burnumun ucuna getirip hafif bir kokladım. Koku almak bile yaşadığımı hissettiriyordu. Kopardığım parçayı azıma attım. Ağzımdakini çiğnerken denizin haşin dalgalarına baktım. Güzeldi. Çok güzel. Ondan beklenemeyecek kadar. Birden daha yakından bakmak istedim.

Oturduğum banktan kalktım. Biraz yürüyerek denizin sınırına yapılmış olan duvarın ve taşların arkasına geldim. Dalgaların kıyıya vuruşu burdan daha netti. Hafif zıplayarak duvarın üzerine oturdum. Ayaklarımı denize karşılık gelen tarafa geçirdim ve taşların üzerine bastım. Bir kaç kayanın üzerine basarak denize daha çok yaklaştım. Her zaman çok sevmiştim denizi. Bana hep hayatımda olmayan huzuru tattırmıştı. Gözlerimi açıp iyice baktım denize. Temiz değildi. Kimsenin olmadığı gibi o da, denizde temiz değildi.

Gözlerimi kapadım. İyi bir gün, tek dileğim buydu. Uzun zamandır dilediğim ama bir türlü gerçekleşmeyen iyi bir gün. Ayağa kalktım. Üzerimdeki kapşonlunun kafasını kapatıp geldiğim yere geri dönüp oturdum.

Tunç DARIMCI 'dan

Kapşonlu kız oturmuş denizi seyrediyordu. Yine düşüceli bakıyordu gözleri. Dalmıştı.

Üç aydır. Üç aydır arkasında hayalet gibiydim. Nereye gitse peşinde ne yapsa izleme halindeyim. Artık neye ne tekpi verdiğini ezbere bilir hale gelmiştim. Şimdi gidip yanına otursam önce bir kafasını çevirip bana bakacak ardından elinde tuttuğu simitten verecekti. Sonra gözlerini kısacak kendince bir şeyler fısıldaycak ruhuna ve sonra sen onu unutuncaya kadar kalıp unuttuğunda yanından ayrılacaktı.

Bu kız farklıydı adımları yere net çarpıyor, yüzü ifadesizdi. Sinirlenince davranışları hızlanıyor, ellerini kapşonlunun cebine koyuyor ve insanlara mesafeli bakıyor ifadesiz suratı opak duvarlarla örülüyor.

Seksen altı günde sadece yedi defa gerçekten içten güldü. Saydım. Çünkü... o kadar az ki. Gözleri parlıyor ve kısılıyor, yanakları kızarıyor ve sonra ardından bıçakla kesilmiş gibi söndürüyor gülüşünü. Sanki içinde biriktiriyor her gülümsemeyi. Başkasının soldurmasını istemiyor gülüşünü, kendi solduruyor bu yüzden.

Gülümsemek sadece ona mahsus olsa aşık olurdu bütün dünya onun o eşsiz gülüşüne. Güzel gülüyordu. Az ve özdü. Ağladığında hiç şahit olmamıştım. Ağlamak yakışır mıydı bir insana?
Yakışırdı. İnsanların ruhuna ağlamak çok yakışırdı. Peki benim bu kısa zamandır tanıdığım kıza ağlamak bütün insanlara olduğu gibi yakışıyor muydu? Bilmiyordum lakin elbet öğrenecektim.

Alarmı kurulmuş saat çalar ya hani zır zır. İşte o da kurulu oyuncak gibi süresi dolar dolmaz kalktı banktan. İki saat beş dakika oturmuştu o bankta. Sonra zamanı gelmiş gibi ayaklanmış gitmeye başlamıştı. Ne acayipti bu Kapşonlu Kız. Diğer kızlara hiç benzemiyodu. Hızlı yiyor, hızlı yürüyor, hızlı düşünüyordu. Yetişeceği bir şey varmış ve ona koşuyormuşçasına, herşeyi hızlıydı Kapşonlu Kız'ın.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 12, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MALAYİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin