..........................
Eskiden insanlık huzur içinde yaşardı... Onlar gelene kadar. Kekolar gelene kadar.
KEKOYA SALDIRI
...Eren, Ankaralı ünlü filozof Şah'ın oğluydu. Şah ateistti. Hitler soyundan geliyordu. Asıl adı Şahan'dı. Lakin mahallede ona Gri Şah diyorlardı. Çünkü gençliğinde gür mü gür kömür karası saçları 30'larında seyrelmiş ve gri olmuştu. Eren'in annesi Ayla, namazında niyazında bir kadındı. Babası gibi değildi. Aslında Şahan ile isteyerek evlenmişti. Ama daha sonra pişman olmuştu. Çünkü Şahan'ın manyakça fantezileri vardı.
Eren'in Melike adında bir de süt kardeşi vardı. Melike'nin annesi babası yoktu. Şahan bir gün işten eve gelirken onu cami avlusunda başıboş bulmuştu ve eve getirmişti. Şahan kötü bir insan değildi, Melike'yi öyle görünce dayanamamış, evlat edinmişti. Ayla Melike'yi hemen kabul etmişti.
Eren babasına benzemiyordu. Annesinin kopyasıydı. Bir huyu dışında, atarlıydı. Babasından gelen Tanrı isyanı, onda atara dönüşmüştü. Çok atarlıydı. Bir de Eren'in mahalleden bir arkadaşı vardı, Arkın. Arkın tırsıktı. Arkın'ın babası Alman sarışın bir bombayı kuytuya çekmişti. Annesi ilk baş onu istemese de daha sonra kabul etmişti. Arkın ilk başta kız olacaktı. Lakin son anda XY spermi, XX kardeşini tam kapıdan girerken dövmüş ve onun yerini almıştı. Kardeşinin kanı yerde kalmasın diye onun ölüsünü de içeriye almıştı. Bu nedenle Arkın karı kılıklıydı. Biraz da kafadan kontaktı. Ruhunun derinliklerinde bomba bir hatun yatıyordu. O hatun hafif Eren'den hoşlanıyordu (Ermin iyidir skjdj). Aslında Arkın gizli bir dehaydı. Sadece çok basıktı.
Bir gün birkaç çocuk Arkın'ı köşeye sıkıştırmıştı. Harçlık istiyorlardı. Arkın'ı sümük gibi duvara yapıştırmışlardı. Eren bunu gördü ve onlara doğru koşmaya başladı. Arkasında da Melike... Çocuklar Melike'yi görür görmez s*ktir olup gittiler. Eren artistlendi. Arkın Melike'den korktuklarını söylesediğinde Eren g*t oldu.
...
Keşif Birliği son seferinden dönüyordu. Eren hemen koştu. Onlar onun kahramanlarıydılar. Ama çok az kalmışlardı. Peki ya diğerlerine ne olmuştu?
Eren ve bütün insanlık, duvarların arkasında yaşıyordu. Eren hiç deniz görmemişti. Öteki tarafta keko denen canavarlar vardı, insan hayvan karışımı şeyler. Şekil olarak insana benziyorlardı; kıllı, tipsiz, abaza, cenabet ve hayvansal davranışları dışında. İnsanlık onları ortadan kaldırmak için çalışıyordu. Kekolar çok azgınlardı. Onlardan kurtulmak için insanlar muska kullanıyorlardı. Tabii muskanın işe yaramadığı zamanlarda kekoları hadım ediyorlardı. Bu çok zor bir işti. Çünkü kekolar çok cenabetti ve yanına yaklaşanlara hemen dayamaya çalışıyorlardı. Tercihleri kız olsa da erkeklere hayır demiyorlardı.
En kötüsü de kekolar çıplak geziyorlardı. Gerçi bu askerlerin işine geliyordu çünkü onları hadım etmek kolaylaşıyordu.
Bir kadın bağırara bağıra askerlerin yanına geldi. Anlaşılan oğlunu arıyordu. Kadına bir bez verdiler. Kadın içini açtı... Bir muska... Oğlundan geriye kalan tek şey.
"Ama... Oğlum iyi bir şey yaptı değil mi? İnsanlık için faydalı oldu değil mi?" dedi kadın gözleri yaşlar içinde.
Çavuş ilk baş durdu, sonra tam bir şeyler diyecekti ki gözleri doldu. Ve haykırdı "Hayır!!! Hiçbir şey yapamadık! Oğlun boşu boşuna öldü! Onlardan kurtulamıyoruz!!! Beni anladın mı, olmuyor!!! OĞLUN B*K YOLUNA GİTTİ".
Eren olanları izliyordu. Halk arasında fısıltılar başladı. Eren'in önündeki bir esnaf, askerlere sövmeye başladı. Eren buna dayanamadı ve sırtındaki odunlardan birini alıp adamın kafasına geçirdi. Adam daha ne olduğunu anlayamadan Melike Eren'in kolunu tutup koşmaya başladı. Onu dövecek gibi oldu ama dövmedi.
Aniden burunlarına korkunç bir koku gelmeye başladı. Bu... Keko kokusuydu. Kekolar banyo yapmadıkları için iğrenç kokuyorlardı. Erenler yukarı baktılar.
Bir duman bulutu, sanki duvarların ötesinde kocaman bir patlama olmuştu. Yükseliyordu dumanlar yükseliyordu, yine de dinletemiyordu, tamam diyordu insanlık, yeter. Ama o hiç dinlemiyordu-
(Nihat Hatipoğlu'na bağladım sjsjjsjhs.)
Dumanlar yükseliyordu, havada uçan kuşlar düşmeye başladı. Sigara, ucuz kolonya, ter ve lastikleri yanmış Tofaş karışımı bir koku hakimdi havaya. Baktılar, ilk kez bu kadar bu kadar hayvansı bir keko gördüler. Diğerlerinden yardım alarak duvarın tepesine çıkmış, öküzün trene baktığı gibi etrafa bakıyordu. Ona hayvansı demek hayvanlara hakaret olurdu.
Ultra abaza keko bi sırıttı ki gören gözler kör oldu.
Sünnetçiler hemen yerlerini aldılar. Ama artık çok geçti. Duvarda kocaman bir delik vardı ve kekolar oradan girmeye başlamışlardı. Manzara korkunçtu.
İnsanlar kaçmaya başladılar. Evlerine girip kapıları kilitlemeleri hiç bir işe yaramayacaktı, çünkü o canavarlar kapıları bile kırabilirlerdi. Artık kaderlerini kabul etmek zorundaydılar.
Savaş başlamıştı.
(devam edece- bilmiyorum)
## Ben ne yazdım. Ben. Ne. Yazdım. Tamam çok tuhaf olduğunu biliyorum ama bence komik. Üstelik titan dediğin şey bir kere Türkiye'de keko olur. Bence süper bir benzetme oldu X) Neyse. Çooooooooooooooooooooook uzuuuuuun bir zamandır yazmadığımın farkındayım. Tamam, 1 2 ay değil, 1 2 yıl oldu ama ne bileyim. Telefonumda yer yoktu ve ben de uygulamayı sildim. Bir daha bilgisayardan da girmedim, öyle kaldı. Neyse.
Bu hikayeyle ne yapacağımı bilmiyorum. Sanırım 1 2 senaryo daha yazıp tamamlayacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SNK Trollemesi: SNK'yı Türkler Yapsa
RandomHer karaktere bir isim yakıştırdım. Şahsen çok eğlendim, inşallah sizi de eğlendirebilirim