Sonbahar mevsimi.. Bir zamanlar en sevdiğim mevsimdi sonbahar. Ama artık kaçtığım ilk mevsim oldu. Etrafımdaki insanlar bana baş sağlığı diliyordu. Bende güçlü kalmaya çalışarak sadece başımla onları onaylıyordum. Evet cenazemiz vardı babam.. Her hareketini duruşunu, oturuşunu,yürüyüşünü,adamlığını hatta babalığını bile örnek aldığım harika insan bugün vefat etmişti. Azdı geliri ama bize her zaman yeterdi. Çok çalışırdı. Kalp hastasıydı. Bende çalışırdım ama getir götür işlerini yapardım babamın. Babam marangozdu. Benim marangozluğa yeteneğim yoktu. O yüzden getir götür işlerini bana verirdi.
Geçimimizi küçük atölyemizden sağlardık. Taki iki güne kadar. Babamı hastaneye kaldırmıştık. Ağrılarının arttığını söylemişti. İki gün sonunda cesedini aldık hastaneden..Gerisinde kanser bir karısı, kötürüm bir kızı ve beni bırakarak hayata gözlerini yummuştu babacım. Hiç bir zaman bize haram lokma yedirmemişti. Beş vakit namazını kılardı. Bayramlarda beraber bayram namazlarına giderdik. Artık.. Tek başıma gidecektim. Babamsız bayram nasıl geçecekti. Güçlü olmalıydım. Ailemi geçindirmek zorundaydım.
Ağlayan annemin yanına gidip ona sarıldım ve başının üstüne bir öpücük kondurdum. "Geçecek anam bunuda atlatacağız" dedim. Annem yaşlı gözlerle" Rabbim seni de başımdan almasın Murat'ım" dedi. Kız kardeşimin yanına gittim onunda başını öptüm. Çok güzeldi. Çiçek kokardı kız kardeşim. Yaşlı gözlerle bana baktı ve " Ne yapacağız ağabey? Babamsız ne yapacağım!? Kim beni çiçek kokulu güzel kızım diye sevecek!?" Dedi ağlayarak. Dişlerimi sıktım ağlamamak için.. Kim derdi ki erkekler ağlamaz! Adamlar ağlar.. " Ben severim seni öyle Nadide'm" dedim başını bir kez daha öperek.
Babamın naşını kaldırmak üzere yanlarından ayrıldım ve tabutu omuzladım. Babamı sevmeyen yoktu bizim kasabada. Cenaze bayağı kalabalıktı. Babamı gömdükten sonra baş sağlığı dileyenlere başımı sallayarak cevap veriyordum.
Zordu ama atlatacaktım. Atlatmak zorundaydım.. Evde kuranı kerim okundu. Yemekler dağıtıldı. Sağ olsun komşularımız herşeyi ayarlamışlardı. Herkesi yolcu ettikten sonra tek başımıza kalmıştık. Annem " Herşey Allah'tan buda geçer ya hu" dedi ve kız kardeşime sarıldı. Artık ağlamıyorlardı. Ben hiç ağlamamıştım zaten. Sırf güçlü gözükebilmek için. Kız kardeşim çok harap olmuştu. Narindi dayanamazdı o bu kadar acıya. Onu kucağıma alıp odasına götürdüm. Yatağına yatırdım ve üzerini güzelce örttüm. Hemen gözlerini kapadı ve uykuya daldı. Başına bir öpücük kondurup odadan çıktım.
Annem pencerenin önünde duruyordu. Yanına gittim. " Oğlum" dedi. " Efendim anne?" Dedim. Yavaşça bana döndü ve " ben artık buralarda yaşayamam nereye baksam aklıma baban geliyor anılarımız geliyor en kısa zamanda buralardan gidelim evi atölyeyi satıp İstanbul'a yerleşelim" dedi. Ona baktım. Sadece baktım. Ve pencereye dönerek " Bilmediğimiz koskoca şehirde nasıl tutunacağız annem" dedim. Annem iç çekti ve "Allah yardım eder evladım gidelim buralardan benim kalbim dayanmaz buralarda kalmaya" dedi. Anneme dönüp " Sen nasıl istersen anneciğim ben yarın evi de atölyeyi de emlakçıya veririm" dedim. Annem ilk kez içten gülümseyerek " Her şeyi unutacağız diyemem oğlum biliyorum kolay olmayacak ama senin orada okuman geleceğini tahsis etmen lazım" dedi. Hızla anneme dönerek " Ne okulu anne bırakıyorum ben size bakmam lazım olmaz öyle şey!" Dedim sinirlenerek.
Annem bana yaklaştı ve eliyle başımı omzuna koyarak okşamaya başladı " Oğlum sınavlara bir hafta kaldı güzel bir yeri kazanabileceğine inanıyorum. Hem atölye ve evi satacağız ya biraz birikmişimiz olur. Hem bende çalışırım. Sende hem çalışıp hem okursun. Geçinip gideriz işte" dedi ve derin nefes alarak devam etti " En iyi lisede okudun burada oğlum denemelerin sınavların hepsinde çok iyi dereceler yaptın bunuda yaparsın" dedi ve başımı öptü kokumu içine çekerek.Haklıydı annem. Okulda üstün bir başarım vardı. Ve çok iyi bir mimar olabilirdim. Annem için ailem için bunu yapabilirdim. Hem part time çalışıp eve ekmekte götürebilirdim. Sonuçta ben Akil Koçun oğlu Murat Koçtum. Yapabilirdim. " Peki anne kazanacağım en iyi Üniversiteyi hiç kuşkun olmasın" dedim anneme sarılarak. Annem bana karşılık verip odasına gitti ve yattı. Bende sabaha kadar salondaki çekyatta uyumaya çalıştım. Ama nafile..
Ertesi gün ;
Sabah ezanının sesiyle gözlerimi açtım. Uykuya dalalı yarım saat falan olmuştu. Kalktım bir güzel abdest aldım. Babam hep böyle yapardı.. Annemi uyandırmaya gittim. Annemi uyandırdıktan sonra camiye doğru yol aldım. Zaten cami yakındı. Girdim camiye beş altı kişi vardı içeride. Küçük bir kasabada yaşıyorduk. Niğde'nin minik bir kadabasında.. Birazdan cemaat dolup taşardı. Ön saflarda oturup beklemeye başladım. Düşünüyordum. Babam ölmeden önce sadece sabah namazlarını kılardım camide. Diğerlerini pek kılmazdım. Beraber gelirdik sabah namazına. Cemaat doldu imam yerine geçti ve namazı kıldık. Çıkışta kasabadaki amcalar bana öğütler veriyorlardı. Hepsini dinledim. Tam eve gidecekken arkamdan biri ismimi seslendi. Nerden bilebilirdim ki o seslenişin hayatımı değiştireceğini? Hem güzelliklerle hem zorluklarla karşılaşacağımı ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA GÜN AK YAZI
Novela Juvenil"adalet herzaman yerini bulur," dünya olduğu gibi durmuyor, dünya çapında dönüyor..