Eve vardım. Asansör beni 75. kata çıkardı. Bir kat daha yukarı çıkmam gerekiyordu. Katı tamamen döndüm ve koridor 3'ten sola döndüm, döner dönmez büyük bir şokla karşılaştım. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Koşarak evimin kapısına gittim. Evimin her yeri darma dağın olmuştu. Kıyafetlerimin hepsi yerlerdeydi. Aynam kırılmış, fotoğraflarım hep yırtılmıştı. İleriye doğru bir adım atım ve ayğımın altından çıt çıt sesler çıktı. Ayağımı kaldırdığımda yerdeki aile fotorafımın param parça olduğunu gördüm. Annem, babam ve erkek kardeşim Jude'yi çok özlemiştim ama onlara ne olduğunu bile bilmiyordum. Bunları düşünürken Sofi sürekli "Seni bulacağız.Hiçbir yere kaçamazsın." Diyip duruyordu açıkçası beni çok korkmuştum. Ne yapmalıydım? Beni niçin arıyorlardı yada ben onlara ne yapmıştım. Kafamı tavana doğru kaldırdığımda bu işin hükümetin işi olduğunu anlamıştım. Kocaman bir şekilde hükümetin eşsiz -onlara göre-sembolü duruyordu. Burada daha fazla kalamıyacaktım artık. Bunun nedenini de bulmalıydım ama apartman güvenlik kameralarından, apartmana girdiğimi görmüş olabilirlerdi. Hemen hızlıca yerdeki Kıyafetlerimi valisime tıkıştırdım ve yanıma tüm paramı aldım. Kafama bir şapka takmak lazımdı ve birde gözlük. Siyah kalın camlı gözlüklerimi taktım, şapkamıda yanıma aldım çünkü salarımı şapkaya tıkıştırmam gerekliydi. Yerdeki alilemin fotoğrafını yavaşça inceledim mavi gözlerimi annemden almıştım. Apartmanın âlarmları çalmaya başladı yerdeki fotoğrafıda alıp kaçtım.
********************Apartmandan çoktan çıkmıştım. En kısa yoldan uçan tren istasyonuna gittim. Burası çok kalabalıktı, mide bulandırıcı kokuyordu. Yanıma parfüm de almamıştım. Bilet gişesine gitmem gerekiyordu, bu kalabalıkta biraz zor ulaşırdım oraya. Nedense bugün herkes bu şehirden uzaklaşmaya çalışıyordu, bu durumla ilk defa karşılaşmıştım. Nihayet gişenin öndeki kırmızı elektronik kart alama tabelasını gördüm. Tam ilerlemeye devam edecektim ki, etrafına bir kartal gözüyle bakan polisler vardı. Sqçlarımı ve gözlerimi kapatmıştım ama yinede sitres ediyordum. Çok heyecanlıydım içimdeki adrenalinle birden öne doğru atıldım, "bir kart alabilir miyim" dedim. Polis bana tip tip bakıyordu bu beni çok rahatsız etmişti. Sonunda azındaki baklayı çıkardı ve "bayan lütfen şapkanızı ve gözlüklerinizi çıkartır mısınız? " dedi. Yakalanacağımı anlamıştım, her şeye elvada demek isterdim ama veda edecek hiçbirşeyim kalmamıştı, imkânları zorlayarak "niçn şapkamı ve gözlüklerimi çıkarmamı istiyorsunuz? "dedim. Telefonunun alarmının çalması gerekiyordu sabahleyin, öğleden sonraki bıçak ve silah kullanma antremanıma geç kalmamak lazımdı. Bıçak eğitimini niçin aldığım baya uzun bir hikâyeydi. Ve alarmım benim kurtarıcım olmuştu, alarmı kapatırken sanki telefonunu açıyomuşum gibi oldu. " Ala anne, evet evet tren istasyonundayım haaa öylemi o zaman ben direk eve geliyim tamam hadi bay". Polis bana inandımı inanmadımı umrumda değildi. Arkama bile bakmadan hızlı adımlarla oradan ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Bükücü
Ciencia FicciónBen Sara. 17 yaşındayım. Hükümet için büyük bir tehtitim. Bunun dışında,peşinde olan bir çok hükümet karşıtı örgüt var. Onlardan kaçmak zorunda olmak hayatımın tek değişme yen gerçeği. Neden mi peşimdeler? Çünkü ben bir zaman bükücüyüm. Yaşamak isti...