Havada Aşk Kokusu mu Var

23 5 0
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

    Dilek nerdeyse oturduğu yerden düşüyordu.

"Neee, sen şimdi Burak'la oturdun konuştun mu yani sen, inanamıyorum sana o kadar itiraz ettin şimdi yumuşadın mı yani." Sevinâme ise kafası karışmış bir şekilde oturup arkadaşının oturduğu yerde çılgınca şekilden şekile girmesini izliyordu.

" Ne oldu çok memnun oldun değil mi? Ah Dilek sen zaten hep onun tarafındaydın. Burak'tan zaman istedim, düşüneceğim biraz daha bakalım zaman ne getirir."

"Kızım ne zamanı, ne getirmesi tam kalbin yumuşamış, daha ne bekliyorsun. Tatvan'ın en yakışıklı genci o."

" Ne yapayım yani Dilek, yakışıklı diye kucağına mı atlayayım. Anlamadım ki ne olsun istiyorsun. Dinle beni temkinli olmam lazım, hala içimde güvenmeyen bir tarafım var."

"Sen ve kuşkuların zor güvenişin, ne olacak senin halin, hayatı biraz da geldiği gibi yaşasan."

"Oldu Dilek'çiğim ilk erkek arkadaşım olacak erkek için hiç düşünmeden karar vereyim ne dersin."

"Hey Allah'ım ya, on sekizine girdin değil mi? Hayır, yani şimdi on üç yaşındaki çocuklar ciddi ciddi aşk yaşıyor. Geçen yaz gittiğimiz piknikte gördüklerimizi unuttun mu? Kız ancak on beş vardı, nerdeyse çocuğu yiyordu ya. Bizde böyle kös kös oturalım ben şerefsiz Şeref'i bekleyeyim sende daha güvenilir birini. Ne dersin ölmeden önce evlenebilir miyiz sence."

"Dilek senin aklın sadece şeye mi çalışır? Dedi ve kahkaha atmaya bu defa Sevinâme başladı.

"Şey ne kızım onun adı seks"

"Her neyse işte, ne haltsa artık, Dilek kızım seni alan yandı, oğlanı kurutacaksın."

"Ben değil mi? İki genç kız kahkahalara boğulurken içeri Dilek'in annesi girdi.

" Ne konuşuyorsunuz da bu kadar kahkahaya boğuldunuz bakayım. Sizi gidi oğlanları konuşuyordunuz değil mi? Oğlanlara acıyacaktım vazgeçtim, sizin gibi güzel kızları elde edebilmek için çok çaba göstermeleri gerek, canlarını çıkarın en iyisi mi?"

Kızlara bir göz kırpıp kapıyı kapattı. Kızlar sırıtmış bir şekilde donmuşlardı. Sevinâme baktı ve aslında Dilek'in ne kadar şanslı olduğunu düşünüyordu.

Birkaç dakika sonra odanın kapısı açıldı. Dilek'in annesi elinde bol çikolatalı piramit pasta ile girdi. Sevinâme sevinçle çığlık attı.

"Şükran teyze harikasın, çoook lezzetli görünüyor, hepsi bizim mi?"

"Aşk olsun Sevinâme kızım, tabi ki sizin niçin böyle hepsini birden getirdim sandın ki, alın tabaklarınıza istediğiniz kadar yiyin." Dilek gözlerini kıstı.

"Anne bizi şişmanlatmaya çalışmıyorsun, değil mi? Hani oğlanlar bizi beğenmesin diye falan, kendince anne önlemi almıyorsun değil mi? Sevinâme şaşkınlıkla onlara bakıyordu.

" Kızım ne kadar şişmanlarsan şişmanla, benim genlerimi taşıyorsun, ne olursa olsun hep çekici bir kız olacaksın."

"Ya tabi anne o yüzden mi Şeref yüzüme bile bakmıyor?"

"Senin gibi bir güzele bakmayanı zaten sevme, çevresini görmeyecek kadar kör bir aptalı kalbine asla alma bebeğim, değerli olduğunu unutma, sana değerini vermeyen bir erkeği ise asla önemseme bırak kendi hayatlarının kaybedeni olsun o aptallar. Hem kim bilir ki karşına ne çıkar. Belli mi olur öyle birini tanırsın ki hepsinden üstün olur her haliyle. Ancak seni sevene aç kalbinin kapılarını ama ona bile ağırdan sat kendini, unutmayın erkeklerin merakı ele geçirene kadardır. Ellerine geçtiğini hissettikleri zaman sana olan ilgisi kaybolur çünkü sen çantada kekliksindir, sepete atılmış bir balıksındır onun için artık. Birine vazgeçilmez olduğunu hissettirirseniz eğer ilk vazgeçilen siz olusunuz. Hiç kimse vazgeçilmez değildir. Sadece kendinizden vazgeçmeyin"

Sevinâme gülümsüyordu, bayılıyordu Dilek'le annesinin arasında ki diyaloglara, keyifle seyrediyordu ikisini. Biraz daha Burak'tan konuştular Dilek'le. Çoktan akşam olmuştu onlar konuşurken. Dilek Sevinâme'yi yolcu ediyordu. Bahçe kapısına gelip ayaküstü biraz daha sohbet ettiler. Bahçe kapısı açıldığında ise sürpriz ordaydı. Burak hemen karşıda elinde çiçeklerle bekliyordu. Bir an şaşırdı sonra Dilek'e baktı Sevinâme. O çağırmış olabilir miydi acaba fakat Dilek hemen anlayıp başını olumsuz manada salladı. Dilek kapıyı yarım kapatıp aradan arkadaşının telaşlı gidişini Burak'ın ise onun arkasından koşturmasını gülümseyerek keyifle izledi bir süre ve kapıyı kapattı.

"İnanamıyorum sana Burak ne işin var senin burada?"

"Sen nerede ben orada aşkım" Kızan bakışları görünce sessizce söylendi.

"Niye aşkım değil misin kalbime hükmetmiyor musun?"

"Of aşkını kendine sakla, hem ne onlar yine mi çiçek" deyince Burak hemen mırıldanmaya başladı o Sezen Aksu şarkısını.

" Yine mi güzeliz yine mi çiçek hamdolsun, Taze mi bitti topik canın sağ olsun. Amanın yine mi güzeliz yine mi çiçek." Sevinâme birden gülümseyerek baktı.

"Sen bu şarkıyı seversin değil mi ben de senin sevdiğin her şeyi öğreniyorum işte."

 Çiçekleri Sevinâme'ye uzattı. Sevinâme ise yanakları kızararak aldı çiçekleri. Burnuna götürüp kokladı çiçekleri çok güzel kokuyordu. Utangaç bir şekilde gülümsedi. Başını kaldırıp Burak'a baktığında onu yüzünü incelerken bulmuştu. Sevinâme, içinde biraz rahatsızlık hissi, biraz şaşkınlık duygusuyla, biraz da çekinerek Burak'ın yanında yürümeye devam ediyordu. Burak ise sessizlikten rahatsız olarak sıkıntıyla ellerini ovuşturup duruyordu. Sevinâme'nin rahatsız olabileceğini düşünerek ellerini hemen cebine soktu. İkisi de çok sessizdi. Burak acaba ne söylesem diye düşünüyordu. Aslında onun yanında yürürken o kadar heyecanlanıyordu ki saçmalamaktan korkuyordu. Sanki yanlış bir kelime edecekti de sevdiği ona kızacaktı... Şu ana kadar oluşmuş ilişkilerinin tam bir şeyler iyiye gidiyorken bir anda bitmesinden ölüm gibi korkuyordu. O kadar kıymetliydi ki onun gözünde herkesten çok başkaydı o. Ama yine de sessizliği bozmaya karar verdi.

"Dediklerimi hiç düşündün mü? Bana bir hafta da olsa müsaade edecek misin? Ne olursa olsun denememiz lazım." Seviname başını kaldırıp büyük bir ciddiyetle,

"Aşk ciddi bir iştir Burak, denenmez!"

Burak bir an afalladı ve ne konuşacağını unuttu. Tekrar eski sessizliğine büründü, ta ki Seviname'nin evinin önüne gelinceye kadar. Sevinâme'ye dönüp

"Akşam seni arayabilir miyim?" dedi.

Seviname şaşkınlıkla, "Nasıl arayacaksın ki?" dedi.

Burak gülümseyerek, "Cep telefonunu biliyorum." Dedi. Seviname sustu.

"Peki, arayabilirsin, iyi akşamlar." dedi ve adeta kaçarcasına lojmana girdi.

SEVİNÂMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin