Çalılara yaklaştıkça hışırtı arttı . Bi anda üç kişi çıktı , bunlar kamptaki rakibimiz olan erkek takımı...Aynı kampta olmamıza rağmen bu üç kişiyle anlaşamayan bir biz vardık . Sessizliği onlar bozdu :
-Ne işiniz var burada ?
-Asıl sizin ne işiniz var burda ? Biz dağ tırmanışına gidiyoruz.
-Bizde o zaman mecburen beraber gideceğiz.
-Mecburen...
Mecburen dememe rağmen açıkçası sevinmiştim . Sanki o çocuklardan birisinde beni çeken bir şey vardı...
Aramızda uzlaşmayı en iyi sağlayan Sera'ydı . Eveeet... Sera'yı dürtükledim . Ne yapacağını anlamıştı ve hemen söze girdi :
-Hadi ama isimlerinizi söylemeyecek misiniz !?
Aralarında en uzun boylusu konuştu :
-Ben Ateş , bu yanımda ki Toprak , diğeri de Mert...
Ben de tam Sera konuşacakken söze atladım :
-Ben de Su .Şu uyuşuk ve gözlüklü olan Sera , yanında ki perçemli olanda Deniz.
Konuşurken bile yanaklarım kıpkırmızı olmuştu . Ama çocuk bana karşı çok mesafeli davranıyordu ve iki de bir didişiyorduk...
Dağ tırmanışı zamanı gelmişti . Her zaman ki gibi en geride Sera kaldı . Ben en önde giderken bir anda elimin kaymasıyla
aşağı doğru düşmeye başladım . Elimi biri tuttu yukarıya doğru baktım . Elimi tutan Toprak'tı . Ateş'in o an Toprak'a attığı bakışını ömrüm boyunca unutmam . Sanki bana karşı bir şey hissediyordu... Toprak :
-Su biraz gayret ette seni yukarı doğru çekeyim.
Bu sırada Deniz ve Mert olayların farkında olmadan kavga ediyorlardı .
Dağ tırmanışı bitmişti . Herkese aşağı inmesi komutu verilmişti . Bizim inmemiz uzun sürsede Sera en aşağı da olduğu için hemen iniverdi . O kadar yorulmuştuk ki çadıra girer girmez uyuyacaktık ki Sera'nın telefonu çaldı . Bu arayanda kimdi ki şimdi ?..