Şarkı: Yurima- River flews in you
Barselona/İspanya- 25 Aralık 2016
**
Her şey bir film şeridi gibiydi.
Onu ilk gördüğümde 10 yaşındaydım.
Benden 4 yaş büyüktü ve artistik buz pateninde gençler kategorisinde yarışıyordu. Tüm Avrupa'yı, hatta dünyayı avucunun içine almış ve 14 yaşındaki haliyle her yere fırtınasını estirmişti. Buzun üstünde o kadar büyülü duruyordu ki bedeni müzikle birleşiyor ve bana sanki buzu fısıldıyordu.
Öyle bir fısıltıydı ki bu duysanız kalbiniz buz tutardı.
Kalbim, onun fısıltısıyla buz tutmuştu. O günden sonra hiçbir yarışmasını kaçırmaz, ayrı ülkelerde olsak bile programı televizyonda izler, internet üzerinden onunla ilgili haberleri sürekli araştırırdım. Ailem buz patenine gitmemi istemediği halde sürekli okuldan kaçar, buz patenine gider ve kendi başıma öğrenmeye çalışırken yaralanırdım. Ailem donmuş kalbimin söndüremeyeceği bu tutkuyu fark ettiklerinde en son pes etmiş ve beni kursa yazdırmışlardı.
Mutsuz olduğum zamanlarda sürekli kayardım belki de bu yüzden buzun üstünde ayakta durabilmeyi öğrenmiştim.
Onunla sırf aynı ortamda bulunmak için çok çalışmıştım. Çocuklar kategorisinde birinci olduğum zaman Avrupa beni yavaş yavaş tanımaya başlamıştı. Küçük ve narin bedenimle sanki buzun üstünde uçuyormuş gibi gözükürdüm ve bu yüzden 'Kış Kuşu' lakabını almıştım.
Gençler kategorisine geçtiğim zaman bir çok madalya sahibi olmuştum ve ülkemi temsilen Avrupa'daki yarışmalara katılmıştım. İlk defa onu canlı bir şekilde görmüştüm, televizyondaki halinden o kadar farklıydı ki. Çıkık elmacık kemikleri bir ressamın kara kalem çalışmasından çıkmış gibiydi. Yeşil irisleri sanki buzun bütün güzelliğini kendisine saklamış gibi donuk, bir o kadar da keskindi. Serbest Program öncesi yapılan ziyafette tüm gün onu uzaktan izlemiştim. Çevresindeki insanlarla konuşur, dolgun dudaklarına şampanya içtiği bardağı götürürdü. Konuşmasak bile onunla aynı ortamda bulunmamız bana bir kış mucizesi gibi gelirdi.
Diğer ülkelerden gelen ve yakın olduğum yarışmacı arkadaşlarımla konuşurken şampanyanın etkisiyle kahkaha atıyor ve gülümsüyordum. Tam o sıra uzaktan bana bakan kısık yeşil irisler, benim donuk mavi gözlerimle buluştu.
O an içimdeki kış kuşunun şaha kalktığını hissetmiştim.
Ve şimdi 18. yaşımda, onun elini tutup buzun üstünde beraber kaymak için buralara kadar gelmiştim. Grand Prix Finalinde, dünyanın önünde, onun gözlerinin önünde altın madalyayı alacaktım.
Lakin alamamıştım.
"Bir anda Rusya'nın Kış Kuşu çok ağır bir şekilde düştü sevgili seyirciler. Ayağının üstüne düştü. Ayağa kalkmaya çalışıyor. Kalkamıyor! Devam etmesi mümkün değil gibi gözüküyor. Sağlık ekipleri şuan yarışmacının yanına koşuyor, umarım sağlık durumu iyidir."
Acı, tıpkı buzun üzerine sıçrayan kan izleri gibi ruhumda kendini gösterdi. Umutlarım daha sonra hayallerim zihnimin tavanından sarkan iplikte kendini idam etti. Acıyla yere yığıldığımda sarı saçlarım buzun üzerinde dağıldı ve hissettiğim soğuk his tüm benliğimi yakıp kavurdu. Gözyaşlarım, gözlerimden taşarken derin bir nefes alarak hıçkırdım. Bacaklarımın acısından çok ruhumdaki kanatların kırılması acıtmıştı canımı.
Sedyeye yatırıldığım da gördüğüm son şey zehir yeşili irislerin tıpkı o zamanki gibi gözlerini kısarak bana bakmasıydı. Ruhumun içinde akan kan onun yeşil gözlerinden akan zehirdi ve bu zehir benim acılarımın bir parçasıydı. Zehir, benim için umuttu ve umutlarım benim kanımla beraber buzun üstünde boğuldu.
Bu ilk düşüşüm değildi fakat son kalkışımdı.
Bir daha kalkamamıştım.
Merhabalar. İkinci hikayem ile karşınızdayım tanıtım olduğu için bölümü kısa tuttum ama umarım beğenirsiniz. Şimdiden destekleriniz için teşekkürler sizi seviyorum ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Kuşu
ChickLitRuhumun içinde akan kan onun yeşil gözlerinden akan zehirdi ve bu zehir benim acılarımın bir parçasıydı. Zehir, benim için umuttu ve umutlarım benim kanımla beraber buzun üstünde boğuldu. Bu ilk düşüşüm değildi fakat son kalkışımdı. Bir daha kal...