Kafesteki Aslan

263 16 6
                                    

     Yıl : 1078

     Çaka Bey gözünü açtığında rutubetli duvarlarla karşılaştı. Ayrıca keskin bir rutubet kokusu burnunu rahatsız etti. Yattığı yerden yavaşça doğruldu. İlkten nerde olduğunu anlayamadı. Sonra kalın ve sert bir sesle kendine geldi.
-Türkmen, al şu kıyafetleri, giyin. Böyle iğrenç görünüyorsun. Seni imparator, huzuruna istiyor, dedi
     Çaka Bey yavaşça ayağa kalktı. Küçuk delikten uzatılan elbiseleri aldı ve ardından:
-Bana bir miktar su verirmisin? dedi
     Gardiyan onaylayıp su getirmek için ordan ayrıldı. Çaka Bey elbiseleri hiç sevmedi ama üstündekilerde berbattı. Değiştirmek için hareket etti. Üzerindeki elbiseyle bir bizans sövelyesine benziyordu. Su geldi. Abdest aldı. Kıyafetinin hırkasını yere sererek Allaha dua etmeye başladı:
-Allahım, geride babamla birlikte bırakmak zorunda kaldığımız obamızı dağıtma, beni bu kör düğümden çıkar ve obamın başına geçebilmemi ve Türklerin dirilişini başlatabilmeme yardımcı ol, dedi ve elini yüzüne sürdü.
Kıyafetinide yerden aldı ve yattığı yere koydu. Küçük bir delikten havanın daha aydınlık olduğunu gösteriyordu.
    Kapı birden büyük bir gürültüyle açıldı. Gardiyanın yanında iki şovalye vardı. İmparator onu huzuruna çağırıyordu. Çocukluğundan beri nefret beslediği bizans hükümetini sonunda tanıyacaktı. İki şovalyeyi takip etmeye başladı. Zindan bölümünü geçer geçmez değerli eşyalar göze çarpıyordu. İmparatora doğru ilerledikçe durum dahada göz kamaştırıcı hal alıyordu. Sonunda İmparatorun kapısının önüne geldiler. Kapı oldum olası altındı. Kapının tokmakları elmastandı. Kapı açıldı. İçeriye şöyle bi göz atınca tavanda kocaman yakut ve elmaslarla şıklık katmak istenmiş. Taht sanki altın dağını andırıyordu ve üstünde şişman, sere serpe oturmuş bir İmparator(3. Nikeforos Botoniates).
-Adın ne senin
İğneleyici ve sert bir tonla
-Çaka
-Kaç yaşındasın?
- Malazgirt'te sizi bir böcek gibi ezdiğimiz zaman doğmuşum
İmparator sinirlenerek:
-Sen bana ne demek istiyorsun ? Bunu alın zindana atın. Orda çürüsün.
-Oturduğun yerde devlet yönettiğini sanırsın. Adaleti zindanda görürsün, zaten senin adaletin körleşmiş, zindanı görmesi bile şaşırtıcı!
Bu sözler İmparatorun yüzünde bir kırbaç feryadıyla şakladı, kudurur derecesine geldi ve hiddetle
-Bunun zindanlarımda bile yeri yok sokağa atın gitsin,  dedi
Şovalyeler zorla çıkarttılar ve sokağa attılar.
      Hava kararmıştı. Yoldan geçen bir hekim onun perişan haline üzülerek evine çağırdı, Çaka bey çaresiz kabul etti. Evi sahilin kenarında derme çatma küçük bir evdi. Boyutu evet küçük olabilir ancak kitlesi çok geniştir. İmparatorun yaptığı işkenceden yaralanan veya sokak kavgasında yaralananlar buraya gelir tedavi olurlardı.Adam hayli yaşlı gibi gözüksede yaşı oldukça gençti. Kızını Foça korsanları kaçırdığı zaman çok üzülmüş bu yüzde kendini şarapta bulmuş. Adı Grop'tu. Konstantinin en iyi hekimlerindendi. Ama şarap onu günden güne eritiyordu. Çaka Bey Grop'la yürümeye başladı. Sokaklar tenha ve sessizdi. Bazen bir köpek havlaması bazen sarhoşların manasız bağrışları. Bu sesler eşliğinde bir evin önünde durdular. Grop:
-Burası benim fakirhanem, içeri gel, dedi
       Çaka her seye rağmen tedbirli davranıyordu. İçeride küçük bir yatak, rengi solmuş bir   koltuk ve bir sürü ilaç ve merhem.
-Bunların hepsini sen mi hazırladın? dedi meraklı bir ses tonuyla. Grop:
-Evet, demekle yetindi ve masanın üzerinde duran yarım bardak şarabı tek seferde içti. Bir bardak Çaka ya uzattı Çaka Bey bardağı iğrenç bir yüz ifadesiyle bakarak reddetti. Grop:
-Nerden gelirsin?
-İzmir, Çavuldur Obası dan esir düştüm,  dedi
-Türkmen'sin yani
-Evet
-Seni niçin sokağa attılar?
-İmparatora ters konuştuğum için
-Bilirim, dedi ve Çaka ya uzattığı şarabı yudumlamaya başladı. Çaka etrafı merakla inceliyordu. Yorgun bir gün olmuştu. Grop ona bir yer yatağı hazırladı. Çaka uzanır uzanmaz uykuya dalmıştı.
       Sabah olmuştu Konstantinin sokakları her türden adamla kaynıyordu. Foça korsanlar, Bizans subaylar, Kölelere bin bir işkence eden tacirler, Yahudiler ve karmakarışık bi ses...
      Çaka Bey küçük evde Grop'la merhem yapıyorlardı. İlk günden çırağı olmuştu onun. O ne isterse getiriyordu. Grop:
-Tamam yiğidim merhem hazır, etrafı topladıktan sonra seni Konstantiniye Polisi gezdirim, dedi
     Birlikte evden çıktılar. Karşılarına mal yükleyen balıkçı gemileri çıktı. Sahil boyunca yürüdüler sonunda karşılarına Bizans donanması çıktı. Bu donanmanın işleyişini merak etti. Gemilere toplar yükleniyodu. Bu topları Rum ustaları özenle yapıyordu. Peki ya gemiler nasıl yapılıyordu? Sorunun cevabını öğrenmek için harekete geçti. Bir tershanenin önüne geldi içeride büyük bir gürültü vardı. Kapının önünde bir subay dikiliydi. İçeri girmek yasaktı. Ama merakı ona hep kamçı vuruyordu. Subay onun niyeti anlamış sert sert bakıyordu. Grop başına bir bela gelmesinden korkarak:
-Yiğidim haydi gidelim kavga çıkabilir, dedi. Çaka reddedemedi ve oradan ayrıldılar.
      Şehir meydanında bir sürü köle satılıyordu. Kölelerin yanında kilimler, yemek ürünleri, ve pusatlar. Çaka beyin kılıcı sarayda kalmıştı. Kendinin kılıçsız güvende hissetmiyordu. Grop durumu anlamıştı
-Yiğidim kılıcın belinde yoktur. Îstermisin bir kılıç,
-Borç olarak evet, dedi Çaka.
     Grop bir tezgahın önüne gitti ve gözüne çarpan kılıca uzandı kılıç hayli sağlam ve işlemeliydi. Kını siyah, kabzası beyazdı. Grop'ta Çaka'da beğendi. Satın aldılar. Beline taktı artık kendini güvende hisediyor cesaretle yürüyordu. Yürümeye devam ettiler. Köleler acımasızca davranılması insanın yüreğine dokunuyordu. Bir atlı gördüler. Önüne gelene kırbaçlıyor küfürlerle birlikte:
-Ben Subay Yuhannis'im bana karşı çıkan varmı? diyerek bağırıyor, atını insanların üstüne sürüyordu. Çaka bey
-Bu adam kim Grop
-Saray subaylarındandır, şu ana kadar kimse onunla kılıç dövüştürmeye cesaret edemedi, bu yüzde caka satıyor, dedi. O sırada ordan geçen genç bir Bizans kızını rahatsız ettiğini gördü. Dayanamayarak
-Gücünü kızlara harcama, gel bende at enerjini, dedi alaylı bir şekilde. Bizans subayı sesin geldiği yöne baktı. Uzun süre ardından ilk defa ona biri karşı çıkmıştı
-Demek gebermek istersin?
-Evet, dedi Çaka.
      Subay attan indi. Birazdan olacaklardan korkan halk tezgahların ardına sinmişti. Grop Çaka'yı dürterek
-neden kavga çıkartın, dedi
Çaka onu duymamıştı. Kılıçlar çekildi. Subay sağ ayağını öne aldı. Kılıcını bileğinden bir kere döndürdü. Kendince otoritesini sağladı. Çaka'ya şöyle bir baktı. Çaka nın üstünde sade ve beyaz bir hırka vardı. Atak yapma kararı aldı. Elinde bulunan kalın ve sivri şövalye kılıcını Çaka'ın üstüne savurdu. Genç türkmen atağı ustalıkla savuşturdu. Bu sefer Çaka Bey hareket geçti. Yanındaki bloğa basarak yükseldi ve havada darbesini indirdi. Subayın omuzuna giren kılıç, canını hayli acıtmışı. Karşısındakinin sıradan dövüşçülerden olmadığını anladı. Çaka beyin keyfi yerine gelmiş
-Eeee, bumu senin dövüşçülüğün, amma da hantalmışsın yahu.
       Subay bu sözleri kendine yediremeyerek kılıcını Çaka beyin boynuna savurmasıyla Çaka beyin eylmesi bir oldu ve boş bulunan subaya kılıcını indirdi. Eti kesilen subay acıyla böğurdü ve bir küfür savuşturdu. Kalkamayacak durumdaki subayın başından ayrıldı ve korkuyla bakan halka göz gezdirdi. Hepsi birbirine sarılmış sanki sıra onlara gelecekmiş gibi bakıyorlardı. Kılıcını kınına soktu. Hiç bir şey demeden yürümeye başladı. Grop'ta onu takip etmeye başladı. Biraz yürüdükten sonra Grop
-Yiğidim başımız belaya girebilir. O subay senden intikam almak isteyecektir.
-Merak etme bir şey yapamaz, dedi
         Yürürken burayı bu güzel lakin içi çürümüş kenti fethettiği günü gözünde canlandırdı. O günü mutlaka gerçekleştirmeliydi. Hiç olmadı yolunda ölürdü. Bir an önce İzmir'e dönemli, dağılan obayı toplamalıydı. Bu düşünceler arasında yürürken evin önüne geldiler. Grop kapıyı açtı. İçeri girdi. Her zamanki gibi şarap tasına sarıldı
-Kendini şarapla tüketiyorsun, oysa daha çok yaşaman lazım, dedi Çaka.
-Bunu içince geçmişte yaşadıklarımı bir nebze unutuyorum.
-Geçmişte ne olduk ki bu kadar canın sıkılır.
-Kızım vardı. 17 yaşında. Adı Lara'ydı. Güzelmi güzel. Bir gün imparator beni hastalığı yüzünden çağırdı. Gitmedim. Çünkü ondan nefret ediyordum. Halka hep işkence yapıyordu. Sırf gitmedim deyü Foça korsanlarıyla anlaşmış. Bir gece evimi bastılar. Beni bayılttılar. Gözümü açtığımda ne kızım vardı ne kıyafetleri hiç bir şeyi.
       Gözlerinde iki damla yaş aktı. Göz yaşlarını sildi ve devam etti.
- Şimdi nerde bilmiyorum her halde köle olarak kulanıyorlardır.
Çaka sordu
-Şu an kaç yaşındadır.
-20
    Çaka üzülmüştü. Bir soru daha sordu
-Kızını bulursak şarabı bırakırmısın?
-Bırakırım yiğidim.
-Tamam sen şimdiden bırak çünkü kızı bulmak için elimden geleni yapacağım.
-Boş heves için yorma kendini yiğidim. Sen tek yetemezsin onlara.
    Çaka bey düşünceli bir şekilde koltuğa oturdu. Bir süre sesizlik oldu. Grop uyumuştu. Bunu fırsat bilen Çaka dışarı çıktı. Dışarıda bir kaç sarhoş hariç kimse yoktu. Bir balıkçı gördü. Yanına gitti.
-Hey, bakarmısın
İçeriden bıkkın bir ses
-Ne var
-Nereye gidersin, diye sordu Çaka.
-Foça
   İşte beklediği şans ayağına gelmişti.
-Benide götürürmüsün?
-Balıkçı şöyle bir Çaka'yı süzdü ve :
-Tamam atla
    Bir süre yol aldıktan sonra menzile ulaşmışlardı. Balıkçı ya teşekkür etti.
-Hiçbir tepki vermeden balıkçı işine koyuldu.
          Çaka da adanın içine doğru ilerlemeye başladı. Bir binanın önünde durdu. Binanın boyaları solmuş korkunç bir köşkü andırıyordu. İçeri görmeye çalıştı. Havanın karanlığı buna mani oldu. İçeri girmek zorundaydı. Yavaş ve tedbirli adımlarla yürümeye başladı. Önüne bir koridor çıktı. İçeriden kavga sesleri geliyordu. İçeri baktığında bir güreş mücadelesinin olduğunu gördü. İri yarı bir adam cılız bir adamı yerden yere vuruyordu. Etrafındakilerde coşkuyla izliyorlardı. İçeri adım attı. Bir kaç kişi onu fark etti. Boş bir koltuk buldu ve oturdu. Etrafı incelemeye başladı. Masalara şarapları genç kızlar getiriyordu. Erkeklerde(!) kızlarla eğleniyorlardı.
      Grop'un kızı burda olabilirdi. Ama simasını bilmiyordu. Sadece adını ve güzel olduğunu. İçeriden bir kız çıktı. Elinde şarap tepsisiyle bir Foça Korsanına doğru ilerledi. Tepsiyi masaya koydu. Bardağa testiden şarap doldurdu. Tepsiyi tam alacakken kolundan tuttu ve :
-Benim olacaksın. Eğer reddedersen babanı gözünün önünde öldürürüm, diyerek tehtid etti ve:
-Cevabını şimdi ver
-HAYIR! Lanet köpek, diyerek bağırdı.
     Kızın suratında bir tokat şakladı. O zamana kadar gürültüden olanları fark etmeyen Çaka tokat sesiyle o yöne döndü. Korsan:
-Sana son soruşum eğer hayır dersen gidip babanı bulup öldüreceğim. Benimle evlen LARA.
     Çaka'ya o an şimşekler çaktı. Babasının yıllardır hasret çektiği kızı. Lara:
-Hayır, demesiyle bir tokat gelmesi bir oldu. Genç kızın canı çok acıyordu. Çaka oturduğu yerden yavaşça doğruldu. Foça korsanı kılıcını alarak dışarı çıktı. Belliki Grop'u öldürmeye gidiyordu. Çaka bir teredütün ardından Korsanına peşine düştü. Önce Grop'u kurtaracak sonra Lara'yı. Adam hızlı adımlarla binadan çıktı. Çaka da onu takip etti. Önce sık ağaçların ardından geçtiler. Sonra bir düzlüğe çıktılar. Çaka bağırdı:
-Heyy bekle.
     Adam arkasını döndü. Geleni tanıyamadı. Çaka yaklaştı. Yüzü seçilir hale geldi.
-Ne istersin be adam
-Grop'a birşey yapamayacaksın.
   Adam durumu anladı. Bir ıslık ötürdü. Önce çalılıklardan 3 4 adam çıktı. Sonra sayı giderek arttı. Çaka nın etrafını sarmaya başladı. Çaka kılıcını çekti ve sinirle toplanan adamlara baktı.

DENİZLERİN ŞAHI : ÇAKA BEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin