Evet,yine güneş doğdu..
Ne önemi var ? Güneşte menfaatine.. Bana ne yararı var ? Yeterince kararmış olan kendi iç dünyamı ne kadar aydınlatabilirdi?
Daha 8 yasımdayken yurda verilmiştim.. Annem gözlerimin önünde katledilmişti.. Babam olacak o hain tarafından. Onunla aynı kanı taşıdığım için kendimden utanıyorum.
Bunları düşünmeyi bıraktım artık. Çaresizlik içinde kabullendim.
Şu an 18 yaşındayım. Erken yaşta öğrendim ayaklarımın üzerinde durmayı.Bugüne kadar hiçbir şey yıldıramadı beni. Ta ki o gülümseyene kadar. Evet,birini seviyorum..
**4 yıl önce**19\10\2012
Patron:
-Masaları iyi sildin mi çırak?
-Evet hyung
-Unutma bugün gelecek olan misafirlerimiz çok önemli kişiler.
Gelecek olan kişiler dediği seoul'un zenginlerinden olan Park Jiyong'un (isim uydurma) kızı ve onun züppe arkadaşları. Duyduğuma göre doğum günü kutlaması varmış.Kızını hiç görmemiştim fakat zengin züppelerden farkı yoktur eminim.
Ve sonunda beklenen an. Yavaş yavaş, aşırı anne baba sevgisiyle büyümüş,baba parasıyla şımartılmış,para kokan arkadaşlar doluşmaya başladı.
Patron:
-Servisleri yapın.Ve ben en küçük çalışan olarak dikkatli olmam hakkında tekrar uyarıldım.
Bu uyarılar canımı sıkmıştı ki nihayet servis bitti ve eğlence başlamıştı. Herkes kendi halinde dans edip eğleniyordu ben de bu arada soluklanmak için çalıştığım cafenin bahçesine çıktım. Onca insan orada eğlenirken bahçede arkası dönük halde oturan bir kız gördüm. Neden o da onlardan değil miydi? Şimdi gidip nedenini sorsam beni terslerdi.. Klasik zengin ezme modu. Tam içeriye girecekken kızın hıçkırıklarını duydum. Ne kadar zengin,ne kadar kötü biri olma ihtimali olsa da benim vicdanım onu bırakmaya el vermezdi. Derin nefes alarak yanına yaklaştım. Dostça gözlerle yüzüne bakmaya çalıştım fakat saçları yüzünü kapatmıştı hafif eğilerek:
-İyi misin? Dedim
-Sence? Dedi. Zengin işte ne yapabilirim ki..?
-I..mm.. Ben şey seni dinleyebilirim.
-Derdimle başka kimseyi boğmak istemiyorum,dedi.Ağlaması sıklaştı.
-Emin ol. Ben boğuldum kaç kere fakat yeniden gökyüzünü gördüm. Gökyüzüm mavi olmasada. Yani merak etme. Uzun,kahverengi,dalgalı saçları rüzgarla yüzünü daha çok kapattı.
-Bu hayattan sıkıldım,dedi.
Şaşırdım. Arada biraz sessizlik oldu.
-Neden ?
-Babam. Peki ya sen?
-Babam demem gereken şahıs.
Kız duraksadı. İnce,uzun parmakları ile saçlarını yavaşça kulaklarının arkasına koydu.
-Gerçekten mi? Dedi
O yüz gerçekten ona mı aitti? İnanılmazdı. İri gözleri, kiraz renginde ince dudakları ve yüzünde minik bir burun. Annemin o güzel yüzünü andıyordu. Bir an duraksadı.
-Peki o zaman.. Ben Haneul. Park Haneul.
Adının anlamı gökyüzüydü. Benim karanlık gökyüzüme karşı masmavi gözleri ile meraklı halde bakıyordu. Annemin ölümünden sonra ilk kez kalp atışım hızlanmıştı..Bir an duraksadım.
Park Haneul? Yoksa onun kızı mıydı? Hemen burayı terketmeliydim.Eli hala havadaydı.
-Özür dilerim gitmem gerek.
-Ama-a?
-Özür dilerim. Hemen oradan uzaklaştım.
***20\10\2013
Tüm gece onu düşünmüş olamam diyerek kendimi kandırma çabasındaydım. İç sesim beni yiyip bitiriyordu. Daha fazla düşünme Jungkook daha fazla düşünme. Bugün hayata küserek kalkmadım çünkü aklımda gözleri vardı. Cafe'ye geldiğimde onun oturduğu banka baktım gözümde canlanınca bile heyecanlandım. Ne oluyordu bana ?
***4 saat sonra***08:30
İçeri müşteri kaynıyordu. Bu benim için hem iyi hem kötü bir şey. Küçüklükten bu yana kendi ayaklarımın üzerinde durmayı bildiğimden her işi çabuk kavrar ve en iyi şeklinde yapardım. Ama bugün patron beni izler gibiydi. Çok düşünceli duruyordu. Nihayet gün sona erdi. Fakat patron kalmamı istedi.Bunu bekliyordum zaten.
Patron:
-Gel bakalım çırak biraz konuşalım.Masada karşılıklı oturduk.
-Sizi dinliyorum efendim.
-Bugüne kadar çok yardımcı oldun bana. Hem okulunu aksatmadın, hem de sana verdiğim işleri. Sen harika birisin fakat herkes kendi yerini bilmeli.
-Ne dediğinizi anlamıyorum? Size veya bir müşteriye hata mı yaptım?
-Hayır,hayır. Seninle açık konuşacağım jungkook. Dün sana dikkatli ol demiştim seni fazlasıyla uyarmıştım en genç çalışanım ve Park Jiyong'un kızıyla aynı yaşta olman yüzünden. Park Jiyong'un tek kızı ve o çok değerli onun için. Dün sizi konuşurken görmüş ve böyle biriyle konuşmasını kabullenememiş. Ve beni, seni işten çıkarmam için tembihledi.
-Hayır,bu olamaz.S-sadece konuştuk. Bu işe çok ihtiyacım var biliyorsunuz. Lütfen,hyung.
-Üzgünüm dedi ve kalktı. Gözümden sadece bir damla yaş aktı.
Ağlamaktan nefret ederdim. Bu beni güçsüz gösteriyordu. Kalktım ve sonbaharın dökülmüş yaprakları arasında Seoul'un sokaklarında dolandım. Artık çaresizim. Yurtta oturup gün geçirmek bana göre değildi. Aklıma Han nehri geldi rahatlamak için oraya gitmeliydim.
***
Han nehrinin eşsiz bir güzelliği var. Beni çok etkiliyor. Küçükken annem elimden tutar ve beni buraya getirirdi annem ile aramızda minik bir buluşma yeriydi. Hala da öyle.. Onu her özlediğimde gelip burada oturur ve onu hayal ederim.
Her zaman ki gibi çimlere uzandım. Ellerimi başımın altına koydum. Az sonra güneş batıcak. Bu manzarayı görmeyeli uzun zaman olmuştu. Aklımda hala patronun dedikleri vardı. Ona kızmıyordum. Tek suçlu benim ve vicdanım. Kendime kızıyorum.. Ne haddime gidip zenginlerle konuşmak.. Ben kimim ki?.. Dıştan ofladım. Bunları düşünecek çok zamanım var. Ve beklenen an. Güneş yavaş yavaş batıyor ve han nehrinde eşsiz ışıltılar oluşuyordu ki yüzümün üstünde bir gölge oluştu. Tepemde biri olduğunun farkındaydım fakat güneşe uzun süre bakınca gözlerim karardı. Oturma pozisyonuna geçip gözlerimi ovuşturdum. Kafamı tekrardan kaldırdığımda..Merhaba çingular! Ben yeni yazar adım Dilara. Eğer isterseniz ayrı bir zamanda tanışma bölümü yapabiliriz. İstediklerinizi yorumdan bildirebilirsiniz.
Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.💞🙏
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Jeon Jungkook
RandomAcımasız bir hayat Gururlu bir genç Zengin bir kız Ve onların imkansız olan büyük aşkı.. Hayat şartları ve onların acımasız babaları mı ? Yoksa onların büyük aşkı mı ? Kazanan hangi taraf olacak? *********