"Seni geberticem Gilinsky!" diye bağırıp yerdeki son boş bira şişesini de elimde tuttuğum siyah çöp poşetine koydum.
Jack, kız arkadaşı Hailey'den ayrıldığından beri ciddi anlamda kafayı yemişti ve her gün bu pislik partilerini verip duruyordu.Parti sonunda da ortalığı toplayan tabii ki ben oluyordum.Sinirle çöp poşetini kenara bıraktım ve Jack'le kavga etmek için salona doğru yürümeye başladım. Ta kii onu yere dökülmüş cipslerin arasında uyurken bulana dek..
- Ertesi Sabah -
Sabah sinir edici alarmın sesiyle uyandım ve alarmı neden kurulu unuttuğumu düşünüp kendime kızmaya başladım.Bugün cumartesiydi ve ben alarmı kurulu unutmuştum. Lavaboya ilerleyip işlerimi hallettikten sonra dolabıma yöneldim ve siyah dar kotumla mor kazağımı giyip makyaj masama oturdum.Makyaj yapmayı seven biri değildim,sadece rimel ve parlatıcı yetiyordu. Saçlarımı da taradıktan sonra odamdan çıktım ve aşağıya indim. Jack hala dün gece olduğu yerde yatıyordu.Yanına gittim ve onu dürttüm.
"Gilinsky!!" deyip onu dürtükledim. Ama cevap yoktu. Kolunu bir kez daha dürtükledikten sonra gözlerini yavaşça araladı. Gözleri kıpkırmızı olmuştu ve tam anlamıyla berbat görünüyordu.
"Kalkıp duş almalısın..Ayrıca dün geceden beri buradasın,her yerin tutulmuştur." Dediğimde yavaşça kalktı ve başını tutup yüzünü buruşturdu.
"Başııııım..Çok berbat hissediyorum Ella" dediğin de sesi boğuk çıkmıştı..
"Sana dün gece o kadar içmemeni söylemiştim sevgili kuzenim."dediğim de yerden kalkıp koltuğa oturmuştu.Evet, Gilinsky kuzenimdi ve maalesef ailemin beni zorla Los Angeles'a göndermesi yüzünden onunla birlikte yaşıyorduk..
-2 Sene Önce-
"Hadi ama Ella..Kim Los Angeles'ta yaşamak istemez ki?"diye sorduğun da Robert'a döndüm. Robert benim Londra'da ki en yakın arkadaşımdı. Erkek olmasına rağmen tüm sırlarımı ona güvenerek anlatıyordum. Çünkü o sır tutmayı çok iyi bilen insanlardan sadece bir tanesiydi. Buruk bir gülümsemeyle Robert'ın elini tuttum..
"Buradan ayrılmak istemiyorum Robert."
"Ella, tamam kimse doğduğu yerden ayrılmayı istemez, ancak orada harika bir liseden mektup geldi ve senin oraya gitmen gerek. Yoksa seni öldürürüm." Dediğin de gülmeye başlamıştı. Burukta olsa gülmeye çalıştım. O sırada telefonuma mesaj geldi . Kimden geldiğine bakmak için elime aldığım da annemden olduğunu gördüm. Eve gelmemi ve eşyalarımı hazırlamamı yazmıştı. Oflayarak ayağa kalktığım da Robert'ta kalktı.
"Havaalanına beni uğurlamak için gelmezsen seni baltayla kovalarım." Dediğim an Robert'ın suratını endişe kaplamıştı.
"Ne tür bir psikopatsın sen?" dediğin de kocaman bir kahkaha patlattım. Daha sonra Robert'la vedalaşıp eve doğru yürümeye başladım. Aslında Los Angeles'ı seviyordum, çünkü orası harika bir yerdi ve orada amcamlar yaşıyordu. Kuzenim Jack'le arada kavga etsek de iyi anlaşırdık. Tüm bunları düşünürken eve geldiğimin farkına varmamıştım bile. Cebimden anahtarımı çıkarıp içeriye girdim. Babam gazetesini okuyup kahvesini yudumlarken, annem gülümseyerek mutfaktan çıktı ve bana yaklaştı.
"Tatlım, eşyalarını koyman için bavullarını çıkarttım. Eşyalarını hazırlayabilirsin, biliyorsun 2 gün sonra gidiyorsun." Dediğin de gözlerim dolmuştu. Annem sarıldı ve saçımdan öptü. O sırada babam da kalkmış yanımıza gelmişti.
"Burayı özleyeceğim.." dedim ve ağlamaya başladım.
"Her tatiller de buraya geleceksin zaten, ayrıca biz de geliriz. Hem yabancı bir yere gitmiyorsun ki.. Jack ile birlikte yaşayacaksınız."
"H-haklısın baba. Neyse ben eşyalarımı hazırlayayım." Dedim ve odama çıktım. Odama girdim ve annemin yatağımın üstüne koymuş olduğu bavulları açtım. Daha sonra dolabıma yaklaşıp tüm eşyalarımı bavulların içine koydum. Birkaç özel eşyamı da bavula koyduktan sonra telefonumu aldım ve Jack'e mesaj attım.
Kime: Havalı Jack
Jaackk 2 gün sonra ordayım.
Kimden: Havalı Jack
Bu çok heyecanlı, ortak evimiz hazır bile.
Kime: Havalı Jack
Seninle yaşayacağım için heyecanlıyım. Çünkü sen en sevdiğim kuzenimsin.
Kimden: Havalı JackElla..Bir tane kuzenin olduğu için olabilir mi?
yazdığın da gülmeye başladım. Haklıydı, çünkü benim bir tane kuzenim vardı. Telefonumun şarjı neredeyse bitmek üzereydi. Bu yüzden telefonu şarja taktım ve salona indim.
- 2 gün sonra -Londra trafiğinden sonra sonunda havaalanına varmıştık. Yarım saat daha trafikte kalsaydık uçağımı kaçırabilirdim. Annem ve babama sımsıkı sarıldıktan sonra onları öptüm. Gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Sıra Robert'a gelmişti. Gülümseyeme çalışıyordu ama bunu bir türlü beceremiyordu. Beni üzmemek için gözyaşlarına engel olduğunu herkes anlayabilirdi.
"Hadi ama Robert zaten yeterince üzgünüm..Bırak gözyaşlarını, ağla." Dediğim de ona sımsıkı sarıldım. Dediğimi yaptı ve hıçkırarak ağlamaya başladı.
"Seni özleyeceğim cadı." Dediğin de hıçkırıkla karışık gülüyordu. Bu lafı üzerine bende gülmeye başlamıştım.
"Bende Robert, kendine iyi bak. Ha bu arada Lauren'dan hoşlandığını artık açıkla. Aynı liseye gideceksiniz ve bunu söylesen iyi olur."
"Tamam, bunu yapacağım." Dediğin de annemin sesiyle ona döndük.
"Hadi Ella, uçağı kaçıracaksın." Dediğin de hepsine son bir kez daha sarıldım ve ağlayarak uçağa binmeye gittim...
-Günümüz-
Jack beni dinleyip duş almak için banyoya gitmişti. Bende yerdeki cipsleri topluyordum. Cipsleri topladıktan sonra geniş koltuğa yayıldım ve televizyonu açıp izlemeye başladım. 10 dakika sonra salonun kapısında Jack göründü. Elindeki havluyla saçlarını kuruluyor bir yandan da sırıtıp bana bakıyordu. Şöyle sırıtmasına sinir oluyordum ve onu yumruklamak istiyordum. En sonunda sırıtmayı kesip yanıma oturdu .
"Teşekkür ederim." Dediğin de anlamayarak ona baktım.
"Ne için?"
"Ortalığı toplamışsın, onun için. Sen en harika kuzensin." Deyip yanağımdan öpmeye çalıştığın da onu ittim ve dil çıkarttım.
"Tabii görevimiz." Dedim sinirli bir ses tonuyla.
"Üzgünüm, sana yardım etmek isterdim ama biliyorsun genelde sarhoş oluyorum."
"Jack.." dediğim de duraksadım. Hala cümlemi tamamlamamı bekliyordu. "Genelde değil, hep sarhoş oluyorsun." Dediğim de sırıttı. Hailey denen kız onu ciddi anlamda mahvetmişti. Hailey ile ilk çıktıkları zaman da o kız her gün bizim evimize geliyordu ve bütün gün boyunca onların iğrençliklerini izlemek zorunda kalıyordum. Jack , o kızdan ayrıldıktan sonra okulda sayısını bile unuttuğum kavgalar çıkarıp sürekli cezaya kalıyordu. Bu yüzden eve hep tek gitmek zorunda kalıyordum..
"Ella ? " diye bir ses duyduğum da Jack'in bana seslendiğini duydum. Yine düşüncelere dalmıştım.
"Diyorum ki yarın akşam da bir parti verse.." lafını tamamlayamadan onu böldüm. "ASLA!!!" diye bağırdığım da ayağa kalktı.
"Hadi..Lütfen? Bak söz veriyorum bu sefer sarhoş olmayacağım. Üstelik herkesi çağırmayacağım. Yakın arkadaşlarım olacak,istersen sen de arkadaşlarını çağırırsın..?" dediğin de "ciddi misin" der gibi baktım. Çünkü pek arkadaşım yoktu. Bir tane vardı, Andrea . Okula geldiğimin ilk haftasından beri benimle arkadaşlık kuruyordu.. İyi bir kızdı ama bazen kavga ediyorduk.
"Bak..Hem şu şarkıcı çocukta gelecek." Dediğin de ellerimle oynamaya başladım.
"Şu, geçen beni zorla getirdiğin parti de şarkı söyleyen mi?" dediğim de Jack gülümsedi. "Eveeet." Dedi ve yanıma tekrardan oturdu. Şu şarkıcı çocuğu Jack'in beni zorla götürdüğü parti de görmüştüm. Şarkı söylüyordu ve sesi çok güzeldi. Onu beğenmiştim ama sadece beğenmekle kalmıştı. Çünkü o benimle asla çıkmazdı. Yani çıkmazdı sanırım..?
"Ee, tamam mı?" diye sordu Jack. Aslında cevabım kesinlikle "hayır" olacaktı ama o çocuğu bir kez daha görmek fena olmazdı. Bu yüzden kabul ettim. Jack cevabımı duyar duymaz yanağıma kocaman sulu bir öpücük kondurdu. Yüzümü buruşturarak yanağımı sildim.. Yani partilerden nefret ederdim, ortalığı yine kendimin toplayacağını bildiğim halde o mükemmel sesi duyabilmek için kabul etmiştim işte...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Party Friend" - Mendes
Fanfiction"Prenses,kurbağayı öper ama her kurbağa Prense dönüşmez.."