"Artık onun sende yeri yok!"

33 6 1
                                    

Bilirsin işte; vedalar soğuk olur her zaman...

Koca bir çölün ortasında buz tutar bedenin. Etrafın cayır cayır yanarken, parmak uçların buz kesilir aniden. O an kalbindekini, kabrine kendinle beraber gömersin. Mutlu olduğun yer onun gözleriyken, bir anda onun gözlerinde ararsın kendini. Ararsın... ararsın... ama bulamazsın. Gözlerine kurban ettiğin şiirler, kursağında kalır.

Öyle hesapsız gider ki; bunun hesabını sen bile veremezsin; o kadar masum ve tertemiz sevmene rağmen. Gündüzlerin soğuk kurşun olur düşer kirpiklerine, gecelerin bıçak olur bileklerinde. Bir an bile olsun seni bırakıp gideceğini düşünmediğin o insanın, seni çoktan bırakıp gittiğini, içinde kıyametlerin koptuğu o "bitti" dediği gün anlıyor insan.

Sen aldığın nefesi, ona "nefesim" dediğin için geri vermemeye bile razıyken, o gelip seni nefessiz bırakabiliyor işte. O, gittiğiyle kalıyor; sen, sustuklarınla boğuluyorsun. Bir insan kaç kez ölebilir ki..? Her sustuğunda bir kez daha ölüyorsun. Öldükçe daha da çok susuyorsun...

Daha dün "her şey"i iken, bugün koca bir "hiç" olabiliyorsun. Yalnızlaşıyorsun... Yalnızlığın anlamını bilmeyenler, seni sevgisinden de mahrum etmekten geri kalmıyor. Ölüm ile sonsuzluk arasında kalıyorsun. Soğuk, beyaz, uçsuz bucaksız, sonsuz bir yalnızlığa daha yakın basıyor ayakların.

Seni gülüşlerinden öptüğünü sandıkların, gün geliyor gözyaşlarınla baş başa bırakıp başka insalarla baş başa kalmak için çoktan yolunu almış gidiyor. Gördüklerin, ona koştuklarının yanında hiç kalıyor. Bir an olsun avuçlarından ayırmadığın eller, ellerin oluyor maalesef.

Kırılıyorsun... Yaşama dair ne kadar hevesin varsa kırılıyor, paramparça oluyor. "Kaderim" dediğin, artık gecelere bir küfür gibi düşen "kederin" oluyor. Kirpiklerinden akan yağmurlar, şakaklarından düşen karlar senin pişmanlıkların değil; onun sana bırakıp gittiği ihanetin birer parçası kalıyor.

"Uzak" nerededir bilmezken; uzak onun olduğu her yer oluyor. Sen onun varlığına uzakken, onun ihanetlere - damarlarındaki akan kan gibi - bu kadar yakın olmasını yediremiyorsun kendine. Sesi uzaklaşıyor, kokusu, yüzü... Bunlarla da kalmıyor; rüyalarından bile uzak kalıyor artık. Her gündüzsüz sabahlara uyandığında ciğerin ikiye bölünüyor. Bir tarafın bir çocuk gibi hâlâ ona koşuyor; diğer yanın - varlığına değil - yokluğuna bile küfrediyor.

Bir mavi hüzne kaptırıp gidiyorsun kendini. Göklere ulaşan; ama kimsenin duymadığı bir hüzün, nereye gitsen başucunda seni bekliyor. Ve dilinden bir şiir dökülüyor:

Sustum...

sensiz yarınlara  tek tek gömülüp gitti hayallerim

bir mısranın ucunda

yahut bir papatyanın kokusunda

dağılıp gitti mevsimlerim.

Susturdum;

içimdeki sancılara yüklerken gülüşlerimi...

Yok olup gidiyorsun mavi göğün sessizliğinde, kiremitler ile gökyüzünün birleştiği o ince çizgide...

İşte şimdi fısılda kalbine:

"Artık, onun sende yeri yok!" diye...



[  Eğer bu hikâyeyi okuduysan, bu kitaba destek vermek için lütfen bana Instagram üzerinden destek ol.

Intagram: www.instagram.com/abdulkadirbali 

Devamı, kitabın orijinalinde...  ]

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 03, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SENDE YAŞAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin