Bizimkisi bir sahil kasabasıydı. Bir kaç ailenin bir araya gelerek oluşturduğu villa siteleri vardı kasabada sadece. Doğumumdan itibaren buradaydım,benden tek istenilen okulumu bitirmek ve şirketin başına geçmekti. Benim istediğim ise kaçıp gitmekti buradan. Yeni bir hayat kurmak ,dünyayı tanımak,gezmekti. Bu hayalimi anlattığım herkes bana deliymişim gibi bakıyordu, bir sürü insanın benim yerime geçmek için neler yapacağını anlatılırlardı sürekli. Benim yerime geçmek isteyenlerin en azından bir hikayeleri var diye düşünüyordum. Buradan bıkmıştım, düşüncelerimde boğulmaktan sıkılmıştım. Gitmem gerektiğini biliyordum. Ama beni engelleyen, burayı bana sevdiren şeyler de vardı. Mükemmel bir denize sahip olması gibi. Ama en sevdiğim şey, kocaman bir kütüphanesinin olmasıydı. Kimsenin gelmediği,uğramadığı bir kütüphane. Sessiz,sakin bir köşe olmuştu benim için. Okuldan sonra gelip kütüphanenin sahibine yardım ederdim. Kimsenin de bunu sorun ettiği yoktu zaten, nasıl olsa eve gidince de kitap okuyordum.
***
Yine ben kendimle konuşarak düşünceler denizimde kaybolmuşken,uzun süredir duymadığımız bir çan sesi kütüphanenin içinde yankılandı. Kapının üzerindeki çan, içeri birinin girmesiyle sallanmıştı. İçeriye uzun boylu,benim yaşlarımda bir erkek girdi. Kısa bir bakışma sonrasında kitaplara göz atmaya başladı. Onu burada hiç görmediğimden emindim,yeni mi taşınmıştı acaba? Biraz ilerledikten sonra bir rafta durdu,aradığını bulmuş gibi gülümsedi. Eline mavi kapaklı bir kitap aldı, sayfalarını karıştırmaya başladı.
***
Aradan haftalar geçmesine rağmen o her gün kütüphaneye uğruyor, o kitabı eline alıp inceliyordu. Sayfaları ezberlediğine emindim artık. Bir gün kendimde cesaret bulup kitabı ödünç alabileceğini söylemiştim. Bana gayet net bir şekilde 'Gerek yok.' demişti. Gerek yok? Ben miydim 2 haftadır her gün gelip kitabı baştan sona inceleyen? Bu cevabı aldıktan sonra artık onu umursamamaya başladım. Her gün gelip 1 saat kitaba baktıktan sonra gidiyordu. Bugün de yine diğer günler gibi kitabı alıp cam kenarındaki masaya geçti. Dikkatli bir şekilde kitabı taramaya başladı.
***
Ah,sonunda gitmişti. Tamam umursamıyorum demiş olabilirim ama umursuyorum işte. Şu an hayatımdaki en heyecanlı şeyi bu kitap ve bu çocuk oluşturuyor. Çocuk kitabı bırakıp kütüphaneden dışarı adımını atar atmaz kitabın olduğu rafa gittim. Her gün baktığı mavi kapaklı kitabı aldım ve çantama koydum. Bugün eve biraz erken gitsem kimsenin sorun etmeyeceğini düşünüyordum.
***
Yatağımın üzeri bir sürü kitapla doluydu. Bilgisayarımdaki arama kısmına 'gizli metinler nasıl ortaya çıkarılır' yazdım. Bu çocuğun kitabı ezberlemeye çalıştığını zannetmiyordum,içinde bir şey arıyor olmalıydı. Ben de saatlerdir içimdeki Sherlock Holmesle beraber kitapta gizli bir şifre veya metin olup olmadığına bakıyordum. Susuzluktan ağzımın kurumaya,açlıktan midemin guruldamaya başladığını hissettim. Komidine uzandım ve su bardağını bu tarafa itmeye çalıştım. Komidinin üzerindeki su bardağını almaya çalışırken yine müthiş sakarlığım sayesinde bütün yatağı ve kitapları su yaptım. Ah,inanamıyorum,mavi kapaklı kitap da ıslanmıştı! Hemen kalorifere koştum, kitabın sayfalarını üfleyerek kurutmaya ve ne kadar zarar olduğunu kestirmeye çalışıyordum. Sayfaları çevirirken gözüm bir şeye takıldı, kitabın ıslandığı yerde daha önce görmediğim numaralar oluşmuştu.
***
Camdan onun geldiğini fark edince,elimde kitapla kütüphaneden fırladım. Mavi gözleriyle dehşet verici bir şekilde bana bakıyordu, sakin olmaya çalıştım.
'Benimle gel.' Onu kütüphanenin yanındaki boşluğa götürdüm, şu an kimsenin bizi görmesini istemiyordum.
Boşluğa girer girmez bana döndü. Aramızda çok az mesafe vardı ve açıkçası ilk defa biraz korktum.
'O kitap neden sende?' Hemen cevap verdim.
'Ne aradığını biliyorum.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulmaz
RomanceKız, oğlanın şaşırtıcı derecede koyu olan mavi gözlerine baktı. Birkaç aydır yaşadığı şeyleri düşündü ve suçlulukla gülümsedi. Oğlanın kulağına 'Sen yaptığım en güzel hatasın.' diye fısıldadı.