9

1.5K 129 247
                                    

Yorum atın yahu.

Isabella isyan ederce ofladı. Çikolatalı sütünün bittiğinin habercisi olan 'glu glu glu' sesinden nefret ediyordu. Son kez tüm gücüyle nefesini içine çekti fakat bu süt kutusunun şeklini bozmaktan başka bir işe yaramamıştı. Hazel kahkaha atarak yanına oturdu.

"Ne yapıyorsun sen? Yanımıza gelmek ister misin?"

"Olur. Süt bitti zaten."

Birlikte güldükten sonra kalkıp karşıdaki masaya geçtiler. Isabella yeni yüzler görüyordu. Bunlar Taylor, Lisa ve Shawn olmalıydı. Isabella Taylor'a selam verdi. Biraz... Renkli bir çocuktu. Ona tıpatıp benzeye kız, Lisa, ayağa kalkıp sarıldı. Samimi bir kızdı, Isabella iyi anlaşacaklarına emindi.
Ve diğeri... Shawn neden ona ilk defa fok balığı görmüş gibi bakıyordu? Isabella ona el salladı.

"Selam."

"Ha?"

Shawn'ın tepkisiyle masadakiler kahkahaya boğuldu, buna Isabella da dahildi.

"Selam diyorum! Ben Bella."

"Selam, selam. İsmim Shawn."

Isabella Clarke'a döndü.
"Neden Shawn fok balığıymışım gibi bana bakıyor?"

Herkes yine gülerken Clarke 'bilmiyorum' anlamında başını salladı. Shawn Isabella'ya ters bir bakış attı.

"Fok balığı olmadığını biliyorum."

"Evet, bunu ben de biliyorum."

"Tamam, Isabella. Bu arada, seninle tanıştığıma memnun oldum."

Shawn elini uzattı. Bu sırada Taylor araya girdi.
"Dostum, neden Internet Explorer gibi davranıyorsun?"

Masada oluşan gürültü diğerlerinin de dikkatini çekiyordu. Shawn bu anı hiç yaşamamış olmayı dileyerek havada kalan elini geri çekti.
"Her neyse." diye mırıldandıktan sonra telefonuyla ilgilenmeye başladı.

Isabella kafasını aşağı indirmiş olan Shawn'ın görüş açısına girmeye çalıştı.
"Hey, küsmedin değil mi? Çünkü ben de seninle tanıştığıma memnun oldum."

Isabella'nın telefonu titredi ve Shawn başını kaldırdı.
"Hayır, sorun yok."


İyi değilim, Isabella'm.

Yardım et.

Sorun nedir?

Isabella mesaj yazdıktan sonra telefonu cebine koydu. O sırada Shawn'ın masada duran telefonundan bildirim sesi yükseldi fakat Bella buna kafa yoramadan William yüksek sesle konuşmaya başladı, bütün masaya sesini duyurmaya çalışıyordu.

"Hey, hey! Çıkışta sahaya gelmeye ne dersiniz? Uzun süredir basketbol oynamıyorum."
William'ın gülerek söylediği şeyle herkesin yüzü aydınlandı. Clarke'ın söylediğine göre. William kısa süre önce bir kaza geçirmişti ve kolu kırılmıştı. Alçının çıkmasına rağmen doktor Will'i en sevdiği şeyden bir süre daha uzak bırakmıştı. Şimdi ise Will bir sorun olmadığını belirtmişti.

"Olur."

"Bana uyar."

"Elbette!"

Herkes farklı şekilde onayladıktan sonra bütün herkes Isabella'ya döndü. Isabella'nın yüzü kızardı.

"Aslında, ben basketbola dair hiçbir şey bilmiyorum."

Will başıyla onayladı.
"Öğrenmek istemez misin? Ya da oturup benim ne kadar mükemmek oynadığımı izlemek?"

Isabella buna güldü.
"Elbette, ben de tam neyi bahane etsem de senin mükemmel basketlerini izlesem diyordum!"

Will kahkahayla karşılık verdi.
"Ah, söylemen yeterdi!"

Sözleştikten sonra herkes kendi çapında konuşmaya devam etti.


Hey.

Ne olduğunu söyleyecek misin artık?

Ah, boşversene.

Sorun yok. Tamam, nasılsın?

İyiyim, arkadaşlarından senin hakkında bir şeyler öğrenebilirsem daha iyi olacağım.

Hahaha, Küçük Isabella'm, seni ne kadar seviyorum bir bilsen! Çok tatlısın. Yüzünü görebileceğim bir yerde oturuyorsun ve bu beni mutlu ediyor.

Ciddi olamazsın!

Hadi ama, neredesin?

Bir ipucu ver bari.

Çok fazla var fakat bir tane daha, kafanı kaldır ve etrafına bak. Çok yakınıdayım. Fakat göremeyeceğin kadar da önemsiz birisi.

Hey!

Ciddi davran lütfen,

Ne demek

Hem yakın

Hem uzak?

Hey!

Bilinmeyen!

Ah, iyi!

Isabella sinirle telefonunu kapattı. Masadakilerden izin istedi ve kalkıp sınıfına gitti.


Sınıfına mı gittin?

Ah, bunu seninle paylaşmak ne kadar doğru bilmiyorum fakat,

Popon çok güzel.

ROSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin