#Bir hafta önce
Dans eden notalar caddesi. Evet, yaşadığım yerin adı ''Dans Eden Notalar Caddesi.'' Çoğu emekli olmuş; iki katlı mustakil evlerde, bahçeye bakan bir çalışma odası, karşılıksız sevilebilecek bir köpeğe sahip sakin insanların yaşadığı bir semt. Bu semti çoğu kimse bilmez. Kendi içinde yaşayan ayrı bir güzelliği vardır. Her evin çatısı farklı bir renktedir. Huzur sokağımız vardır bir de. Caddenin sonundan sağa saptınızda görürsünüz hemen. Adeta uçsuz bucaksız bir orman yolu gibidir; yemyeşil. Arabalar giremez öyle o yola. Bisklet yolu vardır bir tek. Bire de bazen semtin gençleri kaykayla, patenle girer yola. Çok sakin ve neşeli aynı zamanda adından da anlaşılacağı gibi oldukça huzur veren bir sokaktır ya da mekan diyeyim. Semtimiz her zaman benim ilham kaynağım olmuştur. Her sabah çiçeklerini onları okşayarak sulayan Ahmet Amca, beni sevginin her koşulda varlığına inandırmaya yeten bir örnektir. Her sabah, hastalığından dolayı bir kaç km uzağa gidemeyen Arel Amca'ya ve Aydil Teyze'ye, ekmek ve gazete alan Mert, beni filmlerdeki o neşeli tınılardaki hayata götürüyor.
Sizi biraz romantik bir duyguya götürdüm. İç dünyam saf duyguları çok sever. Gözlerim, sizin için normal sanılabilecek bir olayı fazla hoş, güzel, duygusal görebilir; ben böyleyim yapacak bir şey yok. Size en iyisi kendimi tanıtayım. Ben Derin. Dans Eden Notalar Caddesi, no:7. Yani Sokağın girişinden, soldaki dördüncü ev; çatısı lacivert olan ev. Evimiz, diğer evlere nazaran üç katlıdır. Bu dışardan pek göze batmaz. Evin çatı katı, benim katımdır. Annemle babam iç dünyamı biraz yoğun yaşadığımı bildikleri için bu katı bana ithaf ettiler. Fuşya duvarlar, lacivert tavan, sakin ama renkli bir oda; kahverengi boyalı, boydan boya kitap döşeli bir oda bu katta bulunuyor. Bu konuda oldukça şanslı olduğumu söyleyebilirim. Bu harika bir avantaj!
''Derin! Aşağıya gel, Umay Ablan geldi.'' Umay Ablam mı gelmişti!? İnanmıyorum! Bugün şanslı günümdeydim galiba.
''Umay Ablam mı? Hemen geliyorum!'' Sevinçten ne yapacağımı adeta şaşırmıştım. Hızlıca aşağı indim. Umay abla yine fenomenimdi, her şeyiyle, kendine özgü giyim tarzı, duruşu...
''Çisem Abla, bugün kız kıza böyle hep beraber dışarı çıkalım, gezelim. Ben de özlemişim buraları, Derin ve sana anlatacaklarım var hem.'' Annem böyle bir teklife asla hayır demezdi, benim Umay ablayla ne kadar güzel vakit geçirdiğimi de biliyordu zaten. Kafamı usulca kaldırıp gözlerimi yavru köpek bakışıyla anneme doğrulttum.
''Bu bakışa hayır diyemem zaten! Giyineyim, Derin sen de hazırlan yarım saate çıkalım.'' Annem, beni onaylar bir tavırla ve de benden daha heyecanlı bir bakışla söylemişti bunu. Evet bugün gerçekten güzel olacaktı.
Üç kız, alışveriş yaptıktan sonra, hep o sohbet ettiğimiz, kahvesi inanılmaz güzel olan Kahve Dünyası'na gittik. Ve bana hiç olmayacak bir şey yaptıracak olan o konuşmaya başladık.
Umay abla, doğruldu, kahvesinden bir yudum aldı ve anlaşılan bir şeyler söyleyecekti biraz tedirgindi ama konuşmaya başladı. ''Çisem Abla, Derin, ben, ben nişanlandım! Yani Çağın'la biz nişanlandık ve ciddiyiz. Öncelikle beni bir dinleyin sonra yorumlarınızı alacağım.'' Umay abla hafif dalgaya vurarak yine çok kritik bir konu açmıştı, onu dinlemek için sabırsızlanıyordum. Biraz da kızıyordum aslında o benim idolümdü ben yalnızdım kendi iç dünyamda o da öyleydi, şimdi gerçekten de yapayalnız mı kalıyordum? Umay abla, annemle ve benle göz tamesına geçtikten sonra, tekrar kahvesinden bir yudum aldı ve söze devam etti. '' Biliyorsunuz sorunlu bir gençlik dönemi geçirdim, bir çok şeyle mücadele ettim ve çılgınca bir şey yaptım. Bir gün sahilde, hiç tanımadığım biririnin yolunu kestim ve kızgın olduğum her şeyi bir çırpıda sinirle ona anlattım! O da beni dinledi, o gün çok konuştuk, numaralarımızı aldık ve bir süre görüşmeye devam ettik. Sonra yollarımızın kesişmesinin bir nedeni olduğunu düşündük. Tesadüf olamazdı! Birbirimize çok benziyorduk ve adeta birbirimiz derdine derman olmuştuk. Yani biz, birbirimiz için en uygun iki insan olduğumuzu düşünüyoruz, böylece nişanlandık.''
Annem şaşkınlık ve hayret içinde Umay ablayı onayladı. Yanında oturuyordu, sırtını sıvazlayarak;
''Umay, 22 yaşındasın, hayatında kendi kararlarını mantıklı verebilecek olgun bir yaşta, olgun bir kızsın. Kararlarına her zaman güvenmişimdir ve seni desteklemişimdir biliyorsun. Böyle düşünüyorsanız, ki anlattıklarına da göre bence de tesadüf olamaz. Bu bir işaret olmalı! Hakkınızda hayırlı olsun.''
Başta her ne kadar biraz kızmış olsamda bu hikayeden bende fazlasıyla etkilenmiştim. Garip bir şekilde tüm gün kafamdan çıkmadı.
''Derin, uyan kızım saat yedi oldu, okul geç kalacaksın!''
''Tamam anne, sadece beş dakika sonra kalkmış olacağım!''
Dağılmış bir şekilde kalktım, dişlerimi fırçalıyıp yüzümü yıkadıktan sonra kahvaltıya indim. İçimde garip bir his vardı, daralıyordum yine. Pazartesi günü stresiydi sanırm. Bir bitmemişti şu stres! Okula gittiğimde hayatımın milat olarak ayrılacağı o olayı yaşayacağımı bilmeyerek sınıfa daldım. Öğlen yemeğinden önceki son dersteydik. Ders boştu, bende elime kitap almış okuyordum.
''Bu da kendini bir şey sanıyor, resmi giyinmeler, ukala tavırlar, bilimsel kitaplar okumalar! Sanki bunun arkadaş grubunla havalı olmak için yaptığın bir araç olduğunu bilmiyoruz!''
Böyle bir çıkışma beklemiyodum, kafamı kaldırıp karşımda alaycı bir tavırla bana bakan Hayal'i gördüm. Sakin bir tavırla ''Ne diyorsun ya, beni kendinle mi karıştırdın?'' dedim. Her ne kadar sakin olmaya çalışsamda söyledikleri ağır gelmişti ben de çocukça bir tavır koymuştum. Beni, danışman öğretmenime de şikayet etmişlerdi. Görevimi yerine getirmiyormuşum. Halbuki bugün program yapacağımızı bana söylememişlerdi bile! Bir kaç gündür yapılanlar fazlaydı ama!
Bir çok kişi hemfikirdi. Yani Hayal ve onun arkadaş grubu. Ön planda yerini korumak isteyen, yalaka bir öğrenci olduğumu savunuyorlardı. Tanrım, neden böyle düşünüyorlardı? Bir insanı sevmek zorunda değilsiniz, peki ya neden yalan suçlamalar? Kırılmış, delirmiş ve suskun bir halde eve gittim. Duş aldım ve yapılacak tek bir şey vardı. Kalemimi, kağıdımı elime aldım ve mektup yazmaya koyuldum. Benim de bir dosta ihtiyacım vardı. Pek umudum yoktu ama bu mektubu dürüstçe yazıp, bilmediğim bir adrese postalayacaktım. Umuyordumki Umay ablanın şansı beni de bulur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Biz Karşılaşınca
Romance'' Aynı sayfalarda bakıştığımızı kim bilebilirdi ki? Aynı notalarda buluştuğumuzu...''