0.6

1.7K 8 1
                                    

"Bu şarkıyı biliyor musun?" Kulağımda yankılanan sakin bir şarkıya karşı "Hayır Lola." diyerek karşılık verdim. Dizlerine dökülen saçlarımı okşamaya devam ederken şarkıyı değiştirdi. Tanıdıklıkla gülümseyip "Bunu biliyorum." dedim. "Ain't no sunshine."

"Evet." diyerek gülümsedi.

Sıkıcı bir pazar günü, yani emin değilim pazartesi de olabilir, Lola'nın dizlerine yatmıştım ve şarkı dinliyorduk. Dün düşünmekten çok geç saatte uyumuştum ve şu an başım çatlıyordu. Ashton İrwin dengesizin tekiydi ve davranışlarıyla sözleri birbirine uymuyordu. Yine de dün gece beynimi arındırmış ve eski halime dönmüştüm. Belki de o lafları söylediği tek kız ben değildim. Kesinlikle ben değildim.

Odanın kapısının açılmasıyla düşüncelerim dağıldı. Luke içeri gülümseyerek girmişti.

"Çaldım ama duymadınız."

Lola'nın dizlerinden doğrulup "Ne oldu?" diye sordum. Lola da merakla kaşlarını kaldırdı.

"Lola yarın okula başlıyor." Bakışlarını Lola'ya çevirip "Formaların için bedenine emin olamadık." dedi. Daha ne kadar daha burada kalacaktık da bu kız okula başlıyordu anlamıyordum. Artık Ashton İrwin'in dediği gibi çöplük olsa da oraya dönmek istiyordum. Bu zenginlerden sıkılmıştım.

Kaşlarımı çatıp "Ne kadar daha burada kalacağız? Lola neden okula başlıyor ki?" diye sorduğumda omuzlarını silkti.

"Bilmiyorum. Bay İrwin öyle emretti. Lola'nın geri kalmasını istemiyormuş."

Ne düşünceli ama.

Gözlerimi devirip cevap vermedim. Lola, giydiği bedeni söyledikten sonra Luke birkaç şey daha söyleyip odadan çıktı.

"Bu garipti." diyen Lola'ya karşı "Aynen öyle." diye mırıldandım. Daha sonra omuz silkip Lola'nın yatağında indim ve "Su içeceğim." diyerek göz kırptım. "Birazdan geliyorum."

Merdivenlerden inerken ışınlanarak geri çıkmak isteyeceğim birisiyle denk geldim.

Kristen.

"Dün eğlenmişsiniz duyduğuma göre." diyip şuh ve bok gibi olan kahkahasını attı. Şu an yüzünü trabzanlara geçirip parçalasam ne kadar rahatlardım...

"Hem de çok." Gülmeye devam ettiğinde onun attığı yapmacık sırıtıştan takınıp ona baktım. Cevabı gecikmedi.

"Ama ne yazık ki o tatlı sohbetinizden sonra Ashton bana geldi. Harika bir gece geçirdik, ona yetemediğin ne kadar açık. Gecenin sonunda yine benim yanımda oluyor." Sırıtışım solduğunda bunu görmesine fırsat kalmadan
"Kes şunu Kristen." diye bağırdı merdivenlerin aşağısından Luke. Kristen'a alaycı bir bakış atıp bana göz kırptı ve "Cassandra, Bay İrwin senin için bir şeyler almış." dedi. Yalan mı olup olmadığını anlayamadım ama Kristen'a tekrar iğrenç ve kendimden beklemeyeceğim kadar yapmacık bir gülümseme atıp omzuna çarptım ve merdivenlerden aşağıya indim. Luke'un yanına vardığımda "Günün kahramanı olmayı seviyorsun." diye fısıldadım. Buna gülmekle yetindi. Ama Luke'un gülüşü bile günü kurtaramıyordu. Kristen sürtüğü konuştuklarımızı mı dinlemişti? Kaltak, benimle baş edemeyeceğini öğrenmesi gerekiyordu.

Luke'la salona indiğimizde bana masanın üstündeki kutuyu fırlattı. Dalgınlıkla neredeyse yakalayamıyordum ki son anda yakalayabildim. Siyah ve küçük bir kutuydu. Elimde sallayıp Luke'a gösterdim.

"Bu ne?"

"Arkadaşın göndermiş. Ashley olması lazım."

bitchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin