Ah Çocukluğum

73 1 2
                                    

05.02.1998
Muazzez Sultan.
Beni doğurmuş bu tarihte.. Ah ulan ne diye gelmişim bu dünyaya demek geldi ürkek kalbimin derinliklerinden.. Ama Muazzez Sultan.. Yani annem.. Bu hayatta en değerlim.. Allah istedi, hatunum istedi geldim. Açıklaması yok başka. Niye Muazzez Sultan diye sesler duyuyor gibiyim. Evet o benim hatunum. İlerde neden olduğunu öğreneceksiniz. Evet nerde kaldık? Çocukluğum.. Ah o uğruna dizlerimi, dirseklerimi çürüttüğüm.. Yollarına süpürge olduğum.. İlk arkadaşlarıma yenilişlerim.. Burdan başladı benim hayatım boka sarmaya..
İyimser hallerim.. Her şeyimi onlara adayışım..
-2003-
Her zamanki gibi musmutlu uyandım sabaha.. Çünkü güneş açmıştı gökyüzünde..
Annem kahvaltıyı hazırlasa da yiyip dışarıya gitsem.. Yok, hayır ben beklemeyeceğim daha fazla.. Anne ben gidiyorum daha Ece'yle , Yasemin'i alacağım. Sen bana ekmek arası peynir zeytin , domates koyar, seslenirsin pencereden. Ama kız-ı-m. Hadi öptüm Annem, der demez attım kendimi dışarıya.. Her zamanki gibi onları evinden almak bana düşmüştü. Ece çok havalı, çok yüksekten bakan, kibirli bir çocuktu. Ama seviyordum işte çocuksun oyunlar oynamak istiyorsun. Arkadaşın olmasını istiyorsun. Neyse işte.. Yasemin.. sevimli değildi pek. Sevgisini göstermezdi kimseye. Ama canayakındı. İyimserdi. Küçük şeylerle mutlu olmayı seviyordu. İlk Ece'ye gittim. "Gel haydi oyun oynayalım." Ne cevap vermiştir sizce? Geliyorum demesini çok isterdim inanın bana. Sen git ben gelirim dedi. Hep böyle yapıyordu ve bahane bulup gelmiyordu. O gün oturdum kaldırıma bekledim. Gelmeyeceğini bildiğim halde bekledim.. Gelmedi..Yasemin, o da gelmedi. Onun geçerli sebebi vardı ama. Annesiyle biyerlere gideceklermiş. Eve gittim karnımda acıkmıştı beya. Oturdum masumane dökülen gözyaşlarımla annemin hazırladığı ekmek arasını yedim.
17.04.2003
O günden sonra onlarla birdaha çıkmadım sokağa.
O günden sonra en iyi arkadaşım ablam ve Abim oldu benim. Onlarla yaşadım en güzel çocukluğumu.. Günler geçmişti.. Yasemin çağırdı. Hastayım dedim gitmedim en sevdiğim sokağa. Bitmesi gereken çok şey vardı..
Zaten gitme vakti gelmişti..
Nereye mi?
Taşınıyorduk..
Ne olursa olsun içim cız etti. Çocukluk aklı işte nereye gidiyoruz diye sormamışım bile.
Gittik..
En sevdiğim mahallede , çocukluğumu bırakıp da arkama dönüp bakmadan gittim..
-2004-
Günler, hatta aylar geçmişti..
Burası köy gibi bir yerdi. Halbuki bıraktığımız mahalleden çok çok uzakta değildi. Ama tavuk besleyen, inek sağan, kedi köpeğin bir arada çok olduğu bir mahalleydi. Soğuktu.. Çok soğuktu buralar.. Alışamadım bir türlü.. Ya da alışmak hiç istemedim. Oraları çok özledim. Ama geri dönüş yoktu. Alışmak zorundaydım. Okula başlayacakmışım öyle dedi annem. Sahi? Ne demekti okul kelimesi ? Bilmeden daha görmeden bunu aşılamışlardı içime.. Aman Allah'ım! Günler ne çabuk da geçiyordu böyle?
-18.09.2005-
Sabah en erken saatlerde kaldırdı annem. Anne ne bu telaşın? Niye beni kaldırıyorsun dediğimde bugün okulun ilk günü unuttun mu güzelim?
İşte o gün içime bir şey oturmuştu.. Ne mutlu olabiliyordum , ne de bir tepki verebiliyordum. Annem elimden tutarak mahalleye en yakın fukara okuluna yazdırdı beni. Ve okulun ilk günü sınıfa koyduğu gibi gitti.. O kadar ağladım ki canım çıkıyordu sanki. İlk ders Hayat Bilgisi. Bir öğretmen girdi kapıdan içeri.. Karamele dönük sarı saçları, hafif kilosu, ve disiplinli bir ses tonuyla günaydın çocuklar dedi. Cevap vermedim. Çünkü hala aklım annemdeydi. Acaba kapıda bekliyor mu? Sahiden beni bırakıp gitti mi? Ben buradan eve nasıl giderim? Bir sürü sorudan, sınıfta kaybolmuştum sanki.
Sonra uzayan saatlerde bir bağırtı koptu sınıfta. Öyle bir sesti ki gözlerim yere düşmüştü sanki. O öğretmen çocuğun birine bağırmıştı. Ama neden? Bağırmıştı işte.. O zaman öğrendim susmak ne demektir.. 
Saatler sonra bitti dersler.. Herkes eve gitmek için can atıyordu. Herkesin annesi gelmişti.. Benimki yoktu.. Nasıl olmaz? Yoktu işte.. Bizim tarafa gidenleri takip ederek ben evimi buldum. Kızım rahatsızdım. Gelemedim.. Olsun Annem hem ben arkadaşlarımla geldim. Ne gerek vardi ki hem sana benim buna alışmam gerek değil mi hep sen mi olacaksın dedim ve geçiştirdim. Ve hiç şikayet etmeden gün içerisinde yaşadıklarımı anlattım anneme..
Böyle geçmişti haftalar..
Okula alışmış bir genç kız gibi hissettim kendimi.. Tek gidip gelebiliyorum ya onun havası vardı. Halbuki daha 7 yaşındaydım.
Arkadaşlarımla kaynaştım. Öğretmenimin adını öğrendim...
Melek Yüksel..
Aman Allah'ım! Gerçekten de Melek gibi bir yüzü vardı.. Zaman geçtikçe tanıdım. Hiç o ilk bağırdığı gibi biri değildi. O kadar yanımda o kadar yanıbaşımızdaydı ki. Arkadaşlarımla çok iyi kaynaşmaya başladım. Yine izin verdim onlarla oyunlar oynamaya, gülmeye, eğlenmeye kendime. İyi mi ettim bilmiyorum ama hayat kelimesi bunu anlatıyordu zamanla.. Biz dört arkadaştık. Neslihan, Duygu , Gizem, ve ben. Her gün zorla gittiğim okula severek gitmeye başladım. Birgün beden eğitimi dersindeydik. Dışarda masmavi gökyüzü ve pamuksu bulutlar, bize göz kırpıyordu. Ne oyunları oynayacağız öğretmenim? Ben size öğreteceğim çocuklar.. Sınıf mevcudumuz yirmiydi. İlk olarak;
-Mor mor Menekşe
Herkesi eşit sayıya böldü öğretmen. Ve karşılıklı sıra oluşturduk. El ele ve arkadaşlarımla birbirimizin yüzüne  bakıyorduk. Sıkıca tutun ellerinizi ve bırakmayın sakın. Sıkıca tuttum sağımda ve solumdakileri. O an sahiplenmeyi öğrendim. Yanimdakilerin ne denli değerli olduğunu. Melek öğretmen öğretmişti bunu bize. Ve oyunu anlattı bize bir iki derken öğrendik.
-Mor mor menekşe,
-mendilin düşe,
-bizden size kim düşe.?
Bir isim söylüyorduk ve o karşıdaki sıradan birinin arasından geçmeye çalışacaktı geçerse birini kendi takıma alıyordu geçemezse orda kalıyordu. O kadar benimsemiştik oyunu. Artık her beden dersini bırakın her anımızda oynuyorduk. Bir sürü oyunlar öğretti bize de aklıma yer eden iki oyun vardı biri mor mor menekşe, diğeri de;
Aç kapıyı bezirgan başı..
Sanki "Aç kapını hayat! Ben senin yoluna gümbür gümbür geliyorum. Geleceğime umut ekmeye geliyorum" gibiydi. Şarkısı da o kadar hüzünlüydü ki her oynayışımızda ağlıyordum.
Aç kapıyı bezirgân başı
Kapı hakkı ne alırsın, ne verirsin..?
Ne güzel oyundu bunlar böyle..
B

Nehir'in Günlüğü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin