0.1

12 3 2
                                    

Klasik bir Sydney sabahıydı. Alarm sesimi en sevdiğim şarkılardan biri olan Linkin Park-A Place for my Head yapmak pek doğru bir karar değildi sanırım. O güzel melodiyi normalde rahatlamak için dinlerken, motive de eder gibi aptalca bir düşünceye kapılmak iyi olmamıştı. Şarkıyı mırıldanarak ufacık bir telefon sörfü yaptım. Yataktan sonunda çıkabildiğimde hazırlanmak için 15 dakikam olduğunu gördüm. Hemen aynanın karşısına geçtim ve bir kez daha anneme ve babama sövdüm. Niye mi? Bu aptal beyaz tenimden ötürü. Hayır yani kendilerinin canlı tenlerinden bana da biraz gönderselerdi ne olacaktı? Vampirden hallice olan yüzüme bir şey yapamayacağımı fark edip vazgeçtim. Kıyafetlerimi giydim ve upuzun saçlarımı iki yandan ördüm. Okula hazırdım.

Saati kontrol etmeye korkuyordum. Korkmakta haklıymışım. Şunu söylemek isterim ki sizin de Calum Hood adında sıkıntılı ve beklemekten nefret eden bir en yakın arkadaşınız olsaydı siz de saati kontrol etmekten korkardınız. Uçar adımlarla aşağıya indim. Karşımda öfkeden kudurmuş bir Calum'ı beklerken yüzünde güller açan bir Calum görmek beni bir an olsun afallattı. Beni hala fark etmemişti. Acaba sabahın köründe kimle telefonda konuşuyordu? Onu gülerken izlemek en güzel aktivitemdi; o güzel kırışan gözleri, hafif yamuk gülümsemesi beni benden alırdı. Yanlış anlamayın hala en yakın arkadaşım. Sonunda beni fark ettiğinde onu çekiştirerek yürümeye başladım. Beyefendinin kız arkadaşlarıyla konuşmaları okulumu engellememeliydi değil mi? Farkındaysanız kız arkadaşları dedim. Çünkü genelde bir tane değil birden fazla oluyor da. Gerçi onu güldüren de çok olmaz. Ya ben ne diyorum, diye düşünürken okula geldik. Calum da konuşmasını bitirmişti. Tabii somurtmaya geri dönmüştü.

-Beni yine beklettin.

-Ah benim şeker Cal'im beklemeyi sevmez miymiş?

-Lou dalga geçmeyi kes. Sıkıldım artık seni beklemekten.

-Ben de beni almaya gelmeni isteyen benmişim gibi konuşmandan sıkıldım.

-Ne yani bir de almamalı mıyım? Yan evde Dave nefes aldığı sürece, ah hatta Dave nefes aldığı sürece bu böyle sürmeye devam edecek.

-Dave'in nesi varmış Cal. Gayet iyi ve hoş bir çocuk.

-Ha ha, hoş mu? Çocuk seninle konuşurken gözleri yüzün hariç her yerinde geziniyor. O çocuğu sevmiyorum Lou, biliyorsun.

-Cal, bak ben de çevrendeki Elisa'yı, Nadine'i, Samantha'yı, Ella'yı ve daha adını unuttuğum birçok kızı sevmiyorum. Ama bak bir şey yapıyor muyum, diyor muyum? Hayır. O zaman senin de bu konuda konuşmaya pek hakkın varmış gibi gözükmüyor.

-Biz en yakın arkadaşız sen bana bunları söyleyebilirsin ben de sana bunları söyleyebilirim. En yakın arkadaşlık birbirini korumak değil midir?

-Ben de seni her korumaya çalıştığımda 'Sen niye karışıyorsun Lou, sana ne Lou' etc oluyor. Ben senin karışmana niye izin vereyim ki?

-Sen bilirsin. Ben dersime geçiyorum, Samantha'yla birlikte, anlarsın ya./Göz kırparak uzaklaştı, ben de arkasından öğürme sesleri çıkardım. Kahkahasını koridorun diğer ucundan duyabiliyordum. Ufak bir tebessümle dolabıma döndüm. Dolabımda beni bekleyen şirin mi şirin bir Luke vardı. Şirin mi şirin dediğime bakmayın 193 boyuyla dev gibi bir şeytandı. Masum masum bakıyordu, acaba ne karıştırıyorsun Luke?

-Bu bakışların altından eminim bir şeyler çıkacak. Seni dinliyorum Penguen.

-Sadece mutlu olamaz mıyım Lou? Beni çok üzüyorsun, kalbimi kırdın./Mutlu surat ifadesi bir anda düştü ve eliyle yaptığı kalbi bozdu. Bu hali beni güldürdü.

-Ah, bu sefer hangi partiye gitmek için beni kullanacaksın acaba?

-Kabul et, kabul et, kabul et n'ooolur. Annemin bir tek sana izin vereceğini biliyorsun Lou./Ah evet normalde benim bunu Luke'a yapmam gerekiyordu biliyorum. Ama bizde biraz durumlar karışık. E tabii Matematik Öğretmeni bir anneniz varsa ve sizi her şeyden korumaya çalışıyorsa izin almak da bir hayli zor oluyordu.

-Tamam Liz'i hallederim ama ben gelir miyim, orasını bilemiyorum./Kız gibi çığlık atıp bana sarıldı. Kıkırdadım.

-Bana borçlandın Luke Hemmings ve sanırım bu borç sayıları milyonu aştı.

Hiii baeees. Ya ben hep fanfic okumaktan sıkılıp artık yazmaya karar verdim. Bu karara nerden vardın vs vs dediğinizi duyar gibiyim değil mi? Lost Boy dinliyordum, sonra birden aklıma aa neden ben de yazmıyorum diye bir düşünce geldi. Eğlencesine yazıyorum, okuduğunuzda vote ve yorumlarınızı bekliyorum,,,,,, sevgilerleee xxxx

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 19, 2016 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

lost on you/cthWhere stories live. Discover now