Yıl 2051 bir sonbahar akşamıydı ve peter, yağmurun altında , küçük fırtınalar eşliğinde yürüyordu.Islanmış siyah renkli naylon ve pamuk karışımlı yağmurluğu her zamanki gibi yine üzerindeydi.İçten fermuarı ve dıştan düğmeleri olan bir yağmurluktu ve her birinde farklı amaçla kullandığı eşyalar bulunan 4 adet cebi vardı. Her bir gözün içerisindekiler , kendine göre bir sıra ile düzenlemişti.Sağ alt cebinde cüzdanı sağ üst cebinde not defteri sol alt cebinde mendili ve sol üst cebinde ise iş yeri için kullandığı id kartı bulunmakta idi.Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu ama (peter) buna aldırmıyordu.Başında deri bir şapkası vardı şemsiyesi yoktu zaten olsaydı da almazdı o akşam.Yağmur şapkasından aşağıya süzülüyor gözüne,yüzüne yanaklarına değiyor oradan vücuduna yayılıyordu.Gömleği ve atleti tamamen ıslanmıştı.Her adım atışında yağmur sularının oluşturduğu küçük göletçiklere değiyor oradan sıçrayan su pantolonunu ve ayakkabısını su içerisinde bırakıyordu.
Peter ne sırılsıklam olmuş haline nede yağmurun şiddetine aldırıyordu, kafası patlayacakmış gibi ağrıyor ağrı beyninin arka kısmından yanlara oradan öne doğru sürekli hücum ediyordu.Aslında o müthiş baş ağrısı bile onun umurunda değildi , kafasında tasarladığı projelerin detaylarıyla uğraşmayı her şeye tercih etmişti.Öylesine ki yanından hızla geçen bir aracın üzerine sıçrattığı suyu fark edememişti bile, araç acı bir fren ile birlikte manevra yaparak adama çarpmaktan son anda kurtarmıştı.Araç şoförü arkadan küfürler savurarak oradan uzaklaştı.Ama o bunların hiçbirini dahi anlamamıştı.Yürümeye devam etti ve bir an kendi isteğiyle mi gidiyordu yoksa ayakları zaten daha önce bildiği bir hedefe doğru otomatik olarak kendini yönlendirmiş ve sanki bir gps aygıtı işlevi görür gibi onu sürüklüyor muydu anımsamaya çalıştı ama başaramadı.Ayakkabısı suyla ıslanmış ve ayağı artık ayakkabısını içerisinde ileri geri oynamaya başlamış, nerdeyse ayakkabı ayağında durmayacak ve çıkacaktı.Bir köşe sonra başka bir köşe her dönüşünde hedefine biraz daha yaklaşıyordu.Bir an duraksadı ve ayakkabılarına baktı ve ayaklarının ne kadar üşümüş olduğunu fark ettiğinde zaten hedefine varmıştı.
5251 nolu bir deponun kapısının önünde durdu.Kapının paslı üzeri çizgilerle dolu ve eskimiş olan kolunu kaldırdı ve altındaki plastik yuvarlak ve gri renkli butona dokundu,önce garip bir cızırtı sesi çıkaran kapının ortasında bir kapak geriye doğru kaydı ve bir 7" boyutunda tablet ekranı kadar olan görüntü paneli çıktı.Peter elini o ekrana koydu ve sonra ekrana bir takım sayılar girdi aslında o sayılar oğlu monrey'in ilk harfinin ve son harfini alfabedeki sırasını gösteren rakamlardan oluşuyordu. basit ama etkili olduğunu düşündüğü bu şifreyi vermişti.Kapı tıslayarak ve gıcırdayarak yana doğru açıldı.İçeri adımını atar atmaz ışıklar yandı kapı tekrar aynı sesleri çıkartarak kapanırken yerdeki mazgalda sıcak hava üflemeye ve yukarıdaki havalandırmadan sıcak hava yumuşak ve etkili bir şekilde peterin üzerini kapladı yaklaşık 3 dk süren bu sıcak hava dalgası ardından cam bir kapı yana kayarak açıldı ve havalandırma kapı açıldığında otomatik olarak durdu ve bir ses merhaba sahip nasılsın! dedi.Her zamanki gibi ! diye cevap verdi peter arkasından yine o ses ıslanmış ve üşümüşsünüz efendim sizin için kurutma ve havalandırma sistemini devreye soktum ilk işlemler tamamlandı soyunma odanızda yeni kıyafetleriniz hazır, üzerinizi değiştirmeniz gerekmekte efendim!!! dedi...