1.BÖLÜM-İnançlar

55 3 3
                                    

Gökkuşağına ulaşmak imkansızdır...
Ben imkansızı başardım.

Okuldan çıkmak için adımlarken arkamdan gelen uğursuz seslere karşı kulaklarımı tıkıyordum.
Sevilen bir insan olduğum söylenemezdi. Batıl inançlara fazlasıyla inanıyordum. Buda bir dalga konusuydu.

Buna çare yoktu. Ailem bir aptala dönüştüğümü söylüyor ,böyle bir oğulları olduğu için lanet okuyorlardı.
En son beni Sate'nin elinden kurtarmışlardı. Eğer  bir kız olmasaydı eminim ki onu pataklardım.

"Eve giderken dikkat et ,önüne kara kedi atlamasın" iti an çomağı hazırla. Yavaşça ona döndüm.
"Sate doğruyu söyle bana aşıksın değil mi?"
Şaşırdığını belli eden siyah gözleri irice açıldı."Hani küçük çocuklar aşık olduğu kişinin saçını çeker kaçar ,onunla uğraşır falan" bir şey söylemek için ağzını araladı ama vazgeçip geri kapattı.
Yüzüme dik dik bakarken imalı bakışlar atıp rahatsız olmasını sağladım. Birden arkasını döndü "Bu bir saçmalık" diye geveleyerek uzaklaştı. Arkasından "Bu kadar utangaç olmamalısın" diye bağırdım.

Sate'nin devrelerini yakmak keyfimi yerine getirmişti. Vakit kaybetmeden okuldan çıktım. Deli gibi yağmur yağıyordu. İlk 'şehir kütüphanesine gitmesem mi?' desem de kütüphanenin bulunduğu sokağa girdim.
Yağmurdan ıslanmama rağmen kaçmak için bir çaba göstermedim.

Kartımı gösterip içeri girdim. Büyük raflardan oluşan koridorlara uzunca bir süre baktım. Üşüdüğüm için ısıtıcıya en yakın yere doğru yürüdüm. Yanından geçtiğim her raftan rastgele kitaplar aldım.
Boş bulduğum masaya geçerken kitapları da üstüne bıraktım.

                               ~         __           ~

Telefonum şarjının bittiğini belirten o garip sesi çıkardı. Kafamı okuduğum kitaptan kaldırıp telefona uzandım. Yaklaşık iki saattir buradaydım  şarjın çabuk bitmesi sinirlenmeme sebep oldu.
Beğendiğim kitapları yanıma alıp hızlıca kütüphaneden çıktım.
Yağmurlu hava gitmişti ama kara bulutlar hala gökyüzüne hakimdi. Telefonum kapanmadan hemen eve gitmem gerekiyordu.

Evimiz şehir merkezine uzaktı. Ağaçlık bir bölgede  küçük kasabaların oluşturduğu bir yerdi.
Toplu taşımaya binip evimize en yakın olan durakta indim.O kadar yakın ki oradan yürüyerek eve ancak yarım saatte gidebiliyordum.
Asfalt yolda ilerlerken benimle aynı yönde ilerleyen bir kız gördüm. Uzun sarı saçları beyaz tenine uyum sağlamıştı. Bana doğru dönüp gülümsedi. Kalın dudakları özenle dizilmiş dişlerine ev sahipliği yaptı. Yeşil gözleri hafifçe kısıldı.

Heyy! Ne anlatıyorum ben böyle.
Elimi kaldırıp bende ona gülümsedim. Koşarak yanıma geldi."Selam" ses tonu her kızın sahip olduğu türden ince ve hoş tınılıydı.
"Selam" dedim. O sırada kasvetli havayı inceliyordum."Adın ne?" ben bulutları incelerken oda beni inceliyordu."Barnus" diye fısıldadım."Ben de Şulap memnun oldum."Elini bana doğru uzattı. Ona karşılık verip bende elimi uzattım. Elimi kavrayıp aşağı yukarı salladı. Uzun bir sessizlik sonrası
"Yarışa var mısın?"dedi. Yüzünde iddialı bir ifade vardı."Dur yazan tabelaya ilk kim ulaşırsa kazanır" cevabımı beklemeden koşmaya başladı. Arkasından da ben.

                                ~          __         ~

Eve geldiğimde fazlasıyla yorgundum. Yeni tanıştığım Şulap denen o kız beni fazla koşturmuştu.
Kütüphaneden aldığım kitapları çalışma masamın üzerine koydum. Kitaplara bakınırken BATIL İNANÇLAR REHBERİ  ilgimi çekti. İki üç sayfa okuduktan sonra telefonumu şarja taktım. Işığı kapatıp yatağıma uzandım.

Hafta sonu olmasına rağmen erken kalmak iğrenç bir duyguydu. Telefonumu şarjda unuttuğum için %999 yazmasını bekliyordum. Tabi ki öyle bir şey olmadı. Masama geçip dün akşam yarım bıraktığım kitabı tekrar okumaya başladım. Aynı zamanda cama vuran damlaların sesiyle huzur buluyordum.

"Barnus içi boş olan  kafanı o lanet yastıktan kaldır artık" huzur kelimesi buhar olup uçup giderken arkasından bakmakla yetindim. Elveda huzur.

Huzurumu kaçıran ses anneme aitti. Adı Mekülya biraz garip biri sanki ben çok normalim."Geliyorum"diye homurdandım. Yüzümü bile yıkamadan aşağı indim.

Yemek masasında oturan babam Vanvay bana tehlikeli bakışlar atıyordu.Annem ortalarda yoktu.Ama küçük kız kardeşim Fira onun yokluğunu hisettirmiyordu.
Tam yerime oturuyorken " Baba ben Barnusla yemek yemek istemiyorum."dedi.Yine başladık işte Udah ailesi geleneksel kahvaltı savaşları."Bir dakika sen bana Barnus mu dedin?" fitili ben ateşledim."evet" ben ondan büyüğüm bir kere.
İçi su dolu bardağımı almak üzereyken babam "Barnus Udah o bardağı yerine koy" dedi tüm ciddiyetiyle.Bardağı bırakıyormuş gibi yaptım .Fira beklediğim hamleyi yaptı. Tabağından aldığı zeytini kafama fırlatınca bardaktaki suyu yüzüne çarptım. Sessizlik.

Fira irice açılmış gözleriyle bana bakıyordu.Babam olacakları bildiği için ifadesizdi. Annem odaya girer girmez bağırmaya başladı. Karena ülkesindeki en kötü evlat sensin diye bağırıyor .Fira annemi onaylayan mırıltılar çıkartıyor. Babamsa kendi halinde Kali şehrinde ki en garip aile olduğumuzu söyleyerek homurdanıyordu. Lanet sesiyle havlayan Agus sinirlerime dokunan son noktaydı. Elimdeki bardağı masaya vurduğumda çıkan ses yemek odasında yankılandı.
Babam masadan kalktı. Fira en sevdiği yemek olan brokoliyi iştahla yemeye başladı.Annemde kırdığım bardağın parçalarını toplarken odama gitmek için adımladım.Sakinleşince dışarı çıkmak için ayaklandım.

                                ~           __            ~




Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 19, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gökkuşağının AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin