"Koşullar ağırdı ve ben seni o zamanlarda da seviyordum."
Ağustosun kavurucu sıcaklıklarının ardından tatlı bir esintiyle gelen bir Eylül ikindisiydi, genç kadın bakışlarının mavisini denizin engin maviliğiyle birleştirmiş ufuk çizgisini seyre dalmıştı oturduğu yerden. Banka oturmak yerine denize yakın olmak adına kayalığa geçmiş ne arkasından gelip geçenlerin sözlerini duyuyor ne de denizle arasına birileri giriyordu, iyiydi kayalıkta oturmak yakın olmak güzeldi denize. İçinde birikenleri biraz da onun sularına salmak taşıramadıklarını onun dalgalarına yükleyip bilmediği diyarlara göndermek istiyordu. Her şeyi denize bakarak aşmış her zorluğa onun dalgalarını dinleyerek göğüs germişti. Denizden gelen bir adamı sevmiş ve onu tekrar geldiği yere, denize göndermişti. Şimdi de hayatının dönüm noktalarından biriydi ve tekrar bu küçük sahil kasabasına gelmiş engin mavilikle dertleşiyordu.
Ani kararlar almaktan, büyük risklere girmekten hep kaçınmıştı, bunun için ani kararlardan önce bir süre beklemeli ve sonrasında sağlıklı düşünmesi gerekirdi. Evlenmeden önce, boşanmadan önce, hamile olduğunu öğrendiğinde, ilk ameliyatına girmeden evvel hep bir sahil kasabasına gelmiş ve kendini dinlemişti. Şimdi de uzun ve zorlu bir tedavi süreci öncesi buradaydı. Onun yanında, Yusuf Kenan, doğru insan yanlış zaman...
Yaklaşık bir hafta önce göğsünde fark ettiği kitle nedeniyle mesleği gereği her gün onlarca hastasına yaptırdığı tetkikleri ilk defa doktor konumuyla değil de hasta konumuyla yaptırdı genç kadın. Korkarak, endişelenerek, içi giderek... Korkuyla karılmış bir heyecanla beklediği sonuçlar çıktığında zihnine gönderdiği her şeyin güzel olacağına dair içinde yeşertip durduğu umutları bir anda söndü ve genç kadın ilk defa bu hastalığı geçiren kadınları empati ile değil de realite ile anladığını hissetti. Kendi sonuçlarına bakmak, kendi sonuçlarının analizini yapmak doktor olarak en ağır görevlerden biriydi. Tetkik sonuçlarını ilk açtığında hiçbirini anlamıyor olmayı diledi genç kadın, tetkik sonuçlarını anlamlandıramamayı, tıpkı onun hastalarına yaptığı gibi olumlu konuşan bir doktor tarafından bilgilendirilmeyi istedi ama sonuç belliydi. Çok ilerlemiş olmasa da kötü huylu hücreler gelip yerleşmişti göğsüne. Tedavinin her aşamasını biliyordu, erken teşhis ettiği için de riskli bir evrede değildi ama... Hep ihtimallere kapılıp gidiyordu zihni genç kadının, "Ya..." diye başlayan cümlelerinin tüm kapısı Derin'i küçücük yaşında yalnız bırakacak olması kapısına çıkıyordu. Hastalarına sürekli tekrarladığı olumlu düşünceler kendisinde işe yaramıyordu bir türlü. Riskli bir evre olmasa bile her hastalık bir ihtimal taşımıyor muydu? Hem tedavi süreci yoğun ve yorgun bir süreçti, bunu kaldırabilecek miydi? İçi acıyordu genç kadının düşünceler deryasında, denizin engin maviliği bile çare olamıyordu yangınlarına.
Mükemmel bir hayatı olmamıştı yaşamı boyunca, hatta tüm hayatı bir mücadele ile geçmişti. Yalanlarla bezeli bir çocukluğun ardından hayatına giren solgun yüzlü Leyla'nın ardından kendisine hedef olarak belirlediği tıp fakültesi için çok çalışmıştı ve kazandıktan sonra mesleğinde ilerlemek adına daha da çok çalışmıştı. Onkoloji ana bilim dalında uzmanlık almaya çalışmak zordu çok çalışmaktan ziyade sabır da gerektiriyordu. Tüm bu yoğunluğun ardından tek bir nefes alma anı olmuştu. Sevdiği bir arkadaşının ısrarına dayanamayarak katıldığı bir yat turunda onu görmüştü. Babasına olan öfkesi nedeniyle o zamana kadar erkeklerden hep uzak durmuştu, annesinin öğüdünü dinleyip kimseyi ölecek kadar çok sevmemişti ama Engin'in gözlerine baktığı an kalbinde olup bitenlere de o ana kadar olan yaşanmışlıklarının hiçbiri bir anlam verememişti, bir şeyler değişiyor, yepyeni bir duygu filizleniyordu yüreğinde. Korunaklı duvarlarının aralanmasıyla yüreğinin incecik bir yerinden sızıp girmişti Engin, onu tanıyışının üçüncü ayında kendini nikâh masasında bulmuştu sonrası gelgitli günlerin başlangıcı olmuştu. "Bir başkasına âşık oldum, evlilik bana göre değilmiş" deyip hayatından, en kötüsü de Derin'in hayatından o daha iki yaşındayken çıkan adama olan öfkesi hala had safhada. Üzülmemişti kadın Engin giderken, hatta onun sorumsuz davranışlarından kurtulduğu için biraz da olsa rahatlamıştı ama Derin'i düşünmeden çekip gidişi ve hiç aramaması içini acıtıyordu.