Sabah erkenden kalktım.Banyo da elimi yüzümü yıkayıp, hazırlanmak için odama geçtim. Bugün babaannemle düşünce antremanı yapacağım için rahat bir şeyler seçmeliydim. Gri eşofmanım ile kırmızı t-shirtümü aldım ve hızlıca giyindim. Saçlarımı topuz yapıp bağladım. Erken kalkmamdaki düşüncem babaannem uyanmadan ona kahvaltı hazırlamaktı. Kapının kolunu çevirmemle burnuma mis gibi poğaça kokusunun gelmesi bir oldu. Tam bir hayal kırıklığı içinde boğuluyordum. Erkan kaltığımı düşünmüştüm. Acaba babaannem zihinde okuyabiliyor muydu merak ettim. Sessizce mutfağa girdim. Tezgahın üstünde salata kesen babaannemin arkasından beline sarıldım. - Günaydın tatlım. - Günaydın babanniş. Düşünüyorum da ne kadar erken kalkarsam kalkayım seni bir türlü uyuyor göremiyorum. Ben uyandığımda hep ayaktasın. - Bunun sebebi gündüz çok uyumam, gece uyuyamamam. Hadi bakalım sofrayı hazırla asker. Asker selamı verirken; - Emredersiniz komutanım ' dedim. Vakit kaybetmeden denileni yaptım. Kahvaltımızı yapıp ,antreman yapmak için bahçeye çıktık. Babaannem ile karşıkarşıya duruyorduk. - Evet kızım artık başlayabiliriz. Şimdi şu ağaca çıkmayı dene ' dedi. Gözlerimi kapattım. Ağacın tepesine çıktığımı düşündüm bekledim bekledim bir şey olmadı.Gözlerimi açtığımda babaannem bana sevecen bir şekilde bakıyordu. - Alluriana, kızım kendini yaptığın işe tam vermiyorsun. Düşüncelerine kalten inanmalısın. 'dedi kararlı bir sesle. - Şimdi izle tatlım Pür dikkat babaannemi izliyordum. Kendini kasmadan bekliyordu. Birden kayboldu. Etrafına şaşkın bir şekilde bakakaldım. - Buradayım yukarıya bak. Ağzım şaşkınlıktan bir karış açıkmış halde yukarıya bakıyordum. Bunu yapabileceğimi kesinlikle düşünmüyorum... - Tatlım hadi sen de yap. Düşümdüğün şeye kalpten inan. Tamam bu sefer yapacaktım. Gözlerimi kapatıp , ağacın üstünde olduğumu hayal ettim. Sanki birden bir rüzgar dalgasının içinden geçmiştim. Gözlerimi açtığımda babaannemin tam karşısında ki ağacın tepesinde duruyordum. Çok mutluydum , bunu yapabildiğime inanamıyordum. Artık istediğim zaman yapabilecektim. - Babaanneee yaptıım. ' tam bir maymun gibi sırıtıyordum. - Evet kızım, insan kalpten inanırsa ,yapamayacağı hiç bir şey yoktur. - Babaanne ormana gidebilir miyim?. Lütfeenn erken dönerim. Biraz düşündükten sonra ; - Tamam ama sadece bu seferlik. - Oleyy ' sevinçten havalara uçtum, ağacın üstünde olduğumu unutmuştum. Üç metre yükseklikten yere yapıştım. Doğruldum . Biraz canım yanmıştı ama babaannem farketmein diye hemen toparlandım. Saçımı temizleyip hızlıca ağacın tepesine çıktım. Düşüncelerim ile ormanın içinde ki bir ağacın tepesinde olamayı istedim. Teker teker ağaçların üstüne konuyordum. Uzaktan gören beni tavada patlayan mısıra benzetirdi. Bir ara üstümden karga geçti ve dengemi kaybedip yere düştüm. Ayağımı burkmuştum. Biraz dinlendikten sonra ormanın içinde yürümeye başladım. Hava mis gibi kokuyordu. Bir yerden erkek sesleri geldiğini farkettim. Seslerin geldiği yere doğru yöneldim. Ağacın arkasından ileriye baktığımda 17-18 yaşlarında iki erkek karşılıklı bir şeyler yapıyorsu. Aralarında on metrelik bir mesafe vardı.
Elinde silah olan çocuk arkadaşına nişan alarak tetiği çekti. Çok korkmuştum. Bununla birlikte ayni anda bir çok şey oldu. Silahlı çocuğun tetiği çekmesi ve diğer çocuğun sağ elini kaldırması ile mermi havada asılı kalmıştı. Sanki zaman durmuş gibiydi. Hızla gelen mermiyi nasıl durdurmuştu. Eve gitmek istiyorum. Hemde şimdi. Yavaşça geri geri giderken ayağım ağacın dev köküne takıldı. Ahh totomun üstüne düşmüştüm. Vakit kaybetmeden , ellerimle destek alarak ayağa kalktum. Ellerimi çırparak temizlerken görüş alanıma iki çift göz girdi. İğrenç bir sesle ciyaklayarak tekrar yere düştüm. Ellerimi başımın üstünde X işareti yaparak ; - Lütfen bana bir şey yapmayın. - Nesin sen? ' dedi o korkunç delici bakışlarını gözüme dikerek. Höö beklediğim cevap bu değildi. Ayrıca bu nasıl bir soruydu. - Ne? - Burada ne işin vardı? Galiba onları görüp görmediğimi öğrenmek için böyle sorular soruyordu. Onları görmemiş gibi davranacaktım. - Hadi ama Gin , kıza kötü davranma ' dedi fazla uzun olmayan kahverengi saçlarını bağlemış olan çocuk. Gözleride yeşildi. Yeşilin bütün tonlarını görebiliyordum. Bana yardım ederek yerden kaldırdı. Elini uzatarak ; - Merhaba ben Kouta. Gin'e bakma sen , o her zaman odundur. Kıkırdadım. Gin ile gözlerimiz kesişti. Beni kör bir bıçakla kesecekmiş gibi bakıyordu. Kendimi ürpermekten alıkoyamadım. Gözlerimi yere çevirdim. Ondan korkuyordum. Kouta'ya baktığımda , bana beklenti dolu bakışlarla bakıyordu. Ah tabi ya daha adımı söylemedim. - Bende Alluriana ' dedim. Gin gözlerini yerden hızlıca ayırarak bana dikti. Şaşırmıştım. Acaba beni tanıyor muydu. Düşündüm ama onu kimseye benzetemedim. Galiba ismim tanıdık gelmişti. - Artık gitmem gerek. - Nereye? - Eve ' dedim. - Tamam o zaman bizde geliyoruz ' dedi Kouta. - Ne , hayır gerek yok. Nasıl geldiysem öyle giderim. - Olmaz. Seni tek başına bırakmayız. Orman gündüz olsa bile çok tehlikeli. Onlandan kurtulamayacağımı anlayarak , beyaz bayrağımı çektim. Off şimdi ağaçların üstünde eğlenerek gitmek vardı. Beraber uzun bir yürüyüşten sonra eve geldik. - Evin burası mı ? ' dedi şaşırarak. - Evet, yani babaannemin evi.
Bahçeye girerken ''Babaannee'' diye bağırıyordum. Birkaç seslenişin ardından nihayet beni duydu. - Hoş geldin kızım ' dedi. sonrada Gin ile Kouta'ya sevecen bir şekilde baktı. Kouta '' Mizuki teyze '' diye bağırarak babaannemi kolları arasına aldı. Acaba nereden tanışıyorlardı.Yoksa bizim akrabamızmıydı. Hayır ya akarabam olmasın. Ben normal bir arkadaşım olmasını istiyorum. - Hadi bakalım çocuklar içeri girin. İçeri girdiğimizde babaannem bizi masaya oturttu. Öğle yemeği için birşeyler hazırlamıştı. Imm nefis görünüyorlardı. Bir taraftan yemeğimizi yerken bir taraftan da konuşuyorduk. Gin ve Kouta'nın bizim gibi Dora'dan olduğunu ve babaannemle orada tanıştıklarını öğrendim. Yemekten sonra Gin ve Kouta evlerine gitmek için kalktılar. Kouta heyecanla -Yarın seni almaya geliriz. Sana göstereceğimiz çok şey var. Saat 12 ' de hazır ol. - Tamam sabırsızlanıyorum ' dedim gülümseyerek. Gin'e bir göz attım ama suratında bir tebessüm bile yoktu. Odunluk istifini bozmadan arkasını dönerek dışarıye çıktı. Hıh sanki çok umrumdaydı. Neden bu kadar umursuyordum ki. Hem kouta vardı. O bana iyi davranıyordu. En azından bir tane iyi arkadaşım olmuştu. Onlar gittiğinde saat 5:53 geçiyordu. Babaanneme yorgun söyleyip odama geçtim. Uff şimdi ne yapacaktım. Aklıma babaannemden sakladığım MP5'im geldi. Hemen onu dolabın içindeki pantolonumun cebinden çıkardım. Ahh neyse ki canım sıkıldığında şarkı dinleyebiliyordum. Rasygele bir şarkıya bastım. EXO' dan Black Pearl çalmaya başladı. Yatağıma uzandım. Tüm vücut kaslarım yavaş yavaş gevşedi. Müziği dinleyerek uykuya daldım. Gözlerimi açtığımda suratıma hızla çarpan ışık gözlerimi kamaştırdı. Elimi gözüme siper ettim. Neden sonra keskin ışığı bir silüet gölgeledi.
@ÜzümlüKek
